5

14.3K 927 57
                                    

| Kaya |

Çarşamba.

23.40

Kaya

Doğu

Aylardır düşman olduğunuz bir adamın yüzünüze bakınca hafifçe tebessüm etmesi dünyanın sonu mu geldi acaba, diye sorgulamanıza yol açabiliyordu. Nitekim yüzündeki ifadenin bir tebessüm olduğu bile söylenemezdi. Yalnızca, nefret dolu bakmıyordu işte.

Kokteyli boşalttığım bardağı tezgaha koyup Yelda'nın önüne sürdüm. Müşterilerle flört etmek yasak olsa da neredeyse tüm garsonlar kızdı. Bu da Bünyamin Bey'in gösterin ama elletmeyin anlayışını ortaya koyuyordu. En pahalı içkileri erkek müşteriler sipariş ederdi. Özetle, ne kadar erkek müşteri o kadar para demekti.

Doğu'yla cilveleşen Yelda'ya ters bir bakış atıp işime geri döndüm. Adamın yazmadığı, aklını başından almadığı kız kalmamıştı. Ortamdaki tüm kızların zeka yaşı bir anda altıya düşmüştü. Üstelik adamın tipi dışında çekici bir yanı da yoktu. Muhabbeti boktandı bir kere, oysa ben kızların daha zekice örülmüş diyaloglara tav olduklarını sanıyordum. Ama ben bugüne kadar hangi konuda haklı çıkmıştım ki zaten?

"Kaya beni bir iki dakika idare etsene."

"Niye?"

"Dumanlanacağım biraz."

Ters ters bakıp ona doğru yürüdüm. Müzik bu kadar yüksekken küfürlerimi duymama olasılığını göze almak istemiyordum.

"Burada yoğunluktan ebemiz amuda kalkmış türkü söylüyor, senin dediğin lafa bak amına koyayım."

"Krizim geldi Kayacığım, bir problem mi var?"

"Burada sigara içmeyen adam var mıdır sence Doğucuğum? Ama bak, herkes köpek gibi çalışıyor. Sen de biraz tutuver krizini, sonra girersin."

O kararmış bakışları bir anda geri döndü. Ama onun da dediği gibi bu nefret işi huy olmuştu artık, aramızda ciddi bir mevzu olsa da olmasa da birbirimizi sevemiyorduk. Çünkü çok farklıydık. Ben asla onun kadar rahat ve gevşek olamamıştım. Onun da asla benim gibi disiplinli olamayacağı aşikardı.

"Git Bünyamin amcaya şikayet et o zaman kardeşim. Bakalım o ne diyecek."

Sinirli sinirli sırıttım. Aslında şaşırmamam gerekiyordu, baba parasıyla geçinen, hayatı boyunca bir baltaya sap olamayan tipler hep böyleydi.

"Şu kapıdan dışarı çıktığını görürsem ağzına sıçarım Doğu. Bünyamin iti alamaz seni elimden, anladın mı?"

Başını öne çıkararak üstüme yürüdü. Bu çocuğun en kötü huyu buydu işte, dayak yiyeceğini bile bile her kavgaya ölümüne girerdi. Geri vites onun lügatında derin bir boşluğa tekabül ediyordu.

Gereğinden fazla yaklaştığını fark edince parmağımla omzunu itip aramıza bir adımlık mesafe açtım.

"Hayırdır abi, napıyorsunuz?"

Ufuk'un kolu ikimizin arasına girip bedenlerimizi uzaklaştırdığında ters bakışlarıma bir saniye için ara vermek zorunda kaldım.

"Doğu bey bu yoğunlukta sigara molasına çıkmak istiyormuş."

"Tamam abi çıksın. Ben idare ederim seni, git hadi."

Öfkeden gözüm seğiriyordu. Ters bakışlarımı Ufuk'a çevirdiğimde gözlerini kaçırdı. Bal gibi de korkudan yapıyordu. Herkes biliyordu Doğu'nun Bünyamin'den torpilli olduğunu, kimse tepki çekmek istemiyordu. En çok da bu kanıma dokunuyordu, ona bir şey diyememek. Burası okul değildi; benim bu işe ihtiyacım vardı ve sebebini bilmese de Doğu bunun farkındaydı. Suratına oturttuğu şerefsiz bir sırıtışla tezgahın altına bıraktığı paketi aldı. O pişkin surata bakarken nefretin en saf halini hissediyordum. Kapıdan çıkıp arka tarafa çıkarken boğazımda öfkeyle yoğrulmuş bir yumruyla arkasından baktım.

_____ 

sınır hattıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin