Kırgınım sana

209 36 0
                                    

Ne bekliyordum ki beni anlamasını mı? Yada dinlemesinimi. Yine yıkık dökük bir hale getirmişti beni. Oysa sadece artık mutlu olmaktı tek hayalim. Şimdi ise yine duvarın bir köşesine sıkışmış bir halde ağlıyordum. O güçlü Serra gitmiş yerine herşeye ağlayan çaresizce bi köşeye kıvrılan biri olmuştum.

Aşağıdan sesler duymama rahmen kendimi bir türlü toparlayamıyordum. Beni arıyorlardı ne diyecektim ki onlara Savaş benden tiksiniyor mu diyecektim. Yada hiç suçum yokken bana söylediği sözlerimi anlatacaktım.
Elimin tersiyle akan gözyaşlarımı silip hızla yerimden kalkıp odanın kapısını kitledim.
Gitmem lazımdı buradan daha fazla kalmanın bir anlamı yoktu. Çok bile kalmıştım zaten , o yüzden bir an evvel gidip işlerimi yoluna koymalıydım.
Elbisemin fermuarını zorlanarak da olsa açıp hızla çıkardım. Eda kapıya vurduğunda az beklemesi gerektiğini söyleyip hızla bi pantolon ve salaş bir tişört giydim. Aynadaki halime baktığımda makyajım akmış göz altlarım kapkara olmuştu. Sonrasında koluma baktığımda iki parmak şeklinde morartılar oluşmaya başlamasına yüzümü buruşturmuştum. Neden bu kadar şaşırmıştım ki o Savaş'tı eskiden de böyleydi öfkesi, gururu hep ağır basardı. Asla birini incitliğinin farkına varamazdı ancak öfkesi geçince anlardı hatasını tabii o zaman da iş işten geçiyordu.

Elimi yüzümü odanın banyosunda iyice yıkayıp kapıyı açmıştım. Eda kızarmış gözlerimi görünce panikle sormaya başlamıştı. Yatağın bir ucuna oturup olayı hızlı bir şekilde anlattım.
Koluma bakınca eliyle ağzını kapatmıştı. Gözlerini dolmuş neredeyse ağlayacak kıvama gelmişti. Başımı sağa sola sallayıp "sorun yok bide benim için üzülüp durma lütfen bebeğini düşünmelisin dedim.
Hızla kalkıp boynuna sarılmıştım. Oda aynı sıcaklıkla sarılıp sessizce özür dilemişti.
Onun suçu yoktu kimsenin suçu yoktu. Biz yaralarımızı kanatıyorduk. Bunu bile bile isteyerek yapıyorduk o yüzden benden başka kimsenin göz yaşı dökmesini istemiyordum artık.

Komidinin üstünde duran telefonum gözüme çarpınca Eda dan ayrılıp hızla elime aldım.
Bilet için havaalanını arayıp konuşmaya başladığımda Eda ağlamaya başlamıştı bile.
Bilet işini halledip telefonu kapatınca Eda'yı sakinleştirmek için söylenmiştim.
"Sadece gidicem ama söz işlerimi halledip geri gelicem tabi burada kalabileceğim yeride ayarlayıp gelcem. O yüzden ağlamayı bırak bana Masal'ı getir hazırlanıp çıkmam lazım.

Eda başını tamam dercesine sağlayıp odadan çıkmıştı. Ellerim ayaklarım buz tutmuştu resmen, şimdi asıl zor olan Turan babaya durumu iza etmekte. Ne diyecektim şimdi muhakkak halimden herşeyi anlayacaktı.
Eda Masal'ı getirince hızla kıyafetini değiştirip kızıma da rahat bişeyler giydirmiştim.
Eda'ya dönüp bunları kimseye anlatmamasını tembihlemiş odadan çıkmıştım ki Savaş'ı tam karşımda görmemle duraksadım.

"Nereye! Diyip sertçe kolumu tutmasıyla...

Başımı öfkeyle diğer tarafa çevirip derin bir nefes alıp verdim." Gidiyorum.
Kısa ve net gidiyorum dedim ama o öfkeyle bana bakmaya devam ediyordu. Sanırım gideceğimi tahmin etmiyor olacak ki öylece baka kalmıştı, elini usulca bıraktığında istemsiz yaptığını hüzünle bakan gözlerinden anlamıştım.
Bundan fırsat bilip merdivenlerden hızla inmeye başladım. Arkamdan "kızımı bırak öyle git! Diye bağırmasına aldırmadım. Tabiki de onu bırakmayacaktım istersen koluma yaptığı şeyden daha kötüsünü yapsın zerre umrumda olmazdı.

Herkesin ayaklanıp bize doğru yaklaşmasıyla durdum. Bana ne oluyor diye bakan gözlere cevap vermeyip gidip Cenk'e sarıldım, ağlayan bir sesle.."
üzgünüm böyle olsun istemezdim.
Sana iyi günde kötü günde onu sev demicem ki zaten kötü gününde onun elini bırakmamışsın o yüzden onu hep sev koru kardeşim hiç bir zaman elini bırakma.

ELİMİ BIRAKMA (DÜZENLENECEK)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin