| Doğu |
Çarşamba.
11.27
Kaya
Doğu
St:Ruel - Don't tell me
Okul sınırları içinde olduğum için öfkeden kudurduğum anlardan biriydi bu. Çünkü olmasaydım içimdeki kaosu dumana boğup yok saymak gibi bir seçeneğim olabilirdi. Fakat şu an, ellerimin titreyişiyle baş başaydım. Ne alkole ne sigaraya sığınabiliyordum.
Gözlerimi yumup başımı arkamdaki ağacın gövdesine dayadım. Dışarıdan bakan biri için sakin bir kabuktan ibarettim. O kabuğu zorlayan karmaşayı benden başka kimse hissetmiyordu. Sırf bu yüzden bazen kendimi ciddi anlamda yalnız hissediyordum. Belki gerçek beni göstermemek benim tercihim olabilirdi, ama şöyle bir gerçek vardı ki onlar da beni görmek için uğraşmıyorlardı. Şerefsiz olduğumu düşünmek herkesin işine geliyordu, kimse titreyen ellerime dikkat etmiyordu.
"İyi misin?"
Yemin ederim, şu herif yanımdayken kalbim yuvasından çıkıp boğazıma yerleşiyordu. Her kasılması kulaklarımda çınlıyordu.
Gözlerimi yavaşça aralayıp yavaşça yanıma yerleşmesini izledim. Gözlerinin içine bakmıyorken iki erkeğin bir arada olması bana ne kadar imkansız geliyorsa, bakışlarının içinde boğulurken de bunun mümkün olduğuna aynı derecede inanıyordum.
"İyiyim."
"Rengin atmış."
Gözleri dudaklarımda, kirpiklerimde oyalanarak yüzümde dolaşırken elimde olmadan gülümsedim. Ulan keşke mümkün olsaydı. Keşke her şeyi göze aldığımda onun da bunu yapabileceğinden emin olsaydım. Keşke Devrim gibi olabilseydim. Ama olamıyordum. İçimdeki ses hep Kaya'nın bunu kaldıramayacağını fısıldıyordu. Ne kadar zorlasada kendisini benimle düşünemezdi.
"Doğu."
"Hm?"
Titreyen ellerimi yumruk şekline getirerek çimlere bastırdım. Kendimi ikna etmeye çalıştıkça ufak dokunuşlarını hatırlıyordum; bileğimi okşayan parmağını, uyurken bana sokuluşunu... Düşünmemem gerekiyordu.
"Of." diye solurken başını ellerinin arasına alıp saçlarını karıştırdı.
"Ne oldu?"
Bacaklarını dümdüz uzatıp ağaca yaslandı. Elleri kucağına düşüp amaçsızca boşluğu avuçlarken çalışmaktan sertleşmiş avuçlarına bakmadan edemedim. Benim ellerimden çok farklıydı, benim parmaklarım da onunkiler kadar uzundu ama avuç içlerim rahat bir hayat sürdüğümü belirtecek kadar yumuşaktı.
"Benden gerçekten nefret mi ediyorsun, yoksa az da olsa adam yerine koyuyor musun anlamıyorum."
Gözlerimi ellerinden yavaşça ayırıp yüzüne çevirdim. Senden başka kimseyi adam yerine koymuyorum demek istiyordum.
"İşsiz misin amına koyayım? Bunu mu düşünüyorsun?"
Ağzımdan çıkanla aklımdakiler tabiiki eşleşmeyecekti. Korkak olmam da benim bu hayattaki sınavımdı.
Neyseki şerefsizliğime bağışıklık kazanmıştı da sadece gülmekle yetindi. Biraz da bu yüzden ayarlarımı bozmuştu. Diğerleri gibi sövüp çekip gitmek yerine gülüp yanımda oturmaya devam ediyordu. İçim titreye titreye yüzüne baktım. Öyle bir bakıyordu ki keşke içmiş olsaydım diye düşündüm. O zaman çekip öptüğümde nedenini soramazdı.
Öksürerek önüne döndü ve göz temasını kesti.
"Kalk içeri girelim. Hastasın zaten üşürsün burada."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sınır hattı
Teen FictionVenüs'ün kitabıdır, o dönene kadar bu hesapta geçici olarak bulunmaktadır.