2|Gri

2K 108 431
                                    

Kapının önünde durduktan sonra yanan otomatı fırsat bilerek bileğindeki saate baktı Doruk. Gece yarısını geçtiğini görünce sessiz olmaya dikkat ederek kapıyı anahtarıyla açtı. Yine aynı titizlikle kapıyı kapattıktan sonra odalarına gidecekti ki salonda yanan ışığı görünce oraya yönlendirdi adımlarını.

Koltuğa oturmuş, kafasını dizlerine yaslamış Asiye'yi görünce "Güzelim?" dedi. Asiye kafasını kaldırıp ona baktığında kızarmış gözlerini görünce "İyi misin? Rüya'ya mı bir şey oldu?" dedi telaşla.

Asiye'nin yüzüne yayılan acı dolu tebessümü yüzündeki tedirginlikle izlerken "Bize oldu Doruk, olan bize oldu ama senin ruhun duymadı." demesiyle "Asiye ben anlamıyorum." dedi. Asiye ellerini kabarmış saçları arasından geçirirken "Anlamadığın için bu haldeyiz zaten Doruk." deyince yüksekliğini ayarlayamadığı sesiyle "Ya ne haldeyiz biz? Ne oluyor Asiye?" diyen Doruk'a "Bağırma, Rüya uyuyor." dedi.

Doruk sıkıntıyla karşısındaki tekli koltuğa oturduktan sonra ellerini yüzüne kapattı birkaç saniye. Asiye onun sessizliğinden yararlanıp "Doruk ben boşanmak istiyorum." deyince "Ne?" dedi hızla kafasını kaldırıp. "Asiye ne demek, boşanmak istiyorum?"

Asiye dolu gözlerini kaçırdıktan sonra "Doruk ben yapamıyorum artık." dedi. "Ya saate bak, birkaç saat sonra sabah olacak ama sen eve daha yeni geliyorsun. Ben sanki seninle değil de yokluğunla evli gibiyim. Kızımızı kendim büyütüyorum ya, seni görmüyor çocuk. Ben daha fazla hayatımda olmayan, dahası hayatında olmadığım bir adamla evli kalmak istemiyorum."

"Bu mu yani? Çok çalışıyorum diye mi boşanmak istiyorsun?" "Doruk sen çok çalışmıyorsun, sen işinle yaşıyorsun. Sen yoksun Doruk, bizim hayatımızda herkes var ama sen yoksun. Sen yoksun ya, yoksun. Aile kahvaltılarımızda yoksun, Rüya'yı parka götürürken yoksun, yanımda yoksun, evde yoksun. Ya ben uyandığımda yanımda seni görmeyi özledim Doruk, ben aynı evin içinde senin yüzüne hasret kaldım."

"Asiye bak, haklısın. Ne desen haklısın. Sizi çok ihmal ettim bu ara, biliyorum. Ama..." "Ama bu aralar işlerin çok yoğun. Sen bizim için, bize daha iyi bir hayat sunmak için çalışıyorsun, değil mi? Hatta dur, tahmin edeyim. Bu elindeki işi bitirince biraz ara vereceksin. Evde kalmadığın her gün için birlikte evde kalacağız, sadece üçümüz olacağız ve hasret gidereceğiz, değil mi? Doruk sen bana bu sözleri daha kaç kere vereceksin?"

"Anlıyorum bir tanem, anlamadığımı düşünüyorsun ama anlıyorum. Sadece biraz zaman ver bana, işleri yoluna koyana kadar sadece." Asiye kafasını havaya kaldırırken "Bizim çok güzel bir ailemiz var Asiye, bize bunu yapma." diye devam etti Doruk.

Oturduğu koltuktan kalkıp Asiye'nin yanına oturunca bakışlarını yere eğdi Asiye. Doruk, elini avuçları arasına alırken "Biz birbirimizi seviyoruz, aşığız. Öyle, değil mi?" deyince ona dönüp bir bacağını altına aldı Asiye. "Doruk ben seni çok seviyorum. Çok aşıktım, hala öyleyim. Ama artık sabrım kalmadı. Ben seni öpmeyi özledim ya, elini tutmayı, seninle şarkı söylemeyi, seni görmeyi özledim. Ben aynı evin içinde sana hasret kaldım Doruk. Yatıyorum, yanımda yoksun. Sabah uyanıyorum, yine yoksun. Ben gözümü yokluğuna değil, sana açmayı özledim. Yastığındaki kokunla değil, seninle uyumayı özledim. Senin kokunu senden arta kalanlarda değil, teninde hissetmeyi özledim. Benim sevgim değil, sabrım tükendi."

"Eve geldiğimde tüm yorgunluğuma rağmen yanına uzanıp sana sarılınca ciğerlerimi dolduran çiçek kokuna şükrettim ben Asiye. Senin haberin yokken sevdim ben seni, öptüm, kokladım. Ben teninin sıcaklığında ısınırken bizim aramıza buz dağları girmiş meğer. Sen kollarımın arasındayken bile kilometrelerce uzakmışsın bana."

Leukemia ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin