Selam!
Nasılsınız bakalım?
Sizler iyiyiseniz bende iyiyim! Aşırı dram içeren bir bölümle geldim. Umarım bunun için bana kızmazsınız.Keyifli okumalar dilerim.
Oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen.
Bölüm. 18. Ölüm Sessizliği
Günün rengi soldu ve akşam saatlerinin alacası düştü yeryüzüne. Kalpler karardı topak kanla sulandı. Eli silahlı adam ahını aldı masum bir can karanlığa bulandı. Gözlerinin ışığı söndü ve yaşam enerjisi düştü. Kayıp adamın tek derdi ahını yerde koymamaktı. Ondan dolayı zihni karıştı hastalıklı kalbine düşen ateş yerini intikam duygusuna bıraktı. İntikam yemini eden ruhunu üç kuruşa Azazil'e sattı. Azazil'den aldığı güçle yıllarca ayakta kaldı. İntikamın soğu meyvesiyle tatlandı dimağı. Şimdi zihninde olgunlaştırdığı intikamın meyvesini tatmış tattığı andan itibaren de pişmanlıklar başlamıştı. Özüne dönen ruhu Azazil'in elinden kurtulmuştu fakat pişmanlığın karşılığı pahalıydı. Kısasa kısas isterdi. İlla ki bedel isterdi.
Zarife Hanım, akşam yemeği hazırlıyordu ama içinde garip bir sıkıntı vardı. İçindeki sıkıntının yarattığı daralma hissiyle ara da bir derin nefesler alıp veriyordu. Eline bir bardak su aldı mutfak masasının başına geçip altına bir sandalye çekerek oturdu. Henüz bir yudum su içmişti ki telefonu çalmaya başladı. Mutfak masasının üstünde fakat biraz ilerisinde olan telefonu eline alınca gülümsedi. Kızı arıyordu...
Hemen açma tuşuna dokunup telefonu kulağına dayadı, "Kızım nerede kaldın saatlerdir seni bekliyorum?"
Telefonun diğer ucundaki ses, "İyi akşamlar hanımefendi," dedi ve saliselerce bekledi. "Ben polis memuruyum, kızınızın telefonundan arıyorum. Kızınız ufak bir kaza geçirdi hastaneye gelirseniz iyi olur."
"Kızım!" derken telefon parmakları arasından kayarak masanın üstüne oradan da 'çat' diye bir ses çıkararak fayans zemine düştü. Elini dudaklarına bastırırken zemin ayağının altından kaydı, başı döndü ve gözleri bir kere kapanıp açıldı; düşmemek için masaya tutundu. Ne yapacağını bilemez durumdaydı. Tek yaptığı hastane, hastane, diye sayıklamak oldu.
Oturduğu yerden kalkmayı denedi ama dizlerinin bağı çözülmüştü ayağa kalkamadı. Güçlü olmalıydı kızının yanına gitmeliydi şimdi çözülmenin sırası değildi. "Ufak bir kaza" demişti arayan polis memuru ama onun kafasının içinden bin bir senaryo geçiyordu. Bardaktaki suyu bir dikişte içti ve ikinci denemede masadan yardım alarak ayağa kalkmayı başarmıştı lakin ayağa kalktığında başı tekrar döndüğünden sendelemişti. Tedbir olarak başını yukarı doğru meyillendirip gözlerini kapattı ve birkaç saniye öylece bekledi. Kapattığı gözlerini usulca açtığında baş dönmesinin azaldığını gördü.
Biraz acele etmeliydi kim bilir kızı ne durumdaydı, bunu düşünmek bile kalbini ateşe vermeye yetiyordu. Buna müteakip ağlamamak için dirayet göstermeye çalışsa da gözlerinden akan yaşlara engel olamıyordu. Uzanıp masanın üzerindeki peçetelikten birkaç tane çekti. Önce ince bir sızıntı gibi sürekli akan gözyaşlarını sildi sonra akmaya başlayan burnunu. 'Yavrum canım kızım,' diye geçirdi içinden.
Saliseler saniyelere eklenmiş dakikalar lehine işliyordu ve kendisinin acele etmesi gerekiyordu. İkiye ayrılmış telefonu yerden aldı ve mutfaktan çıktı. Koridoru geçip girişe yakın yerdeki portmantonun önünde durdu. Hemen askılıktan çantasını ve siyah şalını aldı. Alt bölmeden de ayakkabısını eline alıp kapı arkasına geldiğinde aceleyle giydi. Kapıyı kapatıp dışarıya çıktı ama ne yapacağı konusunda hiçbir fikri yoktu. Okulun bahçesini geçti geniş demir parmaklıklı kapıyı zorlanarak açtı.
Burası küçük bir kasabaydı birkaç çarşı içi dolmuş vardı o da saat başlarında belirli yerlerden geçiyordu. Okul biraz merkezden uzakta olunca gündüzleri geçer akşam olunca hiç dolmuş geçmezdi. Tek çaresi yürümekti. Şuursuzca yürümeye başladı. Ne kadar acele ederse etsin sanki bir metre yol kat edemiyormuş gibi hissediyordu. Bacakları uyuşmuş dizlerinde derman kalmamıştı. Sağından solundan insanlar geçiyordu fakat Zarife Hanım, sadece onların varlıklarını hissediyordu. Onun gözünün önündeki tek suret kızının görüntüsüydü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SICAK TEMAS
Novela JuvenilElleri bornozun kuşağına giderken bütün uzuvları titriyordu. Hala gözleri kapalıydı. Kuşağı çözdü bir omuz hareketiyle bornoz bedeninden kayarak ayakları dibine düştü. Her dokunuş ruhunda sarsılmalara neden oluyor, parmak uçları göğüs çevresinde da...