20.BÖLÜM

34 6 0
                                    

    Bugün çalışmaya başlamıştım. Her ne kadar aklım Emir'de kalsa da hastalarımı daha fazla erteleyemezdim. Öğle yemeğimde Aslı ve Beste bana eşlik ediyordu. Koyu bir sohbet eşliğinde yemek yedikten sonra
"Size bir sürprizim olduğunu söylemiştim ya. Onu artık açıklayacağım." İkimiz de dikkatimizi Beste'ye vermiş onun söyleyeceği şeyi bekliyorduk.
"Söylüyorum. Hazır mısınız?" Aslı her zamanki heyecanıyla
"Evet."
"Emin misiniz?"
"Kızım söylesene. Ne oyalıyorsun bizi?" Onlar konuşurken ben sessiz kalmayı seçmiştim.
"Tamam ya bir keyif bırakmadınız. Hamileyim oldu mu?"
"Oldu." Aslı, Beste'nin ne söylediğini fark etmediği için böyle cevap vermişti. Ben duyduğum şeyin şokuyla
"Ne?" diye bağırdım. Aslı da ne olduğunu idrak etmiş olacak ki şaşkınca Beste'ye bakmaya başladı. Beste bana dönüp gülümsedi.
"İkinci kez hala oluyorsun canım." Ayağa kalkıp hemen Beste'ye sarıldım. Aslı da bize katıldığında sevgi yumağı olmuştuk. Ayrıldığımızda hepimizin gözleri doluydu. Eğilip elimi Beste'nin karnına yerleştirdim.
"Merhaba ufaklık. Ben senin halanım. Annenle babandan sonra en çok seveceğin kişiyim."
"Hadi canım. Beni daha çok sevecek." Bebeği kıskandığım için somurtup Beste'nin karnına sarıldım.
"Ben onun halasıyım."
"Ben teyzesiyim. Ve genelde halalar sevilmez."
"Aslı ya yapma şunu."
"Şaka yaptım bebeğim. Seni çok sevecek tabii ki. Seni sevmeyen birini bulamayız zaten."
"Canımsın." Beste'nin karnını öpüp
"Hoş geldin miniğim."
     

(2 Ay Sonra)

"İrem benimle her şeyi konuşabilirsin. Konuştuklarımız aramızda sır olarak kalacak. Söz veriyorum." İrem benim sekiz yaşındaki hastamdı. Bugün onun ilk seansı ve oldukça zorlanıyor. Okulda sinirlenip bir arkadaşını dövmüş. Öğretmen de bir psikiyatriye getirmelerini istemiş. Babası çok ilgili bir adamdı. Kızları için endişelendiklerini söyledi. Annesi ise sessizdi. İşin içinde bir tuhaflık vardı. Ayağa kalkıp İrem'in yanına gittim. Karşısına oturup ellerini tuttum. O sırada kolundaki bir morluk gözüme çarptı. İrem benim gördüğümü anlayınca kolunu uzun hırkasıyla kapatmaya çalıştı. Bu sıcak yaz gününde neden hırka giydiğini anlamamıştım. Umarım tahmin ettiğim şey değildir.
"Bu kolundaki morluk nasıl oldu?"
"Kapıya çarptım."
"Emin misin?"
"Evet."
"Bana doğruyu söyleyebilirsin İrem. Burada sadece sohbet ediyoruz. Hem ben öğretmenin söylediği şeye katılmıyorum." Sessiz kalınca
"Seni kimsenin yenmesine izin verme. Sen çok güçlü bir kızsın. Sana yapılanları söylemekten utanma. Eğer korkuyorsan korkmana gerek yok. Ben burada olduğum sürece sana kimsenin zarar vermesine izin vermem."
"Peki annem? Onu da korur musun?"
"Korurum."
"Babamdan daha mı güçlüsün?"
"Size şiddet mi uyguluyor?" Onun sessiz kalmasıyla cevabımı almış oldum.
"Bak canım. Eğer bana her şeyi anlatırsan sana yardım edebilirim. Ama böyle elimden hiçbir şey gelmez. Bana güvenebilirsin." Ağlamaya başlayıp olanları anlattı.
"Babam bizi dövüyor. Annemi çok ağlattı. Ben engel olmaya çalıştığımda bana da vuruyor. Birisine bunları anlatırsam annemi öldüreceğini söylüyor." Adi herif. Nasıl vicdanın izin veriyor buna? O kadar söz vererek evlendiğin kadına ve kendi kızına nasıl el kaldırırsın? Sinirlensem de sakin olmaya çalışıp derin bir nefes aldım.
"Her şey yoluna girecek. Size yardım edeceğim. Ama sen de polislere bana anlattıklarını anlatacaksın. Anlaştık mı?"
"Anlaştık." Sinem'i telefonla arayıp
"Sinem seni aradığımı çaktırma. Polisi ara ve şiddet gören bir anne-kız olduğunu söyle."
"Tamam." Telefonu kapatıp İrem'in yanına gittim. Titriyordu. Nasıl korkutmuşsa artık kızı?
"Annem de yanıma gelse olur mu?"
"Olur tatlım. Ben gidip anneni çağırayım." Odadan çıkıp yanlarına gittim.
"Buyurun. İçeri gelebilirsiniz." Babası da ayağa kalkınca
"Sadece anneyi alacağım. Siz burada beklemeye devam edin." Kadın kızının yanına gitti. Bende arkasından içeri girdim.
"Oturun lütfen." İrem, annesinin kucağında oturduğunda konuşmaya başladım.
"İrem bana her şeyi anlattı. Polisi aradım birazdan burada olurlar. O zamana kadar bu odadan çıkmayın."
"Tamam." Polisler gelene kadar abimi aramaya karar verdim. Pencere kenarına giderken abim telefonumu açtı.
"Alo?"
"Abi nasılsın?"
"Ben toplantıdayım. Seni sonra arayacağım Açelya."
"Tamam abi." Telefonu kapatıp dışarıyı izledim. Siren seslerini duyunca polislerin geldiğini anladım. Kapı birden açıldı. Adam içeri girip
"Bizim artık gitmemiz lazım doktor. Sonra randevu alırız yine." Kadının kolunu tutunca elini tutup çektim.
"Hiçbir yere gitmiyorsunuz."
"Sen kimsin de seni dinleyeceğim." Tekrar hareket etmeye çalışınca adamı zorla dışarı çıkardım. Gücüm bir erkeğe karşı gelebilecek kadar kuvvetliydi. Bana tokat atmaya kalkışınca elini tutup çevirdim.
"Ah! Bırak acıyor."
"Kapa çeneni ve koltuğa otur."
"Yapmazsam ne olur?" Elini daha fazla çevirince çığlık attı.
"Tamam, peki ne dersen o. Bırak beni." Elini bıraktığımda yavaşça koltuğa doğru yürümeye başladı. Kaçmaması için bende arkasından yürüyordum. Bir anda durup bana bıçak doğrulttu. Bir adım geriye doğru adım attım. Yüzündeki o iğrenç gülümsemesiyle bana doğru bıçağı salladı.
"Ne o korktun mu? Bana az önce emir veriyordun. Şimdi ne oldu? Konuşsana."
"Ne olur yapma. Biz seninle geleceğiz." Kadın bana bir şey yapmasından korkmuştu. Sinem'e dönüp
"Sinem onların yanına geç ve kapıyı kilitle. Ben söyleyene kadar dışarı çıkmayın."
"Abla seni burada bıra-"
"Dediğimi yap Sinem." Sinem benim sert sesimi duyunca, onların olduğu odaya geçip kapıyı kilitledi. Adam gülüp bana daha çok yaklaştı.
"Ne o yürek mi yedin?" Ben tam cevap verecekken kapı çaldı. Ben hareket etmeye çalışınca bıçağı savurdu. Bıçak karnımı kesmişti. Adamın şaşkınlığını fırsat bilip hemen kapıyı açtım.
"İçeride." Polisler içeri girerken o balkondan kaçmaya çalışıyordu. Ama kaçamadan yakalamayı başarmışlardı. Polisler onu kelepçelerken ben koltuğa geçip oturdum. Canım acıyordu. Derin bir nefes alıp kesiğin ne kadar derin olduğunu görmeye çalıştım. Onlar adamı götürürken bir polis yaralandığımı fark edip yanıma geldi.
"Yaralanmışsınız."
"Gerçekten mi? Fark etmemiştim." Canımın acısından dişlerimin arasından konuşmuştum. Sesimi yükselterek
"Sinem. Çıkabilirsiniz." Önce kilidin açılma sesini duyduk. Sonra yavaşça kapı aralandı. Onlar içeri girerken ben polis memuruna döndüm.
"Şiddet gören anne kız bunlar. Kızın vücudunda morluklar var. Darp raporu alabiliriz."
"Tamam o zaman hastaneye gidelim. Sizin de doktora görünmeniz gerekiyor." Sinem yaralandığımı fark edip yanıma koştu.
"Abla iyi misin? Yarana bakayım."
"İyiyim merak etme. Hadi gidelim." İrem'in çok korktuğunu fark edip kan olmayan elimle elini tuttum.
"Bir şeyim yok. Ufak bir kesik sadece. Sinem çantamı alıp kapıyı kilitler misin?"
"Tamam abla."
"Özel ...... Hastanesine gidelim. Orada tanıdığım biri var. Bize yardımcı olur."
"Ben yerini bilmiyorum. Tarif etmeniz gerekiyor."
"Sinem size tarif eder." Sinem yanımıza geldiğinde asansöre binip hastaneye doğru yola çıktık. Yolda Burak'ı aradım. Telefonu açtığında konuşmaya başladım.
"Burak ben sizin hastaneye geliyorum. İşin bitince acile gel. Yardımın lazım."
"Ben Ceylan hemşireyim. Kendisi hastalarını kontrol etmek için gitti."
"Gelince ona söylediğim şeyi iletebilir misiniz?"
"Tabii ki. Adınız ne?" Doğru ya sadece bende numarası vardı. Onda kayıtlı değildim.
"Açelya."
"Tamamdır. Kendisi gelince mesajınızı ileteceğim."
"Teşekkür ederim." Telefonu kapatıp arkama yaslandım. Uykuyla uyanıklık arasındaydım. Konuşulanları duyuyordum ama derin bir sessizlik vardı içimde.
"Abla, abla kalk." Gözlerimi açtığımda Sinem beni uyandırmaya çalışıyordu.
"Neredeyiz?"
"Hastaneye geldik. Hadi dayan çok az kaldı." Hiç halim yoktu ama zorda olsa kalkmayı başardım. Kan kaybettiğim için başım dönüyordu. Yavaşça hastaneye girdik. Burak beni gördüğü gibi yanıma geldi.
"Ne oldu sana?"
"Uzun hikaye."
"Yarana bakayım." Elimi karnımdan çektiğimde Burak yaramı kontrol etti. Ağlamamak için dişlerimi sıkıyordum.
"İçeri girelim. Dikiş atılabilir. Derin gözüküyor."
"Burak önce senden başka bir şey isteyeceğim. Darp raporu hazırlanması gerekiyor. Halletmelerini sağlar mısın?"
"Senin için olmadığını söyle."
"Benim için değil."
"Tamam hallederim." Beni yatağa yatırıp
"Burada bekle. Ben onlara yardım etmelerini isteyeceğim. Hemen geliyorum." Gözlerim kapanıyordu. Uyumamaya çalışarak Burak'ın gelmesini bekledim. Burak bir hemşire ve elindeki malzemelerle içeri girdi. Hemşireye
"Perdeleri kapat."
      O perdeleri kapatırken Burak
"Tişörtünü çıkarmamız lazım Açelya."
"Tamam." Burak doğrulmama yardım etti.
"Ceylan sen üstünü keser misin?"
"Tamamdır." Telefonla konuştuğum kadınla aynıydı. Ceylan hemşire tişörtümü kesip tamamen üstümden çıkarmama yardım etti. Burak kanları temizlerken o da damar yolu açıyordu. Burak yaranın etrafını temizlemeye başlayınca inledim.
"Yavaş ol biraz."
"Yavaş yapıyorum zaten." Oflayıp tek kolumla gözlerimi örttüm. Burak yaranın etrafını tamamen temizledikten sonra kontrol etti.
"Açelya yaran düşündüğüm kadar derin değil. Kesiğin başladığı yer çok derin. Sadece ilk kısmına dikiş atabilirim."
"Gerek yok Burak. Sadece pansuman yap ve bana ağrı kesici ver yeter."
"Emin misin?"
"Bende tıp okudum. Ne olduğunu biliyorum. Biraz uzun sürer ama zamanla iyileşir. Bırak öyle kalsın."
"Tamam dediğin gibi olsun." Yarama tentürdiyot sürüp gazlı bez koydu. Beni hafifçe doğrultup karnımı sardı. Ben geri uzanırken
"Ağrı kesici vermeyi unutma."
"Tamam merak etme vereceğim." O hemşireyle konuşurken ben acımı unutmaya çalışıyordum. Bir süre sonra uyuyakaldım.

SEANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin