65

11.1K 698 63
                                    

| Doğu |

Cumartesi.

20.30

Karşılaştığım muamele beklediğimden kadar kötü değildi. Fakat bazı şeyler daha önce görmediğim şekillerde kötüydü. Oturduğum yerde nefesim daralıyordu, duvarlar üstüme üstüme geliyordu ve başım ortadan ikiye yarılacakmış gibi hissediyordum. Çünkü benim yaşadığım dünyada kadınlar yaşardı; hayatımda ilk kez soluğu kesilmeden ruhu kesilmiş bir kadın görüyordum. Komadaki halinden bir farkı yoktu. Zihni derin bir uykudaydı sanki. Bu manzarayı gördükçe kendi annemi düşünüyordum. Onun ışıldayan gözleri ile karşımdaki gözlerin uzaktan yakından alakası yoktu ve bir adam onu bu hale getirirse delireceğimi çok net görebiliyordum. Kim olduğu umrumda olmazdı, kafayı sıyırır gebertirdim herifi. Sonunda Kaya'yı anlamıştım, tam anlamıyla değil belki ama neden beni bu dünyaya sokmak istemediğini anlamıştım. Yine de bu ona hak verdiğim anlamına gelmiyordu.

"Anne, doydun mu?"

Kadın başını yavaşça sallayıp tabağını da alarak masadan kalkarken olabildiğince hızlı davrandı. Yemek koyarken de aynı şekilde hızlı davrandığını fark etmiştim ve bunun o kanı bozuk şerefsiz heriften kalan bir travma olduğunu az çok tahmin edebiliyordum. Kadın yaptığı her şeyi kusursuz ve hatasız yapmaya çalışıyordu sanki.

Küçük mutfakta masadan arta kalan kısım yalnızca bir insanın sığabileceği genişlikte olduğu için kalkıp geçmesi için sandalyemi çektim. Ne teşekkür etmeye yüzüm vardı ne de yaptığı yemeği övmeye. İçimden sadece dizlerimin üzerine çöküp ellerini öperek özür dilemek geliyordu. Yine de kendimi zorlayıp "Yemekler çok güzeldi, elinize sağlık." dedim.

Suratında beliren yorgun gülümseme geldiğimizden beri benimle doğrudan girdiği tek iletişimdi.

Açtığım yoldan geçerek mutfak tezgahına yöneldiği an Kaya ayağa kalkıp "Sen bırak anne," dedi. "Ben hallederim bulaşıkları."

Kadın sadece başını sallayıp sessiz adımlarla içeri geçtiğinde kendimi yığılır gibi sandalyeye bıraktım.

"Yoruldun mu şimdiden?"

Sinirli olduğunu biliyordum. Burada olmam onun tercihiydi ama onu bu kadar sıkıştırdığımı düşündüğü için bu tercihi yapmıştı ve geldiğimizden beri yüzümün aldığı her ifadeyi dikkatle izlediğini görebiliyordum.

"Ne dememi bekliyorsun? Vay amına koyayım bu kadarını beklemiyordum, sana hayırlı işler diyip siktir olup gideyim mi?"

"Aklından bu geçmiyorsa ağır malsın demektir."

Tartışmanın etkisini üzerimizden atamamıştık. İkimiz de hala burnumuzdan soluyorduk ve imalı, öldürücü bakışlar olmadan birbirimizin yüzüne dahi bakamıyorduk.

Dişlerim sıkıca birbirine kenetlenirken "O zaman ben ağır malım abi." diye çıkıştım. Burun deliklerinin çapını zorlayan, derin bir nefes aldı.

"İyi."

"İyi."

İçeride televizyonun sesi yankılanırken ters ters birbirimize bakmaya devam ettik. Elindeki kaşığı fırlatır gibi masaya atıp "Doyduysan masayı toplayacağım." dedi. Sanki düşmanıydım. Bana bu şekilde davranması artık canımı yakmaktan öte sinirimi bozuyordu.

Masadan kaşığımı alıp ortadaki salataya daldırdım.

"Doymadım amın oğlu."

Yüzüne diktiğim bakışlarımı bir milim bile kaydırmadan hırsla pilavdan ve kuru fasulyeden kaşıklamaya devam ettim. İt herif delirtmişti beni sonunda.

"Yavaş," diye söylenirken elimi yakalayıp kaşığı ağzıma ulaştırmadan durdurdu. "Boğulacaksın gerizekalı."

Sonunda kaşığı masaya atıp sinirle arkama yaslandım. Evin kasvetli havası ruhumu daralttığı için sinirlerim iyice bozulmuştu. Bu çocuk burada nasıl yaşıyordu, burada nasıl nefes alıyordu?

Akşamdan beri öfkeyle bakan gözleri yumuşarken yavaşça sandalyesine geri çöktü. Korunması gereken kendisiydi ama sürekli benim arkamı kolluyordu. Hissettiği öfkenin sebebi bile buydu, bu ağır havayı soluyunca daha iyi anlamıştım.

"Doydun mu?" diye sorarken biraz öncekinin aksine sesi kısık ve durgundu. Sakince başımı salladım. İçimdeki öfke bir anda kaybolmuştu.

"Afiyet olsun."

Omzumun üstünden kapıya bakıp kontrol ettikten sonra masanın üzerinden elimi uzatıp serçe parmağına dokundum. Parmağını kıvırıp işaret parmağıma geçirirken dudakları belli belirsiz titredi. Gözleri gülüşünün etkisiyle kısıldı, kirpikleri yanağına değdi. Oturduğum yerde dikleşecek içimdeki titremeyi yok saymaya çalıştım, ama olmuyordu.

"Selamun aleyküm."

İçeriden gelen sesle sıçrayıp elini masanın altına indirdiğinde boşluğa düşen parmaklarımı masaya bastırdım.

___

Bu bölümü hiç böyle hayal etmemiştim. MESELA DOĞU'NUN PİLAV VE KURU FASULYEYE ABANMASI BANA DA SÜRPRİZ OLDUSBSJ

sınır hattıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin