15.BÖLÜM

35 6 0
                                    

"Güzelim?" Onun sesini duymamla kocaman gülümsedim. Emir benim yorgunluğumun ilacıydı.
"Sevgilim?"
"Benim işim bitti. Seni almaya geleceğim. Beraber bir şeyler yapalım."
"Çok güzel olurdu canım ama benim tezimi bitirmem lazım. Son bölümü kaldı. Onu bitirmeden kafam rahatlamayacak."
"Tamam güzelim. Sen tezini bitir."
"Üzgünüm."
"Açelya aramızda bunun sorunu olamaz. Üzgün falan olma. Hem tezini bitirince sana bir hediyem olacak."
"Hediyem ne?"
"Yakında öğrenirsin güzelim. Ben kapatıyorum. Sende çalışmaya başla. Yemek yemeyi de unutma."
"Sevgilisini de merak edermiş."
"Ederim tabi. Ona bir şey olursa ne yaparım?" Beni kaybetme korkusu yaşadığını biliyordum. Beni her gün mutlaka kontrol ediyordu. Onun bu halleri çok hoşuma gidiyordu.
"Seni seviyorum."
"Seni seviyorum." Bazen ona olan duygularım bana bile fazla geliyordu.
"Yarın görüşelim. Seni özledim."
"Bende seni özledim bebeğim. Yarın işlerimi erken bitirmeye çalışırım."
"Tamam canım. Görüşürüz."
"Görüşürüz bebeğim."  Telefonu kapattıktan sonra yüzümde bir gülümseme vardı. Aslında sevgili olduğumuz günden beri yüzümdeki gülümseme asla solmuyordu. O benim uzun zaman sonra yaşadığım mutluluğumun sebebiydi. Emir'i düşünmeyi bırakıp tezime odaklanmaya çalıştım. Telefonum çalınca yerimde sıçradım. Kendimi o kadar kaptırmıştım ki telefon çalmasa saattin kaç olduğunu fark etmeyecektim. Telefonu elime aldığımda Cenk'in aradığını gördüm. Onu daha fazla bekletmemek için telefonu açtım.
"Cenk?"
"Ben aşağıdayım. İki dakika iner misin?"
"Ben evde değilim ki."
"Ben muayenehanenin aşağısındayım zaten."
"Tamam geliyorum hemen." Anahtarımı ve telefonumu alıp aşağı indim. Arabasına yaslanmış beni bekliyordu.
"Hayırdır? Sen benim buraya gelmezsin normalde."
"Ben gidiyorum Açelya." Söylediği şeye kaşlarımı çattım.
"Ne demek gidiyorum Cenk?"
"İngiltere'ye gidiyorum. Burada mutlu değilim. Orasının bana iyi geleceğini düşünüyorum." Gözlerim dolmuştu. Ona sarıldım. Sarılışıma karşılık verdi.
"Özür dilerim Cenk. Seni hiçbir zaman üzmek istemedim. Beni affet olur mu?"
"Affedilecek bir şey yok. İnsan kimi seveceğini seçemiyor maalesef. Ben sadece senin mutlu olmanı istiyorum."
"Gittiğin yerde mutlu olacak mısın?"
"Olacağım merak etme. İnsan sadece bir kere sevmez. Bende bir gün benim için doğru kişiyi bulacağım merak etme." Geri çekilip
"Seni özleyeceğim."
"Bende."
"Kendine dikkat et oralarda. Sakın hasta olma. Bizi de unutma. Sen benim için çok değerlisin Cenk. En zor anımda yanımdaydın. Seni arkadaşım olarak gerçekten çok seviyorum. Seni asla unutmayacağım ve sevmeye devam edeceğim."
"Biliyorum. Sende kendine dikkat et." deyip arabasına bindi. Arkasından el salladım. Onu böyle üzmek canımı sıkıyordu. Kendi kendime
"Çok mutlu ol Cenk."
Gözümden akan yaşları silip apartmana girdim. Yukarı çıkıp koltuğa oturdum. Derin bir nefes aldım. Tezime devam etmek kafamı dağıtacaktı.
       Zil çalınca saate baktım. On ikiyi geçiyordu. Düşünmemek için kendimi tezime odaklamıştım. Saatlerdir öyle oturduğum için her yerim ağrımıştı. Boynum da tutulmuştu.
"Bunun acısını çek bir de." Kendime söylenirken tekrar zil çaldı. Ayağa kalkıp kapıya doğru yürüdüm. Kapının deliğinden baktığımda Emir olduğunu gördüm. Kapıyı gülümseyerek açtım.
"Hoş geldin sevgilim." Emir'in sinirli duruşu bir şeyler olduğunu gösteriyordu. İçeri girip kapıyı kapattı. Bir ileri bir geri yürümeye başladı.
"Ne oluyor Emir?"
"Nasıl yaparsın bunu bana Açelya? Sana sormuştum. Bana dürüst davransaydın aranıza girmezdim. Sana güvenmiştim. Ama sen de aynı şeyi yaptın. Bu kadar alçaldığın için ailen senden utanıyordur." Bu lafıyla suratına sert bir tokat attım. Kafası yana çevrildi. Ona tokat attığım elimi yumruk yaptım. Söyledikleri yüzünden gözlerim dolmuştu.
"Ailemi sakın bu işe karıştırma."
"Haklısın. Aileni bu işe karıştırmak onlara haksızlık olur. Senin gibi ucuz bir kadın için sadece ailene üzülüyorum. Sana inanmıştım. Bana bir kez daha hata yaptığımı anlamamı sağladın. Bir de ya seninle evlenseydim ne olacaktı? Sen benim en bü-" Sözünü keserek
"Yeter! Saçmalıyorsun artık."
"Saçmalıyorum öyle mi? Sizi kendi gözlerimle gördüm. Bir de yüzüme baka baka yalan mı söyleyeceksin?"
"Emir sen bana hiç güvenmemişsin. Güvendiğini söylemiştin ya sadece kendini kandırmışsın. Sen bana hiçbir zaman güvenmedin." Gözlerim doluydu ama tek bir damla gözyaşı düşmüyordu. Emir bunu görünce gülerek
"Bir de ağlayarak kendini bana acındır tam olsun. O sahte gözyaşlarına kanmam Açelya." O bunu söyleyince kendimi toparlayıp
"Cenk İngitere'ye gidiyor. Vedalaşmak için gelmiş. Mutlu olmamı istediğini söyledi. Bu kadar. Dostça bir sarılmaydı. Bir vedaydı sadece. Hayatımda bir daha görmeyeceğim. Anladın mı?"
"Sana neden inanayım?"
"İnanma. Zaten bana güvenmeyen bir adamla işim yok. Sadece kendimi açıkladım. Bir daha karşıma çıkma. Artık bir ilişkimiz yok. Hayatımda sana yer yok." Kapıyı göstererek
"Git. Hemen." Bana baktı. Kararlılığımı görünce kapıyı sertçe çarparak gitti. Koltuğa oturup sakinleşmeye çalıştım. O kadar duyguyu aynı anda yaşıyordum ki. Bana güvenmemesi kalbimi kırmıştı. Söylediği şeyler yüzünden çok kızgındım. Ağır şeyler söylemişti. Özellikle ailem hakkında söylediği şeyi affedemezdim. Ailem benim kırmızı çizgimdi. Bir yandan da sonumuzun böyle olmasından dolayı üzülüyordum. Şu an kızgın olsam da onu seviyordum. Ama hangi duygunun daha ağır bastığından emin değildim. Boğazıma bir yumru oturmuştu. Yutkundukça batıyordu. Canım yanıyordu. Kalbime bir ağrı saplanmıştı. Ama ağlayamıyordum. Olanlar ağır gelmişti. Sadece bir noktaya odaklanıp oraya baktım uzunca bir süre. Telefonum çalmaya başlayınca kendime geldim. Kimin aradığı umurumda değildi. Ama içimden bir ses açmam gerektiğini söylüyordu. Yavaşça ayağa kalkıp telefonumu elime aldım. Emir arıyordu. Parmaklarım benden izinsiz telefonu açtı.
"Merhaba." Bir kadın sesi duymamla telefonu kulağımdan çekip arayana tekrar baktım. Emir yazıyordu.
"Alo? Orada mısınız?"
"Buradayım. Siz kimsiniz?"
"Ben Ceylan hemşire. Emir Gürbüz'ün tam olarak neyi oluyorsunuz?"
"Ona bir şey mi oldu?" Sesim korku dolu çıkmıştı. Kalbim sıkışmaya başlamıştı. Zar zor nefes alıyordum.
"Kendisi bir trafik kazası geçirdi. Son aradığı kişi sizsiniz. Kaza yaptıktan sonra sizi aramış. O yüzden sizi aradım. Ailesine ulaşabilir misiniz acaba?" Gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Beni aramıştı ama ben duymamıştım. Kendimi o kadar düşüncelere boğmuştum ki telefonumun çaldığını fark edememiştim.
"Orada mısınız hanımefendi? Eğer ailesine ulaşmayacaksanız kapatıyorum."
"Durumu nasıl?"
"Bu konuda doktorumuz size bilgi verecektir."
"Hangi hastane?"
"Özel ....... Hastanesi."
"Geliyorum." deyip telefonu kapattım.

   Hastaneye vardığımı fark edince sertçe fren yaptım. Ne ara hastaneye geldiğimin bile farkında değildim. Arabadan inip Acil kısmına girdim. Sekretere yanına gidip
"Emir Gürbüz nerede?"
"Ne için gelmişti?"
"Trafik kazası."
"Travma odasında." Hızlı adımlarla dediği yeri bulup içeri girdim. İçeride doktorlar ve hemşireler vardı. Doktorlardan biri
"Burası travma odası lütfen çıkar mısınız?"
"Emir burada mı?"
"Nesi oluyorsunuz?"
"Sevgilisiyim ve onu görmek istiyorum."
"Buyurun." deyip önümden çekildi. Onu görünce gözlerim doldu. Yanına gidip elini tuttum. Onun elini tutmamla kalp atışları hızlandı. Ona gülümseyerek dönüp
"Ben yanındayım." Benimle konuşan doktor
"Sizi duyamaz."
"Ama burada olduğumu hissetti."
"Sizi gerçekten seviyor olmalı." Sorusunu es geçip
"Canı yanıyor mudur?"
"Merak etmeyin ağrı kesici verdik. Size birkaç şey sormam lazım." Doktora döndüm.
"Dışarı çıkalım. Kendisi birazdan odaya alınacak zaten." Tereddüt etsem de iyi olduğundan emin olup doktorun arkasından dışarı çıktım.
"Emir Beyin herhangi bir hastalığı var mı?"
"Hayır, yok"
"Sigara veya alkol kullanıyor mu?"
"Bazen içer ama sık değil."
"Daha önce hiç ameliyat oldu mu?"
"Bildiğim kadarıyla hayır."
"Tamam. Emir Beyin durumu düşündüğümden daha iyi. Kendisi kazayı ucuz atlatmış. Beyin kanaması ve iç kanamadan şüphelenmiştim. İkisinin de sonuçları temiz çıktı. Vücudunun birçok yerinde incinmeler, çürükler ve ezikler var. Kaburgasında kırık var. Zamanla iyileşecektir. Bugün her ihtimale karşı burada kalsın. Saat zaten üç. Sabah diğer doktor arkadaşlarımla kontrole ederiz. Durumuna göre çıkabilirsiniz."
"Teşekkür ederim. Emir'i tek kişilik odaya alır mısınız?"
"Tabii ki." Bir şey söylemek istiyor gibiydi. Ama çekiniyordu.
"Sorun ne?"
"Açelya diye birini tanıyor musunuz?"
"Neden sordunuz?"
"Hasta kendinde değilken onu sayıkladı." Gözlerim dolmuştu.
"Ben üzgünüm. Sanırım yanlış bir şey söyledim."
"Hayır. Yanlış bir şey söylemediniz."
"Peki. Emir Bey onu görmek istediğini söyledi. Buraya gelmesi mümkün mü?"
"Açelya benim." Doktor bu söylediğime şaşırmıştı.
"Öyle mi?"
"Evet." Az önce çıktığımız kapı açıldı ve Emir sedyeyle birlikte içeriden çıktı. Hemen yanına gidip elini tuttum. Burada olduğumu hissetmesini istiyordum. Doktor hemşireye
"Tek kişilik odaya alın."
"Tamam hocam."

SEANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin