58

12.9K 800 76
                                    

| Doğu |

Cumartesi.

05.10

Elim kapının kolunu kavrarken tam anlamıyla buz gibiydim. Bu bir insana doğru yürümek değildi, sürüklenmekti. Ayaklarımı hissetmiyordum, yere basmıyordum; zeminin üstünden akıyordum. Serin hava yüzüme çarpıp boynumdan tişörtümün içine sızarken gözlerim bahçe kapısına sırtını dayamış duran Kaya ile buluştu. Burada olmasını beklemiyordum ama şaşırmamıştım da. Çünkü her şeyi sıfırlamıştı, hiçbir şey hissedemeyecek, düşünemeyecek kadar dağılmış durumdaydım. Gözlerini telefonun ekranından ayırıp beni gördüğünde karanlığa rağmen bakışlarındaki değişimi gördüm. Aynı anda hem rahatlamış hem de kaçacakmış gibi görünüyordu. Bir konuda haklıydı; birbirimize benziyorduk. En çok da bu yüzden yoruluyorduk zaten.

Önümdeki üç basamağı yavaşça inerken gözlerimi üzerinden ayırmadım. Bir yanım hala ortadan kaybolmasından korkuyordu.

Aramızdaki mesafe yavaşça kapanırken dudaklarım "Of." diye kıpırdandı. Adım attıkça göğsüm daralıyordu, nefesim boğazıma diziliyordu.

Azar yemeyi bekleyen bir çocuk gibi omuzlarını düşürüp bekledi. Yapacağım, söyleyeceğim her şeyi kabul edecekmiş gibi görünüyordu. Bu yüzden, aramızdaki mesafeyi kapatıp kollarımı omuzlarına sararken tereddüt etmedim. Söylenecek çok şey vardı, ama ben şu an konuşmak istemiyordum.

Kollarımın arasında kaskatı kesildiğini hissedebiliyordum. Nefes bile almıyordu. Burnumu omzuna bastırıp derin bir nefes aldım. Alkol kokuyordu ama yine de güzeldi, ona aitti. Sonunda gevşeyip ağırlığını bana verdiğinde elimi ensesine çıkarıp kısa saçlarını okşadım.

"Çok yorgunum."

Yüzünü omzuma gizlediği için sesi kısık ve boğuktu. Yine de o iki kelimenin ağırlığı altında ezilmekten kurtulamadım. Kollarımı biraz daha sıkıp yanmaya başlayan gözlerimi yumdum. Boğazım düğüm düğümdü.

Yinede şikayetçi değildim, çünkü başından beri istediğim şeyi yaşıyordum. Hastaneye gitmemin, onu dinlemememin sebebi bu hissi onunla birlikte yaşamaktı.

Kolları yavaşça yukarı tırmanıp gövdeme dolanırken kesik nefesler aldığını duyabiliyordum. Kendini bırakmak istemiyordu, biliyordum; çünkü aynı korkuyu ben de yaşıyordum. Bir insana teslim olmayı düşünmek bile kanımı dondurmaya yetiyordu. Buna rağmen teslim olacaksam da ona olmak istiyordum.

Yüzümü omzundan kaldırıp hafifçe geri çekilirken elim hala ensesindeydi. Tutuşumu sertleştirip ıslak gözlerinin içine baktım. Ağlamamak için kendini o kadar çok sıkıyordu ki yüzü kıpkırmızı kesilmişti.

Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Ruhum içime sığmıyordu, aldığım her nefes vücuduma fazla geliyordu. Gözlerimi tekrar araladığımda bakışları hala üzerimdeydi.

"Çok fazla ulan, çok fazla." elim göğsümün üstüne kapanırken titrek bir nefes aldım. "Buramda bir şey var. Nefes aldırmıyor."

Boğazımdaki yumru o kadar büyüktü ki sızısı bütün vücudumu sarsmaya yetiyordu. Ama konuşmam gerekiyordu. Günlerdir kendi kendime konuşmaktan yorulmuştum.

"İstediğin şeyleri dile getirememekten şikayet ediyorsun ya, peki ben ne yapayım? Gösteriyorum, istediğimi söylüyorum, sahip olmak için köpek gibi uğraşıyorum." Ağlamamak için kıstığı gözlerine bakarak susup gözlerimi zorlayan yaşları engellemeye çalıştım.

"En azından sen, sana ait olmayacak şeyler için çabalayıp yorulmuyorsun."

Gözlerini hızla kapatıp derin bir nefes aldı ama tüm çabasına rağmen gözyaşının yanağından aşağı kaymasına engel olamadı. Neden ağladığını bilmiyordum, neden bu kadar kötü hissettiğimi bilmiyordum. Canımın nasıl acıdığından başka bir sikim bildiğim yoktu.

Gözlerini aralayıp ıslak bakışlarını yüzümde dolaştırdı. Eğilip dudaklarını benimkilere bastırırken titrek nefesleri yüzüme çarptı. Doğal bir tepkiyle dudaklarına karşılık verdiğimde ellerini sırtımda yukarı kaydırarak enseme çıkardı. Dilini kullanmadan sadece dudaklarını sertçe benimkilere bastırarak öpüyordu. Yoğun bir baskıdan fazlasını hissetmiyordum.

Alnını benimkine yaslayıp dudaklarımızı ayırırken derin bir nefes aldı.

"Boşuna yorulmadın. Yemin ederim. Sen istemeden önce de senindi zaten Doğu. Hiç uğraşmasan da, hatta dönüp bakmasan da senindi."

Geri çekilip gözlerimi elimin tersiyle sildim. Gizlenmeye çalıştığımı anlamış gibi elimi tutup yüzümün önünden çekerken yüzünü omzuna sürterek yanaklarını kuruladı.

"Bizim evde böyle şeyler pek söylenmez. Anneme bile onu sevdiğimi söyleyemiyorum ben Doğu. Ama çok seviyorum. " Başımı sallarken gözlerim ıslak yanaklarından ayrılmıyordu. Ağlayışı bile yorgundu. O bile yaşından fazlasıydı. İçini açıp baksam yıllar önce ölmüş bir adamın mezarıyla karşılaşacakmışım gibi hissediyordum. "Anneme bir şey olursa, o yanımda olmazsa nefes alamam Doğu. Anlıyor musun?"

Başımı bir kez daha salladığımda rahatlamış gibi gevşedi. Ensemi sıkıca kavrayıp dudaklarını şakağıma bastırırken "O yüzden boşuna çabaladığını düşünme." diye fısıldadı. "Çünkü ben sen yokken de nefes alamıyorum."

___

sınır hattıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin