Selam, nasıl keyifler?
2K olduk. Okuyan, oylayan, yorum yapan herkese teşekkür ederim. 🎉
Aslında bölüm atma planım yoktu ama istek olunca geri çevirmek istemedim. Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar.
💜🧚🏼♀️
Elindeki kitapla yavaşça yere çöktü Asiye. Kafasını duvara yaslarken Doruk'un evden gidişi, sonrasında yaşadığı şeyler geldi aklına. İlk başta fark etmemişti bile evdeki yokluğunu, zaten alışıktı yanında o olmadan uyuyup yine o yokken uyanmaya. Sadece gardırobu açtığında boş olan tarafa bakmamaya özen gösteriyordu.
Ama bir gün yastığındaki kokusu kaybolmuştu, sinmişti yavaş yavaş. Ancak o zaman fark etmişti Asiye, Doruk'un gerçekten gittiğini. Tüm gece kokusuyla uyumaya alıştığı yastığa sarılıp ağlamıştı. Doruk'un yokluğunun en somut kanıtıydı ona göre artık evde kokusunu hissedememesi.
O gece eli birçok kez telefona gitti. Aramak istedi Doruk'u, "Ben, sensiz yapamıyorum. Ne olur geri dön." demek istedi. "Yastığındaki kokun olmadan uyuyamıyorum, seni yanımda hissedememeye katlanamıyorum." demek istedi ama yapmadı. Doruk'u özledikçe kızına sarıldı, onun kokusu olmadan uyuyamadığı için kızıyla uyudu.
Sonra yavaş yavaş unuttu her şeyi. Doruk işten geldiği zaman onu karşılamanın heyecanını unuttu. Beline sarılan kolların içinde yarattığı o hissi unuttu. Göğsünde yatmanın içinde yarattığı huzuru unuttu. Ne yaşarsa yaşasın onun kollarında rahatlamayı unuttu. Ciğerlerine hapsolan kokunun içine yaydığı güven duygusunu, ait hissetmeyi unuttu. Yarımdı sanki böyle ve eksikliğini hissetmemeye çalışırken onu tam edeni unuttu.
Sadece kokusunu unutamamıştı bu kadar zaman boyunca. Bir kokusunu, birde kalbinde hissettiği sevgisini ya da. Emin değildi.
Rüya'nın "Anne?" diyen sesini duyunca gözyaşlarını sildi hızlıca. "Efendim bebeğim?" derken gelip ona sarılmasıyla kollarını sıkıca sardı kızına. İçine çektiği derin nefeslerle kokusunu kendine saklarken "Neden ağlıyorsun anne?" demesiyle "Ağlamıyorum anneciğim." dedi. "Düştüm sadece, ondan canım acıdı biraz."
"Düştün mü?" Düşmüştü Asiye. Ellerinden, Doruk'un elleri çekilince düşmüştü. Canı biraz değil, çok acımıştı. "Evet bir tanem, düştüm." diye cevap verdi kızının sorusuna. "Ama anneler düşer mi ki?" deyince "Düşerler, bazen anneler de düşerler. Sonra bebekleri için tekrar ayağa kalkarlar ama." dedi. Öyle olmamış mıydı zaten? Düşmüştü ama kızı için tekrar kalkmıştı, zor olmuştu ama kalkmıştı. Bu sefer onunla birlikte düşen, onu kaldırmaya çalışırken düşen bir Doruk da yoktu üstelik yanında. Dizlerindeki yaralarla, canı acıya acıya, eline batan cam kırıklarına rağmen yerden destek alarak kalkmıştı. Yaraları geçmişti ama izi hala kazılıydı teninde.
Ellerini yere koyup destek alarak kalktı. Elindeki kitabı kitaplığın en köşesine koyduktan sonra dizlerinin üstüne çöküp Rüya'ya döndü ve elini alnına bastırıp ateşini kontrol etti. Yanağına küçük bir öpücük bıraktıktan sonra "Nasıl hissediyorsun bebeğim kendini?" dedi. Rüya "Birazcık yorgun." diye cevap verince gülümsedi ve işaret parmağı ile burnuna vurup "Yine geç uyudun babanda, değil mi?" dedi. Rüya, yakalanmış gibi gülerek iki elini ağzına bastırırken güldü kızının haline. "Ama anne, babamla çok güzel oyun oynuyorduk. Nasıl uyusaydım?" deyince aklına gelen anıyla gözlerini yere eğdi.
"Asiye şunun güzelliğine bak." diyen Doruk'a döndüğünde elinde kocaman bir peluş fille kendisine doğru geldiğini görünce "Yok artık Doruk." dedi Asiye. "Çocuk nasıl oynasın onunla? Onun yarısından küçük olacak ya hani?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Leukemia ✓
FanfictionAsDor ama anne ve baba... AsDor ama aşık, tutkulu, inatçı ve savaşçı... AsDor ama bu sefer "Hayat Gibi" Dram, entrika ve tabi ki aşk, sevgi, umut... Onlar şarkılarını söylerken(?) siz de eşlik etmeye ne dersiniz? "Küçük civcivim, güzel kızım..." 💜�...