Final (2)| Hayal

1.1K 80 384
                                    

Selam, n'aber?

Her ne kadar ertelemek için elimden geleni yapsam da artık veda vakti geldi. :'

İthaf için önceden sözüm vardı, kimse alınmasın lütfen.

Ben severek yazdım, umarım siz de severek okursunuz.

İyi okumalar.

💜🧚🏻‍♀️

Asiye çalan kapıyı açtığında karşısında Nebahat'ı görünce yüzüne yerleşen gülümseme ile "Hoş geldiniz." dedi. Nebahat, ona aynı şekilde gülümseyerek karşılık verince "Bahçede herkes. Siz geçin, ben de Umut'u alıp geleyim." dedi.

Nebahat salonun bahçeye açılan kapısından diğerlerinin yanına gittiğinde Umut'un odasına gitti Asiye de ve Doruk'un bir hafta boyunca "Hevesim kursağımda mı kalsın?" diye baskı yaparak ikna ettiği sünnet eğlencesi için aldıkları kıyafete baktı. Giydirdiği açık mavi kıyafet içindeki oğluna gülümseyerek baktıktan sonra kucağına aldı onu ve bahçeye çıktı o da.

Bahçe kapısının önündeyken yalancı bir sitemle "Yani Doruk, senin yüzünden oğlumun bu sıcakta giydiği şeye bak." dedi. "Küçücük zaten, düzgün durmadı kıyafetler üstünde." "Çok yakışıklı oldu aslan oğlum." dedi Doruk, kafasını mangalın başındaki Ömer'den, onlara doğru çevirerek. "E babasına çekmiş, ne yapalım?"

Bakışları, bahçenin köşesindeki oyun alanına kaydığında Nebahat ile oynayan kızı ve yeğenini görünce bir gülümseme yayıldı yüzüne. Abisi ve Melisa bahçe salıncağına oturmuştu, Melisa başını Kadir'in omzuna yaslamış bir şekilde çevreyi izlerken, Kadir onun saçlarını okşuyordu.

Aybike ve Berk'i aradı gözleri. Bahçedeki beyaz koltuğa oturmuş, ayaklarını uzatmış olan Aybike, elindeki yelpazesini sallarken, Berk onun ayak ucuna oturmuş, en az onuncu kez anlattığı doğum çekimlerini tekrar anlatan Aybike'yi bıkkınlıkla dinliyordu.

Oğulcan yere düşen oğlunu kaldırıp avuç içini silkeledikten sonra bir öpücük bıraktı. Ardından kucağına aldı ve Sinem'in yanına oturdular birlikte. Sinan, kollarını ikisine birden sararken onlar da gülerek sarıldılar oğullarına.

Mangalın başındaki Ömer ve Doruk her zamanki gibi birbirlerine sataşırken, Efla gülen yüzüyle kendisine doğru geldi ve eline bir öpücük bıraktı Umut'un. "Ya ne güzel olmuşsun sen böyle, aşkım benim." deyince "Tek aşkın benim sanıyordum." diye bağırdı Ömer olduğu yerde. "Yaşandı tabi böyle birtakım aşık olma durumları."

Ömer arkadan gelerek kolunu Efla'nın omzuna attı ve "Yani şimdi karıcığım, bizim bu büyük ve de aynı zamanda büyük olduğu kadar güzel olan aşkımızın güneşi olduğu dünyada bir bebek de olmasın mı?" dedi. "Ömer konuştuk ya bunları." dedi Efla zoraki bir şekilde gülerek. "Aa, tüh o benim aklımdan çıkmış. Gel, bir daha konuşalım." "Ömer!"

"Ya ama bizim de böyle güzel çocuklarımız olmasın mı?" Arkasından gelen Doruk, Asiye'nin kucağında duran oğlunu kucağına aldıktan sonra "Genetik mucizelerimi kendi işlerine karıştırma Ömercik." dedi. "Rüya ve Umut, bizim muhteşem genlerimizin mükemmel dizilimiyle ortaya çıktılar. Senden böyle şeyler çıkmasını bekleme diye söylüyorum." "İyi halt ediyorsun, sana fikrini soran mı oldu şimdi?"

Mutfaktan elinde tepsiyle gelen Emel'i görünce ona döndü Doruk ve "Emel, sen söyle fıstığım." dedi. "Ömer abin mi daha yakışıklı, yoksa ben mi?" "Tabi ki abisi, değil mi iki gözümün çiçeği?" Emel birkaç saniye gözlerini ikisi arasında götürüp getirdikten sonra gülümsedi ve "Umut." diye cevap verdi Doruk'un sorusuna.

Bakışlarını bir kez daha bahçedekiler üzerinde gezdirirken gözlerinin dolduğunu hissetti Asiye, her şey hayal bile edemeyeceği kadar güzeldi. Aklına yıllar önceki hali geldi, kardeşlerinin uyuduğu tuvalette gözünü bile kırpmadan sabah ettiği o gün, o zamanki hali... Öyle bir düşmüştü ki kalkamaz sanıyordu, karanlığına güneş doğmaz, asla kaybettiği yolunu bulamaz sanıyordu, girdiği çıkmaz sokaktan çıkışı olmaz sanıyordu.

Leukemia ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin