| Kaya |
Aynı gecenin devamı.
02.30
Doğu
Kaya
Devrim
Büyüdükçe her şeyin gözüme daha az karmaşık görüneceğini umduğum uzun ve yorucu bir çocukluk döneminden geçmiştim. Çünkü büyüdüğümde güçlü olacaktım. O zaman annemi hırpalayan sarhoş babamı da diğer tüm can sıkıcı şeyleri de yumruğumun içinde ezebileceğimi düşünüyordum. Büyümüştüm, ama karmaşa azalacağına başa çıkamayacağım bir şekle bürünmüştü. Ne sarhoş babamla ne de diğer can sıkıcı şeylerle baş edebiliyordum ve tüm bunların yanında listeye bir de beyin hücrelerimi uyuşturan bir koku eklenmişti.
Elimdeki tişörtü başımdan geçirirken yine aynı koku tarafından kuşatılmıştım. Doğu'nun şampuanı ve duş jeliyle duş aldığım için şu an baştan aşağı onun gibi kokuyordum. Karma benimle t*şşak geçmenin dibine vurmuştu. Bu saçma etkiden kurtulmaya çalıştıkça ensemden tutulup etkinin tam ortasına fırlatılıyordum.
"Tıraş bıçağı vereyim mi?"
Doğu ıslak saçlarını elindeki havluyla hızlı hızlı ovuştururken yatağa oturmuş onu izliyordum. Hayatımın en mantıklı dakikalarını geçirdiğim söylenemezdi ama yapabileceğim bir şey yoktu, çünkü kokusu yine beynimi rafa kaldırmıştı.
"Var mı?"
Havluyu ensesine kaydırıp dağınık saçlarının arasından yüzüme baktı. Kahverengi gözleri irice açılmış ne kadar ciddi olduğumu sorgularcasına beni süzüyordu.
"Bu evde beş erkek yaşıyor. Elimi donuma atsam tıraş bıçağı çıkar."
İstemsizce gülüp başımı salladım.
"Sormadım say."
"İstiyor musun?"
Yüzümü yoklayıp genel bir kontrol yaptıktan sonra "Bence daha çıkmamış ama orospu Murat olmayanı var edip sırada çektiği için... Ver sen bir tane, işimizi garantiye alalım." diyerek ayağa kalktım.
"Sakalın yok mu? Oğlum at hırsızı gibi geziyorsun ne demek sakalım yok."
"Abart am kafalı, huyundur zaten."
Gülerek odanın diğer köşesine yürüyüp banyonun kapısını açtı. Biz utanmasak tasarruf niyetiyle bütün mahalle danaya girer gibi bir tuvalete ortak girecektik, adamın odasında özel banyosu vardı.
Peşinden gidip dolaptan tıraş bıçağı çıkarırken aynadan yüzünü dikizlemeye devam ettim. Hafif nemli ve dağınık saçlarını hala düzeltmemişti. Kızlara hak vermeye başlamıştım çünkü adam çenesini kapalı tuttuğu sürece her haliyle iyi görünüyordu. Sessizce uzattığı tıraş bıçağını alıp aynanın karşısına geçtim. Yanımdan ayrılmadan bir başka dolaptan tıraş köpüğü çıkardı. Gözlerim özenle dizilmiş malzemelerde gezindi.
"Fazla düzenlisin."
Telaşsız bir yavaşlıkla tıraş köpüğünü önüme koyup kalçasını lavaboya dayayarak bana döndü. Parmakları boynundaki siyah iple oynayıp kolye ucuna doğru kayarken gözlerim parmaklarını takip etti. Kolyesini tişörtünün içine bırakıp kollarını bağladığında bakışlarımı yüzüne kaydırdım. Olmayan bir noktaya odakladığı gözleri benim göremediğim bir şeyleri görüyordu. Sorarsam tersleyeceğini bildiğim için kendi işime bakmaya karar vererek lavaboya eğilip yüzümü ıslattım.
Ne tıraş köpüğünü yayarken ne de jileti yanağımın üzerinde kaydırırken yüzüme baktı. Ama ben gözlerimi bir türlü onun aynaya yansıyan sırtından ayıramıyordum. Ensesindeki ıslak saçlarına ve gri tişörtünün içinde gerilen omuzlarına başıma bela olan kokusu da eklenince bunu hiç istemesem de göğsüm ısınıyordu. Sıcaklığını hissettikçe ışığa doğru çekilen sinekler gibi sorgulamadan o aydınlığa yaklaşmak istiyordum. O an, durumun mantıksızlığı bile umrumda değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sınır hattı
Teen FictionVenüs'ün kitabıdır, o dönene kadar bu hesapta geçici olarak bulunmaktadır.