30

13.9K 794 424
                                    

| Kaya |

Çarşamba.

23.20

Doğu

Kaya

Bulunduğu alanı görüş alanımın dışında tutuyor olmama rağmen net görebildiğim tek şey onun şerefsiz suratındaki gülümsemeydi. Tezgahın diğer tarafında ağzını kapatarak kıkır kıkır gülen Ceren'e bakarak bir şeyler anlatıyordu. Bu kadar komik olan ne olabilir amına koyayım? Adamla aylardır yüz yüzeydim ve bir kez bile karşısında böyle güldüğümü hatırlamıyordum.

Yanımdan geçip eğilerek aşağıdaki dolaptan bardak aldığında kokusu bir kez daha ciğerlerime doldu. Artık bu kokuyu aldığımda sakinleşmiş hissetmiyordum. Mesai muhabbetine girdiğinden beri bir an için bile normal hissettiğimi söyleyemezdim zaten. Adam şerefsizliğini tekrar tekrar kanıtlamış olmasına rağmen her seferinde neden bu kadar şaşırdığımı da bilmiyordum. Mesajlarını okurken göğsümde oluşan sokuk uyuşma hala geçmemişti.

İşin aslı şaşkındım. Seviştikten, hayır sikiştikten sonra el ele tutuşup kordonda dolaşacağımızı falan düşünmemiştim, ama hiçbir şey olmamış gibi beni başından siktir etmesini de beklemiyordum. Yani bir erkeğin arkadan verdiği ilk adamı kardeşim diyerek başından savması normal miydi? Anasını sattığımın durumunda normal olan tek bir şey yoktu.

Mekanın sakin olmasını fırsata çevirerek bardan çıkıp arkaya açılan kapıya doğru yürüdüm. Bu saçma cilveleşmeleri benim gözümün önünde yapmasına alışmıştım. Şiddetli orgazmla sonlanan her geceden sonra, umursamaz tavırlarıyla beni aramızda geçenlerin hayal gücümün ürünü olduğuna inandırmayı başarıyordu.

Dışarı çıkıp titreyen elimi cebime sokarak paketi çıkardım. Dalı dudaklarımın arasına yerleştirdiğimde çakmağı içerde unuttuğumu fark ederek kaldırıma çöktüm. Her şeyden öte, kendime ne olduğunu çözemiyordum. Her şeyi unutan, elindeki işe odaklanamayan bir aptala dönüşmüştüm. Artık tüm tüm bu saçmalıkları yorgunluğuma bağlamaya başlamıştım. Aklım, mantığım farklı bir ihtimali yok sayıyordu.

Kapı açılıp Doğu dışarı çıktığında başımı dayadığım duvardan ayırmadan ona doğru çevirdim.

"Abin arıyor."

Telefonumu uzatarak bana doğru koşturduğunu o an fark ettim. Ayağa fırlayıp aradaki mesafeyi kapattım. Telefonu alır almaz onu yok sayıp arkamı dönerek karanlığa doğru yürüdüm.

"Bir şey mi oldu?"

Hayat standartlarımız sıfırın altında olduğundan telefonu böyle açmaya alışmıştık. Ne o yadırgıyordu ne de ben, çünkü birbirimizi mesai saatlerinde arıyorsak bu ortalığın amına koyulduğu anlamına geliyordu.

"Babam annemi alıp eve götürmüş."

Dünya ayaklarımın altında bir kez daha kayıyordu. Anasını sattığımın dünyasında payıma düşen dert bir tane değildi ki, elimi attığım yerden dram çıkıyordu.

"E teyzemler niye açmışlar kapıyı?"

"Babam rezalet çıkarınca uğraşmak istememişlerdir."

Derin bir nefes alıp oflarken sırtımı duvara dayadım.

"Ben eve geçiyorum. Sen de eve gelirsin bu gece."

"Erken geleyim mi?"

"Ben hallederim, sen canını sıkma."

Benden daha güçlüymüş, her şeyi halledebilirmiş gibi konuştuğunda ona inanmamı bekliyordu. Çoğu zaman inanıyordum da; benden sadece iki yaş büyük olduğunu unuttuğumda mesela.

sınır hattıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin