12.BÖLÜM

46 6 0
                                    

     Bütün bir haftayı İlknur teyzeyle geçirdim. Böylelikle Emir'i düşünme fırsatı bırakmadım kendime. Eğer bugün de Emir'le konuşmayı ertelersem her şey için çok geç kalmış olacaktım. Geldiğim şirketin kapısına bakıp derin bir nefes aldım. Cesaretimi toplayıp içeri girdiğimde güvenlik görevlisine
"Emir Bey kaçıncı katta acaba?"
"En üst kat efendim."
"Teşekkür ederim." deyip asansöre bindim. Onun olduğu kata gelince durdum. Emir'in odasını bulduğumda asistanı yerinde yoktu. Kapıyı tıklatıp bekledim. Ama içeriden ses gelmiyordu. Kapıyı açıp içeri girdim. Emir odasında değildi. Emir gelinceye kadar odayı incelemeye karar verdim. Odası sade ve şık döşenmişti. Masasının üstünde dosyalar ve bilgisayar dışında hiçbir şey yoktu. Çekmecesini açıp içindekilerine baktım. Abisiyle, ailesiyle ve benimle olan fotoğraflar vardı. Gözlerim dolmuştu. Ayak seslerini duyunca kendimi toparladım. masanın önüne geçip kalçamı masaya dayadım.
"Buyurun lütfen" Mete amcanın odaya misafirlerle girmesini beklemiyordum. Emir de beni görmeyi beklemediği için şok olmuştu. Odada sessizlik hâkim olunca misafirlerden biri
"Sanırım bizi bu güzellikle kimse tanıştırmayacak. Ben De..."
"Senin adını öğrenmek istediğini sanmıyorum." Emir'in sert sesiyle lafı yarım kaldı.
"Belki öğrenmek istiyor. Niye karışıyorsun?"
"Soralım. İstiyor musun onun adını öğrenmek?" Beni kıskandığını biliyordum. Ama adamı da kıramazdım. Bir karar vermem gerekiyordu. Karşımda duran adama dönüp
"Yani tanıştığımıza memnun oldum ama bir daha görüşmeyeceğiz. O yüzden hiç kendinizi yormayın." Emir'in sırıttığını görünce ona gülümsedim. Bana dönünce gülüşünü silip önüne döndü. Hayal kırıklığı yaşasam da haklı olduğunu düşünüp Mete amcaya döndüm.
"Ben toplantınızı hiç bölmeyim. Siz devam edin." Kapıya doğru yürüyeceğim sırada
"Yok kızım. Toplantıda değiliz. Kahve içip konuşmak için gelmiştik."
"Siz konuşun o zaman. Ben sonra da gelirim Mete amca." Kabul et lütfen. Hazır değilim. Lütfen.
"Biz kahveyi benim odamda içeriz kızım." Mete amca misafirleri alıp çıktığında Emir de odadan çıkmaya yeltendi. Ama bu hareketi Mete amca tarafından engellendi.
"Sen kendi misafirinle ilgilen." deyip kapıyı kapattı. Emir onlar gittikten sonra kendi sandalyesine oturdu. Ona dönüp ne yapacağını izlemeye başladım. Bilgisayarını açıp evraklarla ilgilenmeye başlayınca bende araya girmeye karar verdim.
"Emir bana kızgın olduğunu biliyorum ve inan bana çok haklısın. Ama kendimce haklı bir sebebim vardı."
"Neden o zaman anlatmadın?"
"Anlatması basit şeyler değil çünkü benim için."
"Anlatmak için bir hafta mı beklemen gerekiyordu?"
"Cesaretimi toplayamadım."
"Şimdi nasıl toplamayı başardın acaba merak ediyorum."
"Bir haftadır içimde nasıl bir savaş veriyorum haberin var mı? Seni üzdüğüm için kendime kızıyorum, seninle bu sebep yüzünden ayrılmak canımı yakıyor. Üstüne her şeyi tekrar hatırlamam da işleri daha da çıkmaza sokuyor." Sinirle söylediğim sözlerden sonra derin bir nefes aldım. Ve devam ettim.
"Senden sadece beni dinlemeni istiyorum."
"Tamam, dinliyorum."
"Seni benim gizli yerime götürmüştüm. Hatırlıyor musun?"
"Evet."
"Orada anlatmak istiyorum. Orası bana kendimi güvende hissettiriyor. Senin işlerin bitince çıkalım."
"Şimdi çıkabiliriz."
"İşin yok mu?"
"Yapılacak ne kadar gerekli gereksiz iş varsa hepsini bir hafta içinde yaptım zaten. Yapacağım bir şey yok."
"Tamam o zaman. Çıkalım."

                                                    ***

      İstediğim yere gelince arabayı park edip indim. Arabanın kaputuna oturup kendimi konuşmaya hazırlamaya çalıştım. Ağlamamam gerektiğini kendime defalarca söylesem de şimdiden gözlerim dolmuştu. Emir arabadan inip benim gibi kaputa yaslandı. Bir süre sessizce etrafı dinledik. En sonunda beklemenin hiçbir işe yaramayacağını anlayıp konuşmaya başladım.
"Biz normal, sıradan bir aileydik. Maddi geliri ortalama olan mutlu bir aile. Sonra abim evlendi. Biz üçümüz kaldık. Ben zaten okuldan dolayı çok yoğundum. Ailemle doğru düzgün vakit geçiremiyordum. Sonra bir gün deprem oldu. Çok bina yıkılmıştı. Onlardan haber almak için defalarca aradım. Ama sonuç hep hüsrandı. Saat ilerledikçe korkum artıyordu. Sonra annemlerin hangi markete gittiğini öğrendik. O depremde yıkılan binalardan biri ailemin alışverişe gittiği bir marketti. O depremde ikisi de öldü. Abim acısını bunu yapan adamdan çıkardı. Ben ise yapayalnızdım. Onlar için ağlarken bile ailemin yanımda olmasını istiyordum. Annemin bir yerden gelip bana sarılacağını, babamın kafamı dağıtmak için yaptığı esprileri duyacağımı düşünmüştüm. Ama olmadı. O an kafamdaki bütün sesler sustu. Gözümde annemle babamın hayali vardı. Aklım öldüklerini söylese de kalbim bunu kabul etmiyordu. Bir tarafım onlar öldü, artık yoklar, bir daha onları göremeyeceksin, her şey bitti. Diğer tarafım onlar ölmedi, seni bırakmazlar, daha kızlarının mezun olduğunu görecekler." Ağzımdan kaçan hıçkırığa engel olamamıştım. Emir bana sarılıp
"Geçti güzelim. Ben yanındayım." Kafamı iki yana sallayıp
"Geçmedi, geçmiyor. Hani zamanla acıya alışılırdı. Ben niye alışamadım onların yokluğuna? Her aklıma geldiklerinde neden içim parçalanıyor? Neden Emir? Neden? Neden?" Ben sayıklarken Emir beni tutup sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Neden beni bırakıp gittiler? Abimin bir ailesi vardı. Ama benim tek ailem onlardı. Beni yalnız bıraktılar." Biraz sakinleştikten sonra
"Ailemi çok özledim."
"Biliyorum bebeğim."
"Emir sende böyle gitme benden."
"Hiçbir yere gittiğim yok güzelim. Buradayım. Yanındayım. Seni bırakmıyorum." Emir'den ayrılıp gözyaşlarımı sildim. Önüme dönüp gözlerimi bir noktaya sabitledim.
"Daha iyi misin?"
"Neye göre, kime göre?" deyip gülümsedim. Emir bana üzgün gözlerle bakıyordu. Elini tutup
"Sana her şeyi anlattıktan sonra rahatlayacağım. Cesetlerin teyit edilmesi lazımdı. Ama abim adamı hastanelik ettiği için gözaltına alınmıştı. Bu yüzden cesetlerini ben görmek zorunda kaldım. Onlar olduğunu onaylamam gerekiyordu. İkisinin de cansız bedenini görmek çok zordu. Uzun bir süre yaşayan bir ölü gibiydim. Kendime gelemiyordum. Nefes almak bile o kadar acı vericiydi ki. Her gün ailemin mezarına gidip onlarla konuşuyordum. Abim de kötü bir durumdaydı. Ama yanında Beste vardı. Beni kendime getiren şey Umut oldu. Beste'nin hamile olduğunu öğrendik. Ama hamileliği tehlikeliydi. Sırf onun için toparlandım. İsminin Umut olma sebebi de bu zaten. Abimi de, beni de hayata döndüren kişi Umut." Derin bir nefes aldım. O anları tekrar yaşıyordum sanki.
"Abim kendi işini kurmak istiyordu. Ailemin evini ve arabasını satıp bir iş kurdu. Abim evi satınca hem Beste'ye destek olmak için, hem de abimle olmak ailemin yanımda olduğunu hissettirdiği için bir ay onlarda kaldım. Sonra kendime kiralık bir ev tutup orada yaşamaya başladım. Doktorluktan kazandığım para beni idare ediyordu. Ama çok mutsuzdum. Bir süre psikolojik tedavi gördüm. Benim psikiyatri alanını seçmemdeki en büyük sebep de bu. İnsanların neler yaşadığını anladım. Ve onlara yardım etmek istediğime karar verdim. Abimin işi bir şekilde tuttu ve büyük bir şirket kurdu yıllar içerisinde. Ailemi kaybedeli yedi yıl oldu. Umut altı yaşına girecek. Ne kadar üzülsen de, ağlasan da hayat bir şekilde devam ediyor." Emir benim önüme geçip kafamı göğsüne yasladı. Saçlarımı okşarken
"O gün depremden bu kadar korkmanın sebebi bu muydu?"
"Deprem olduğu zaman o ana geri gidiyorum. Ufak depremlerde artık etkilenmiyorum ama sarsıntı biraz fazla olunca böyle oluyor."
"Neden daha önce anlatmadın?"
"Bir şeyi anlatmak o anı tekrardan yaşamaktır. Hem o zamanları anlatınca kendimi uzun bir süre toparlayamıyorum. O yüzden anlatamadım." Bana daha sıkı sarıldı. Bir süre sonra geri çekildim.
"Asıl konumuza gelirsek, ben anneme hep meleğim derdim. Sen de annene öyle söylediğin için kendimi kötü hissettim. Annemin yaşadığını bile düşündüm. Bu yüzden senden öyle söylememeni istedim. Seni annenden asla kıskanmam Emir. Onunla arandaki güzel ilişki beni sadece mutlu eder. Sen ona söyleyince aklıma annem geliyor. Özür dilerim seni üzmek istemedim. Senden ayrılmak da istemiyorum. Seni çok seviyorum. Bana uzun zaman sonra ilk defa gerçekten mutlu olduğumu hissettirdin. Seni bırakmak istemiyorum."
"Özür dilerim. Söylediğinin altında başka bir şey olduğunu biliyordum ama bu kadar derin bir şey beklemiyordum."
"Özür dileme senin suçun yok."
"Senin de bir suçun yok Açelya." Dudaklarıma minik bir öpücük bıraktı. Tekrar dudağıma eğildiği sırada telefonum çaldı.
"Abim arıyor."
"Aç."
"Efendim abi?"
"İnsan abisini bir arar. Ne yapıyormuş diye merak eder."
"Ben aramıyorsam sen ara abi." 
"Hep ben arıyorum zaten Açelya. Bir şeylerini bana anlatıp konuşmak istemeyen sensin." Söylediğine sinirlenmiştim.
"Senle konuşmak istemediğimi nereden çıkardın?"
"Sevgilin var ve bana anlatmıyorsun."
"Sana kırgınım çünkü. Ama sen o kadar kalın kafalısın ki sana neden anlatmadığımı sorgulamak yerine benimle iletişimini kesiyorsun."
"Neden?"
"Çünkü bir kardeşin olduğunu unutuyorsun. İşinle ve ailenle meşgul olabilirsin ama arada bir kardeşin olduğunu hatırlayabilirsin. Senin bir ailen olabilir ama benim tek ailem sensin. Sende beni yalnız bırakıyorsun." Yine ağlamaya başlamıştım. Zaten her şey üst üste geldiği için kendimi iyi hissetmiyordum. Emir gözyaşlarımı silip sakin olmamı söyledi.
"Yanında kim var senin?"
"Sana ne!" deyip telefonu suratına kapattım.
"Ağlama." Omuz silkip Emir'e sarıldım. Uzun bir süre ağladıktan sonra geri çekildim.
"Makyajım akmış mı?" Emir gülerek
"İşte benim tanıdığım Açelya bu. Her zaman güçlü olup, ayaklarının üstünde duran aşık olduğum kadın. Bu hâlini daha çok sevdiğimi itiraf etmeliyim. Sen ağladıkça benim canım yanıyor." Ona gülümseyip
"Artık eve gidelim mi?" diye sordum.
"Gidelim güzelim." Ben şoför koltuğuna doğru yürüyünce
"Arabayı ben kullanayım Açelya."
"Tamam." deyip yan koltuğa geçtim. Olanları bana unutturmak için yol boyunca sürekli benimle konuştu. Eve gelince ise Emir'in kollarında huzurlu bir uykuya daldım.

SEANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin