49

14K 827 93
                                    

Cumartesi.

09.10

Doğu: Nerdesin?

Kaya: Mekandayım. Sen nerdesin?

Doğu: Geldim sayılır.

Kaya: Abi cidden boşuna geliyorsun

Kaya: Yatıp uyusaydın keşke.

Doğu: Boş konuşuyorsun.

Görüldü. 09.14

*

| Kaya |

Gözlerimi ekrandan ayırıp mesajıyla eş zamanlı olarak görüş alanıma giren Doğu'ya çevirdim. Dudaklarım onu görür görmez aptal bir gülümsemeyle yukarı kıvrılırken ilk kez engel olmaya çalışmadım. Tişörtünün göğüs kısmını tutup sallayarak kendisini serinletmeye çalıştığı sırada gözleri benimkilerle buluştu. Eli olduğu yerde donup kalırken gözleri önce gülümseyen dudaklarımda ardından vücudumda dolaştı. Göğsü derin bir nefes aldığını vurgulayarak kalkıp inerken tişörtünü bırakıp tekrar yüzüme baktı.

Elimdeki havluyu tezgaha bırakıp bana yaklaşmasını beklerken attığı her adım beynimin içinde yankılanıyordu. Bir çift laf etmeden bütün vücudumu uyuşturmayı başarmıştı. Kendimi unutup dağılmam için sadece aynı ortamda olmamız bile yetiyordu.

Bakışlarını kaçırırken dudakları hafifçe yukarı kıvrıldı. Zemin ayaklarımın altından kayıyordu ve tek yapabildiğim tezgaha tutunup düşmemeyi dilemekti. Ne zaman kirpikleri yanağına dokunsa göğsüm kasılıyordu, ayakta duracak halim kalmıyordu. Tekrar bana bakana kadar nefes bile almadan onu izledim. Tam karşıma geçip dirseklerini bar tezgahına dayadıktan sonra kısa bir an sessizce avuç içlerine baktı. Gözleri tekrar benimkilerle buluştuğunda dudakları daha önce hiç görmediğim bir şekilde yukarı kıvrılmıştı. Daha önce bana hiç böyle bakmamıştı. Çünkü daha önce hiç o alaylı maskesini bir kenara bırakıp bana gerçekten gülümsememişti. Şimdi her şey gerçekti, dudaklarındaki anlayışlı gülümseme bile.

"Bence arada nefes al."

Söylediğini yaparak sessiz bir nefes aldım. Dudaklarım suratımı kaplayan aptal gülümsemeden sıyrılıp düz bir çizgi haline gelmeyi reddediyordu. Hala alışamamıştım. Gerçi neye alışacağımı bile bilmiyorken nasıl alışacaktım? Aptal gibi göründüğüme adım gibi emindim. Ama bu kez rezil olma kaygısı taşımıyordum, çünkü bu kez her zaman yaptığının aksine dalga geçmiyordu. İçim öyle sıcaktı ki ciğerlerime doldurduğum her nefes dışarı huzur olarak sızıyordu.

"Of be Doğu." dedim soluğumu dışarı bırakırken. Öyle saçma bir durumdaydım ki tatlı tatlı kahkaha attığında kızamadım. Ben olsam ben de gülerdim çünkü.

"Oo Doğu, sen nerden çıktın?"

Kendime gelmeye çalışırken Doğu'nun cevap verdiğini hayal meyal duyabildim. Kulaklarım hala uğulduyordu. Utku geldiği gibi aniden ortadan kaybolduğunda Doğu bar kısmına geçerek askıdaki siyah önlüklerden birini aldı. Hipnotize olmuş gibi hareketlerini izlemeyi bırakıp işe odaklanmaya çalıştım.

"Ne okullar var görüyor musun? Mekan kapatmış adamlar. Bizimkilere bak bir de."

Tuhaf bir şekilde hiçbir şey değişmemiş ve aynı zamanda her şey değişmiş gibiydi. Doğallığı ve sakinliği beni de rahatlatıyordu. Hiçbir zaman duyguların dışa vurulduğu türden bir ilişkimiz olmamıştı ve bazı şeyler dile getirildikten sonra bile bunun değişmediğini görmek güzeldi.

"Bizim okulun balosu spor salonunda mı olacakmış yine?"

"Aynen."

"Gidecek misin?"

Geldiğinden beri ilk kez gözlerinde alaylı bir ışık gördüm.

"Alkol yok, bir boka benzemeyecek büyük ihtimalle ama bizim çocuklar gidelim diyorlar."

Bizim çocuklar dediği sınıfından üç beş şerefsizdi. Bir iki kez sigara içerken karı kız muhabbetlerine denk gelmiştim ve ne bok olduklarını anlamam için bir iki saniye yetmişti. Özetle, her açıdan riskli bir durumdu.

Yanıma gelip benimle birlikte bardak kurulamaya başlayana kadar sesimi çıkarmadım. Gitmesiyle ilgili bir problemim yoktu ama giderse yalnız gitmeyeceğini bilmek biraz huzurumu kaçırıyordu. O şerefsizler mutlaka yanlarında bir kız getireceklerdi. Bu, Doğu'nun da onlara uyum sağlayacağı anlamına geliyordu.

"Kiminle gideceksin?"

Sesimi doğal tutmaya çalışsamda yaşadığım hazımsızlığı bastırmak zordu. Bana baktığının son derece farkında olarak elimdeki bardağı kurulamaya devam ettim. Çünkü bir kez göz göze gelirsek ne düşündüğümü anında anlayacağını biliyordum.

"Derin'le."

Herkesi siktir edip dudaklarına asılmamak için tüm gücümle savaşırken sessizce tuttuğum nefesimi saldım.

"Siz görevliymişsiniz o gün sanırım. Devrim öyle bir şeyler söyledi."

Müdür, fazladan para ödemekle uğraşmamak için her sene bir alt devreden öğrencilere baloda görev veriyordu. Özetle, o gece Doğu yayılıp eğlenirken biz onların götünü toplayacaktık. Kiminle gideceği konusunda tedirgin olmamın sebebi biraz da buydu. Söz konusu Doğu ve kızlar olduğunda karşılaşacağım manzaraları tahmin etmek zor değildi. Ama kendi tepkilerimi kestiremiyordum.

Avcunu tezgaha dayayıp elime doğru kaydırırken gözleri tepkisizce etrafta dolaştı. Tahta bir setin arkasına gizlenen ellerimiz temas ettiğinde duraksamadan serçe parmağını benimkine geçirdi.

Dudakları "Kafanda kurma." diye kıpırdanırken kirpiklerinin ardından gözlerimin içine baktı.

Ufacık bir temasla sıcaklığını hissetmek bile tüm tereddütlerimi silmeye yetiyordu. Birbirine geçmiş parmaklarımıza bakarken derin bir nefes aldım. Başımı sakladığımda sakince gülümseyip elini geri çekti.

____

sınır hattıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin