| Kaya |
Çarşamba.
13.20
Doğu
Kaya
Eray
Devrim
Ortama derin bir sessizlik hakimdi. Soluğumu tutup elimdeki kapağı göz hizama getirdim ve hedefe nişan aldım. Devrim'in "Helal!" diye kükrediği anla kapağın çöpe girdiği saniye tam olarak aynı zamana tekabül ediyordu. Genişçe sırıtıp övgüleri kabul ederken Doğu'yla göz göze geldim. Devrim gibi sırıtıp tebrik ettiği falan yoktu, sadece düz bir ifadeyle bana bakıyordu.
"Desteklemesenize lan şunu. Düşmanım o benim, ne çabuk unuttunuz?"
Dersler boş geçtiği için işsizliğin dibine vurmuştuk. Kantinde yan yana dizdiğimiz sandalyelerden kalkmadan içtiğimiz kola ve sodaların kapaklarıyla basket atışı yapıyorduk. Devrim Doğu'ya küçümser bir edayla bakıp iç çekerken kolunu Eray'ın sandalyesinin arkasına attı.
"Allah'ın nohut beyinlisi adamı masaya çağıran sensin."
"Rahatsızlık veriyorsam kalkayım."
Kalkmak için hamle yaptığımda Eray elini omzuma atıp götümü sandalyeyle tekrar buluşturdu.
"Saçmalama oğlum ya. Klasik Doğu işte kaybetmeyi hazmedemedi."
"Aynen abi takılma sen ona boşver. Yaren'i sana kaptırdığından beri kendine gelemedi adam zaten, biliyorsun."
Doğu resmen oturduğu yerde sinirden göğe doğru yükseliyordu. Şimdi ağzımı açıp olayı yanlış anladığını, haftalarca boşu boşuna dayak yediğini anlatırsam iyiden iyiye bilenecekti bana karşı. O yüzden çenemi kapalı tutup gülerek Doğu'ya göz kırptım. O gözlerini kaçırmayınca ben de sert bir ifadeye bürünmüş yüzüne bakmaya devam ettim. Uzun kirpikleri yanağına dokunduğunda gözleri kısa bir an göz kapaklarının arkasında kaldılar. Ama açıldıklarında odak noktaları hala bendim. Eray, Devrim ve Volga Doğu'ya giydirmeye daldıkları için sessizce birbirimize baktığımızı görmüyorlardı. Yan yana oturduğumuzdan kokusu teninden ayrılıp direkt ciğerlerimle buluşuyordu. Saçma bir şekilde oturduğum yerde mayıştığımı hissettim. Kokusunun üzerimdeki etkisi buydu işte, nabzımı yavaşlatıp uykumu getiriyordu. Beni o bakışlardan ayıran ve gerçek dünyaya döndüren Devrim'in gür sesi oldu.
"Lan, Engin!"
Alt devrelerden bir çocuk Devrim'in uyarısıyla oturduğumuz yere doğru yaklaşırken gözlerim bu kez Eray'a takıldı. Çünkü diğer yanımda da o oturuyordu ve vücudu gözle görülür şekilde kasılmıştı.
"Engin kim lan?"
"Çömezlerden yavrum ya sen tanımazsın, sigara içerken tanıştık." Devrim'in açıklaması Engin'in masaya ulaşmasıyla yarıda kesildi. Bakışlarını tekrar çocuğa kaydırıp "Kola mı içiyorsun kardeşim?" diye sordu.
"Evet abi."
"Tamam kapağını ver bana."
"Abi hepsini birden içmiyorum, ağzı açık kalırsa gazı kaçar."
"Tamam kardeşim kolayı da bırak o zaman, biz içeriz."
Bu ailede normal sayılabilecek bir adam yok muydu ulan? Çocuk kolayla birlikte kapağı da masaya koyup uzaklaşırken Eray ağzında birkaç küfür mırıldanıp Devrim'e sert bir bakış attı.
"Oğlum benden ayrı sigara içtiğin yetmiyor bir de çevre yapıyorsun."
"Yavrum ne alakası var?"
Ulan adamlar resmen gözlerimin önünde birbirlerini seviyorlardı. Bir erkeğin başka bir erkeğe böyle baktığına ilk kez şahit oluyordum. Ayıp olacağını bilmesem yeni bir canlı türü keşfetmişim gibi yakından incelerdim ama Doğu bu konuda hassas olduğunu açıkça belli etmişti.
Ani bir krampla kasılan midemi görmezden gelmeye çalışsam da kendimi hiç rahat hissetmiyordum. Birkaç gece önce başıma gelen şey tekrar hafızamın derinlerinden yukarı doğru çıkıyordu ve ben bunu düşünmek istemiyordum. Sarhoştuk, başımıza ne geldiyse bu yüzden gelmişti. Benim dünyamda iki erkeğin birbirine uzun uzun bakması ve o anlamda dokunması normal değildi. Bu kalıbın kafamda normalleşmesini de istemiyordum, çünkü değildi.
"Görmeye katlanamıyorsan kafanı çevir."
Gözlerim bir kez daha kahverengileriyle buluştuğunda kokusunu hissetmekten korkarak nefesimi tuttum. Kafamdan geçen her düşünceyi okuyormuş gibi bir hali vardı. Belki de o da benim gibi hissettiği için ne düşündüğümü çok kolay anlıyordu.
"Pardon."
Dişlerini sıkarak derin bir nefes aldı.
"Bir daha olmasın."
Başımla onayladım. Devrim ve Eray'a olan bakışlarımdan değil geçen gece yaşanan saçmalıktan bahsettiğini biliyordum. Başımla onaylayıp bakışlarımı yüzünden ayırarak karşıya diktim. O gece yaptığımız şeyi tüm ayrıntılarıyla hatırlıyordum ve bunun bir daha olduğunu düşünmek bile midemi bulandırmaya yetiyordu. Derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştım. Kokusu yine ciğerlerime akıp nabzımı yavaşlattı. Gevşeyip arkama yaslanırken içinde bulunduğum duruma sövüyordum. Nasıl bir ikilemin içine düşmüştüm ulan ben? Olayı neresinden tutarsam tutayım üzerime çamur bulaşıyordu, en iyisi hiç bulaşmamaktı.
____
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sınır hattı
Teen FictionVenüs'ün kitabıdır, o dönene kadar bu hesapta geçici olarak bulunmaktadır.