Cehennem Ateşi B-17-

725 45 248
                                    

Merhaba, nasılsınız?

Ben yeni ve bomba gibi bir bölümle geldim.

Keyifli okumalar. ruhunuz dingin yaşamınız huzurlu olsun.

Oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen.

Arada kalmak veya ara dayağı yemek her zaman halis niyetlilerin başına gelir. Karanlık yerini fulü bir aydınlığa bırakırken İlkem, kendine gelmeye başlamıştı. Kendine gelirken de hissettiği tek şey beyninin zonklayarak ağrıması olmuştu. Öyle berbat bir ağrı vardı ki başının sol tarafında sanki gözü yuvasından çıkacak gibiydi. Görüntü iyice netleştiğinde pastanede olduğunu hatırladı. Yerdeydi ve Ömür’ün kucağındaydı.

Zarife Hanım, “Kızım iyi misin? Ah be kızım ne diye adamın yumruğuna karşı durusun? Bak gördün mü başına geleni?” diye yakındı.

Kalkmak için doğrulmak istedi ama başı feci şekilde dönüyordu, zaten pastanede kim var kim yoksa hepsi başına toplanmıştı. Neredeyse nefes alacak alan bırakmamışlardı ona.

“İlkem Hocam, ayağa kalkacak durumda değilsen hemen hastaneye gidelim,” dedi Ömür.

Genç öğretmen ağrıyan gözünü kapatıp açarken, “Biraz açılırsanız ayağa kalkmak istiyorum.” dedi.

Yardım edip ayağa kaldırdılar ve sandalyelerden birine oturmasını sağladılar. Kabadayılanıp Ömür’e yumruk atmak isteyen adamın yumruğu kazara İlkem’in gözünün üzerine inince pastane personeli ve diğerleri Avni’yi kıskıvrak yakalamışlardı. Avni, hedef şaşırıp yumruğu İlkem’in gözünün üzerine indirince pişmanlıklar içinde kıvranıyordu. “Özür dilerim, isteyerek vurmadım. Lütfen affedin. Ben bir kadına asla el kaldırmam, kendisi girdi araya,” diye özür dileyip duruyordu. 
Onun özürleri pek bir işe yaramamıştı, çünkü pastane sahibi müşterilerini rahatsız ettiği gerekçesiyle onun hakkında şikâyette bulunmuştu. Kaçınılmaz son olarak Avni, karakola götürülüp nezarete atılmıştı.

Bizimkilerin kutlaması yarıda kalmış gecenin yarısı hastanede yarısı karakolda geçmişti. İlkem, yaşadıkları olaylı günü ve geceydi hatırladıkça ‘ne geceydi ama’ diyerek gülümsüyordu. Uzun bir süre güneş gözlüğüyle gezmek zorunda kalmıştı, gereksiz sorulara cevap vermekten kaçındığı için. Neyse ki; kalıcı bir hasara neden olmamıştı yediği yumruk. Yoksa Avni’yi bizimkilerin elinden kimse kurtaramazdı.

Hayat kaldığı yerden devam ededursun İlkem’in kafasının içinde dönüp duran bir fikir vardı, fikir vardı var olmasına ama önemli olan bu fikri annesine nasıl kabul ettireceğiydi. Belki biraz naz biraz niyaz annesini yumuşatırdı. Aklına yatan tek çare buymuş gibi geliyordu.
Çekyatın üzerine kurulmuş televizyon izleyen Zarife Hanım’ın kıyına iyice sokulup önce yanağına bir öpücük kondurdu; bu her zaman işe yarardı. Zarife Hanım, kızına göz ucuyla bakarken sanki öpücüğün nedenini sorguluyordu. Kadın kaçın kurası, kızının bir şeyler isteyeceğini nasıl da biliyordu. “Hadi bakalım sıkıntın neyse anlat?”

"Aşk olsun anne ya, bu da ne demek şimdi?”

“Aşk sana olsun kızım, bizden geçti artık!”

Ellerini teslim oluyorum demek ister gibi havaya kaldırdı İlkem. “Tamam, daha fazla direnmeyeceğim. Bizim çocukları diyorum bir gün akşam yemeğine çağırsak?”

Kadının bakışlarında kararsızlık kol geziyordu, gölgelenmeye başlayan yüzü ellerine kaydı. Ellerini birbirine kenetlendi ve parmaklarını çıtlatmaya başladı. "Bilmem ki kızım. Onlar iki genç erkek, biz yalnız iki kadın. El-âlemi arkamızdan konuşturmayalım sonra?

SICAK TEMASHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin