Hüzün

192 38 0
                                    

   Sonrasında;
Cenk 'le konuştuktan sonra odama çıkmıştım.
Savaş yoktu ortada bende uzatmadan usulca girdim yatağıma. Kendimi çok yorgun bitkin hissediyordum. Sabah uyandığımda Masal yoktu sanırım uyandığı için yanımdan almışlardı. Üzerimi değiştirip aşağı salona inerken duyduğum konuşmalarla olduğum yere çakılı kalmıştım. Savaş tam karşımda arkası bana dönük Masal'la oynuyordu. Turan baba da yemek masasında olmalıydı ki sesi çok net geliyordu.
"Serra ile ne yapmayı düşünüyorsunuz? Turan babanın bunu sormasıyla olduğum yere merdivenlere oturmuştum. Çünkü gerçekten bende ne yapacağımızı çok merak ediyordum.
Savaş başını babasına çevirip konuşmaya başladığında keşke sussa demişti yüreğim.

"Bir şey yapmıyoruz yapmayacağızda. Ortada kızımız var onunla sadece ortak yanımız artık bu küçük melek. Başkada birşey yapmaya düşünmeye  gerek yok.

"Bende onu diyorum Savaş ortada kızınız var ve bence bi araya gelmeniz en doğrusu.

Savaş alayla gülmüştü. Gerçekten buna ne diyecek çok merak ediyordum.

"Bir araya gelmek mi? Baba şaka mı yapıyorsun. Artık bizden bir halt olmaz yani benim için öyle hiç olmazsa.

"Peki ne olacak böyle sürekli kavga gürültüyle mi gececek ömrünüz.
Savaş oflayıp Masal'ı koltuğa yatırıp babasına iyice dönmüştü.

"Baba neden kavga edelim ki hatta gidip kendine yeni bir hayat bile kurabilir bence hatta gitsin aşık bile olsun artık umrumda bile değil.
Bu sözler içimi acıtmıştı. Ne kadar kolay söylüyordu böyle gidip tekrar aşık olsun diye sanki kolaymış gibi. Bir insan ömründe bir kere aşık olur demişti annem onuda hayatının her köşesine yerleştirirmiş. Bende öyle yapmıştım işte onu ilk gördüğümde olmasa da kendimi bilmeye başladığımda aşkın ne olduğunu nasıl bir his olduğunu anlamıştım. Gözümden akan yaşı elimin tersiyle silip salona girmiştim. Savaş dan tarafa bakmadan masaya oturduğumda ellerim titriyordu. Ama bunu ona hissettirmicektim. Benim ne yaşadığımı anlaması gerekiyordu. Hiç olmazsa az da olsa hissede bilirdi.

Normalde bi iki güne dönecektim ama Cenk le Sibel'in nişan olayı biraz gitmemi ertelemişti.
Sanırım Andre , Leiya ve  Henry bu sefer beni kesin öldüreceklerdi. Off sadece iki gün diye geldiğim yerden bir hafta olmuş ama hala gidememiştim.
Turan babalarda kalmaya devam ederken bir yandanda nişan için koşturuyorduk.
O gün Cenk'in anlattıkları beni fazlasıyla etkilemişti.
Sevmek ne güzel birşey di  bunu Cenk'in ağzından dinlemek daha da güzeldi.
Ne güzel de seviyordu öyle ,canının acısını bile üstlenmeye çalışmış kendince.
Sahi neydi sevmek? Geçmişi yok sayıp geleceğinin en güzel noktasına koymak mı?
Yada onun canı yandığında acısını yüreğinde mi hissetmekti.
Cenk Sibel'in bütün geçmişi bilirken onu ne güzel de sevebilmiş.
Yada Sibel geçmişi unutup nasıl böylesine yeniden toparlana bildiki.
Bir tek sorun bizde mi? Biz neden toparlanmıyoruz üstelik ortada bir kızımız da varken biz neden gerçek anlamda biz olamıyoruz.
Off kafamda bir çok soru ile debilleşirken kafayı yememek için uzun bir uğraş veriyordum..
Üstelik Savaş la üç gündür konuşmuyorduk. Nedeni ise net o beni istemiyor du bende bunu bile bile koşamazdım ya peşinden.

Telefonum çalmasıyla uzanıp masanın üstüne baktım. Eda arıyordu alıp telefonumu bahçeye çıktığımda temiz havayı içime solumak baya iyi hissettirmişti.
Gülerek telefonu açıp söylendim.
"Her gün beni aramaktan sıkılmadın mı? Bebeğim...

Güldü." Hayır sıkılmadım malum bir gün aramasam olaylar birikiyor sizde. Sezonluk dizi gibisiniz mübarek entrikanız bitmiyor.

Bu sefer gülen ben oldum. "Merak etme olay falan yok zaten konuşmuyoruz da.

ELİMİ BIRAKMA (DÜZENLENECEK)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin