Bu krizler çok sık oluyordu artık ve itiraf etmeliyim ki bu beni baya korkutuyordu. Savaş istemeye istemeye odadan çıkarken gözlerini bir an bile benden ayırmıyordu. Gözlerinde bana karşı hüzün duygusu vardı ve bu gerçekten çok kötü bir durumdu. O çok acı çekmişti artık benim yüzümden acı çekmesini istemiyordum.
Yatakta uzanmış sakinleşirken bir yandan da bu konuşma işinide halletmiş olmanın rahatlığı oluşmaya başlamıştı bile.
Usulca oturdum yatağa ne olacak tı şimdi Savaş neredeydi? Ne yapacaktı şimdi? Yada affetmişmiydi artık beni kafamda bi ton cevapsız sorular vardı üstelik ruh halim de hiç iyi değildi...Kapımı açıp salona giderken sersem gibiydim . Beni korkutan tam olarak neydi anlamış değildim. Savaş'ın tepkisi mi? Yada belkide çekip gitmiştir sonuçta onu terk eden bendim ve bana merhamet etmesini beklemek büyük saçmalıktı bana yapsa böyle bir şey asla affetmezdim , evet gördüğünüz gibi hep empati kuran bir insan olmuştum.. ama yanılmıştım, gördüğüm kişilerle adım atmayı bırakmış öylece manzaranın huzurunu iliklerime kadar hissediyordum. Savaş tam karşımdaki koltukta oturmuş Betül'le oynuyordu. Harika bir manzara...
Eda'nın koluma dokunmasıyla boş bulunup çığlık attım. Tabi çığlığımla Savaş'la Kerem hemen ayaklanmıştı. Bir şeyim yok dercesine onlara bakınca oldukları yerlerde duraksadılar.
"İyimisin kuzum korkutuyorsun bizi bak.
Sessizce yanlarından geçip tekli koltuğa oturdum. Konuşacak ne bi halim nede isteğim vardı. Belki saçma gelicek bu düşüncemem ama yok olup gitmek istiyordum buralardan, söyle sakin huzur olan yerlere......
Eda'nın kahvaltı hazırlamasıyla herkes masaya doğru ilerledi. Benim hiç iştahım yoktu o yüzden ayağa kalkıp Eda'ya sessizce..
"Benim pek yiyesim yok Masal'la ilgilenirsiniz biraz yürüyeceğim.Daha Eda'nın konuşmasına fırsat vermeden kendimi attım dışarı. Hava sabah saatleri olduğu için hafif soğuktu, ilk bahar yavaş yavaş kendini hissettiriyordu. Üzerimdeki krem rengi hırkanın ceplerine ellerimi sokup ısınmaya çalıştım.
Çok değil daha on dakika bile yürümemiştim ki yanıma biri gelince hızla baktım.
Savaş bir eli cebinde diğer eliyle tuttuğu sandviçi bana uzatıyordu. Tam yemicem demiştim ki sandviçi ağzıma tıktı."Ye! Çabuk o sandviçi, şuraya bak küçükmüşsün resmen.
Ağzımdaki sandviçi çıkarıp yürüyen adamın arkasında bi süre gülümseyerek baktım. Hala güzel düşünen adamlardandı. Savaş çok güzel seviyordu sevdiği zaman kendinden çok fazla ödün verip her şekilde insanın iliklerine kadar sevgisini hissettiriyordu. Peşinden hızlı adımlarla gidip sandviçi ikiye bölüp uzattım. Kaşlarını çatmış suratıma öylece bakan adama gözlerimle kendisini işaret edip tıpkı onun gibi sert ama kızgın olmayan bir dille konuştum.
"Yee! Şuraya bak küçülmüşsün resmen.Eline tutuşturduğum ekmeğe şaşkınca bakarken dudağının bi tarafı kıvrılmıştı. Hemen yönümü dönüp onun o halinin gerçek olup olmadığını kendimi sorgulamaya başladım. Neydi bu şimdi gördüklerim, Allahım Savaş'ın o gülümseyen yüzünü defalarca öpmek istemem abartı olmazdı dimi.
Yanımda hemde mesafesiz yanımda öylece yürüyorduk ne o konuşuyordu ne ben gerçi konuşmayıda pek istemiyordum. Öylece yürüsek eski günlerdeki gibi sadece yürüyüp birbirimizin kokusunu içimize çeksek olmaz mı?
Göz ucuyla baktığımda elindeki yarım sandviçi bi taraftan yiyor bi taraftan da bana bakıp başını çeviriyordu. Biraz yürüdükten sonra geri evin yolunu tutmuştuk ki durup yüzüme bakmasıyla bende onun tam karşısında durup gözlerine bakmaya başladım.Genzini temizleyip konuşmaya başlamasıyla heyecandan elim ayağım titremeye başlamıştı sahi ben ne zamandır bu kadar titrek olmuştum böyle...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELİMİ BIRAKMA (DÜZENLENECEK)
RomanceBabası küçük yaşda ölmüş annesi hasta olan Serra' nın hayata sıkı sıkı sarılışı...bir aşk ne kadar acımasız olur.