35

12.9K 761 19
                                    

| Kaya |

Pazartesi.

23.40

"Ne oldu lan? Niye salak salak gülüyorsun?"

Gözlerimi telefonun ekranından ayırıp kendi yatağının üzerinde uzanan abime baktım. Haftalar sonra ilk kez izinli olmanın keyfini çıkarıyorduk. Oturma odasından annemin izlediği dizinin sesi geliyordu, babam evde değildi ve bizim için erken sayılabilecek bir saatte evdeydik. Evimizin nadir huzurlu anlarından biriydi bu.

"Ne alaka?"

Yatakta hafifçe kayıp başını benim yatağıma doğru uzattı. Oda dar olduğundan iki yatak arası mesafe yalnızca bir insanın sığabileceği kadardı. Kısacası, göt kadar odaya sığmaya çalışıyorduk. Telefonumun ekranını dikizlemeye çalıştığını fark edince sırtımı duvara vererek yüzümü ona doğru döndüm.

"Oo, ekranı saklamaya başladığına göre manita durumlarına girmişsin."

Ekranı kısa bir süreliğine ona çevirip oynadığım oyunu gösterirken "Yok be, ne manitası." dedim. "Vaktim mi var manita işlerine? Oyun oynuyordum."

"Oyun çok güzel herhalde. Bu kadar sırıttığına göre."

Oyun değil ama gözlerimin önünde canlanan sahne güzeldi. Törende oturduğu yerde nasıl güldüğünü hatırladıkça aptal aptal sırıtmama engel olamıyordum. Fakat düşündüklerimi abime anlatırsam bu keyfimden eser kalmayacağı da bir gerçekti. Ben bile tam olarak kabullenememişken her koşulda yanımda duracağını söyleyen ve bunu daima hissettiren adama "Bir erkekten etkileniyorum." diyemezdim. Anlamazdı. İstesede, uğraşsada anlayamazdı. Bunun nasıl karşı konulmaz olduğunu anlaması için kendi kabuğundan sıyrılıp benim bedenime girmesi ve Doğu'yu benim gözlerimle görmesi gerekiyordu. O kokunun beynimi nasıl uyuşturduğunu, her orgazmdan sonra dizlerimin nasıl tutmaz olduğunu bilmeden bana hak vermesi imkansızdı.

"Bir şey demedik be oğlum, asma suratını."

"Senle alakası yok."

"Neyle alakası var?"

Benle alakası vardı; istediğim şeyle ve bunun imkansızlığıyla. Yine de istiyordum. İstemem bir şeyi değiştirmiyordu gerçi. Çünkü sonu olmayan bir yolda yürüyorduk. Kafamın içinde sıralanan ihtimallerin sayısı bini geçmişti. Hepsinin sonunda üzerime yapışan tek şey ibne damgasıydı. Onun ait olduğu dünyada, en azından ait olduğu yuvada, hoş görüyle karşılanan şeyin benim çevremde kabul görmeyeceğini biliyordum. Ama onun yanındayken hissettiğim huzurdan da sıyrılamıyordum; tüm suçluluk duygusuna rağmen. Daha önce kendimi bu kadar rahat hissettiğim bir yer olmamıştı. En son ne zaman sadece istediğim için bir şey yapmıştım onu bile hatırlamıyordum. Tüm hayatımı gözden geçirdiğimde hafızamda dudaklarını öptüğüm, içine girdiğim an dışında hiçbir şey canlanmıyordu.

Abimin hala bir cevap beklediğini fark edince gülümsemeye çalışarak tekrar yatağa uzandım.

"Yok bir şey ya, öyle genel."

Tekrar oyuna odaklanmış gibi davrandığımda o da bakışlarını üzerimden çekmek zorunda kaldı.

İşin kötüsü kendi sınırlarımı aşmam da bir şeyi değiştirmeyecekti. Doğu gibi dengesiz, sadece içtiğinde beni hatırlayan bir adam için her şeyi riske atıp belaya balıklama dalmaya değer miydi? Cevabı biliyordum. Yine de bu o saçma hayali kurmama engel olmadı.

____


sınır hattıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin