Midemin bulantısıyla gözlerimi açıp banyoya koştum. İçimdeki her şeyi çıkarınca yüzümü yıkayıp yatağa geri döndüm. Uzanıp ne yapacağıma karar vermeye çalıştım. Bebeğimden vazgeçmeyeceğimi biliyordum. Ama Emir'le evli kalamazdım. Bir süre düşünüp kararımı verdikten sonra aşağıya indim. Beni görünce abim yanıma geldi.
"İyi misin?"
"İyiyim merak etme."
"İyi olmadığını biliyorum Açelya. Yaşadığın şey çok zor. İnkâr etme."
"Nasıl hissettiğimi biliyorsan neden soruyorsun ki?" Benim cevabımla sessiz kaldı. Koltuğa oturduğumda abimin ellerine baktım. Tam da tahmin ettiğim şeyi yapmıştı.
"Dövmüşsün."
"Hak etmişti." Onu dövdüğünü düşününce canım yandı. Sonra aklıma yaptıkları gelince beynimle kalbim arasında kaldım. Hiçbir tepki vermeyince Beste
"Canım bak senin sevdiğin yemeklerden almış abin. Onları hazırlayayım ye." Yüzümü buruşturup kafamı iki yana salladım.
"Yemekten bahsetme lütfen. Yeterince midem bulanıyor zaten."
"Ama bir şeyler yemen lazım."
"Canım istemiyor Beste zorlama."
"Kendin için değilse bile bebeğin için yemelisin. İkinizin sağlığı için vücuduna bir şeyler girmesi gerekli. Yoksa zayıf düşeceksin." Her ne kadar bebeğim için yemek istesem de mide bulantım daha ağır basıyordu.
"Yemeyeceğim Beste." Etrafta sessizlik olunca hepsi buradayken konuşmam gerektiğini düşündüm.
"Abi ben ne yapacağıma karar verdim."
"Buradan gitmeyi düşünüyorsan düşünme Açelya."
"Bir süreliğine otelde kalacağım abi. Sonra kendi evime yerleşirim."
"Otelde kalmana izin vermem Açelya."
"Abi biraz yalnız kalmak istiyorum lütfen."
"Açelya odada da yalnız kalabilirsin ama seni bırakmam."
"Abi ya senin seçtiğin bir otele giderim. İşlemlerle sen uğraşırsın. Ya da ben kendim ilgilenirim." Abim benim inadımı bildiği için kabul etmek zorunda kaldı.
"Ben otelde kalırken bir ev bulmamız lazım. Bir de muayenehanem için bir yer bakmamız gerekiyor. Ama onu bir süre tuttuğumuz evde idare ederim. Acil değil. Evi tutana kadar seanslara başlamayacağım. Bu sırada boşanma davasını açalım. Bir an önce bitsin. Sizden isteyeceğim en önemli şey Emir'e hamile olduğumdan bahsetmeyeceksiniz. Büyüyünce babasını isterse o zaman onunla tanışır. O zamana kadar haberi olmayacak."
"Sen nasıl istersen öyle olacak kardeşim."
"Teşekkür ederim abi. Beni bugün otele yerleştirir misin?" Abim her ne kadar istemese de kabullendi.
"Eşyaların ne olacak?" Aslı doğru bir yere değinmişti.
"Yarın gidip toplayacağım."
"Bu hamile hâlinle sana izin vereceğimizi mi düşünüyorsun? Biz hallederiz o işi. Sen otur oturduğun yerde."
"Tamam."
"Hatta şimdi gidip alalım. Ege bize taşımamız da yardım eder. Çağın abi de seninle kalır." Beste araya girip
"Bence de yarına bırakmayalım. İki yandan çabucak toplarız."
"O zaman çıkalım." Ege'nin bunu söylemesiyle hazırlanıp çıktılar. Alp'in ağlamasıyla abim kalkacakken
"Abi ben bakarım."
"Kendini yormasan Açelya."
"Yormayacağım abi. Hem annelik provası olur benim için." Ayağa kalkıp Alp'in yanına gittim. Kucağıma alıp onu sakinleştirdim. Acıktığını anlayıp abime süt ısıtmasını söyledim. Ben miniğimi beslerken Mucize ağlamaya başladı. Abim Mucize'yi kucağına alsa da susmayınca Alp'i abime verip Mucize'yi kucağıma aldım.
"Teyzem ne güzel uslu uslu oynuyordun. Ne oldu?" O ağlamaya devam edince
"Acıktın mı sen?" Mucize'yle beraber mutfağa geçtik. Ben ona yemekleri ısıtırken onu yere bıraktım. Onu kucağıma oturtturduktan sonra kendi başına yemek yemeye başladı. Birisinin ona yemek yedirmesini sevmiyordu. Her yeri batırarak yediği yemekten sonra onun bezini ve kıyafetini değiştirdim. Etrafı toparladıktan sonra burada olan bir çift kıyafetimi giydim. Öbürlerini poşete koyup aşağıya indim. Mucize oyun oynarken abim Alp'i uyutup yatırmıştı. Yorulduğumu fak edip koltuğa oturdum. Kafamı arkaya yaslayıp gözlerimi kapattım. Kapı çalınca irkilerek uyandım. Ne ara koltuğa yattığımı hatırlamıyordum. Abim kapıyı açmaya gidince battaniyeyi daha çok üstüme çektim. Kendimi aşırı yorgun hissediyordum. Konuşma seslerini duysam da sesimi çıkarmadan onları dinledim.
"Uyuyor mu?"
"Evet olduğu yerde uyuyakaldı."
"Benim aklım almıyor. Biz oraya gittiğimizde çok üzgündü."
"Ne yapacağız?"
"Bilmiyorum." Birkaç damla yaş aktı gözlerimden. Gözyaşlarımı silip battaniyeyi kaldırdım. Koltuğa oturduğumda Aslı yanıma geldi.
"İyiyim sadece başım ağrıyor." O sormadan onu cevaplamama gülümsemişti.
"Gidiyor muyuz?"
"Emin misin Açelya? Aklım sende kalacak."
"Seni haberdar edeceğim söz. Kendimi kötü hissetsem söylerdim. Ama iyiyim bir şey yok. Uyumak iyi geldi."
"Öyle olsun." Beni abim götürecekti. Onlar valizleri abimin arabasına taşırken kızlarla vedalaştım. Abimin arabasına binip kalacağım otele geçtik. Abim resepsiyonla konuşurken ben lobide oturmuş etrafı inceliyordum. Abim odamın hazır olduğunu söyledi. Beraber yukarı çıktık. Abim büyük güzel bir oda ayarlamıştı.
"Bir şeye ihtiyacın olduğun an beni arıyorsun."
"Tamam abi."
"Burası doğayla iç içe bir otel. Odan deniz manzaralı. Uzak diye düşünürsen başka yer bulabilirim."
"Hayır abi. Burası çok güzel. Tam benim sevdiğim gibi. Teşekkür ederim." Abim bana sarılıp
"Keşke senin için yapabileceğim bir şey olsa."
"Yanımda olarak en büyük şeyi yapıyorsun abi."
"Çok üzgünüm Açelya."
"Bende abi. Ama geçeceğine inanmaktan başka çarem yok. Bebeğim için güçlü olmak zorundayım. Toparlamam zor da olsa başaracağım. Bakmam gereken bir miniğim var."
"Dayı oluyorum."
"Evet." Abim eğilip elini karnıma koydu.
"Dayısının canı seni çok seviyoruz. Anneni üzme olur mu?" Gözyaşlarıma engel olamazken abim kalktı. Eliyle gözyaşlarımı sildi.
"Sana ağlama desem de ağlayacaksın biliyorum. Ama kendini yıpratma lütfen." Konuşamayacağımın farkına varıp sadece kafa salladım. Abim kendini zor tutuyordu. Alnımdan öpüp
"Seni aradığım zaman lütfen telefonunu aç." Abim odadan çıktığımda yere oturdum. Dizlerimi karnıma çekip kendimi sardım. Bir süre orada oturarak ağladım. Kapı tıklatıldığında gözyaşlarımı silip kapıyı açtım. Görevli valizlerimi bıraktıktan sonra gidecekken
"Pardon? Bahşiş vermedim."
"Abiniz benim ödememi yaptı."
"Tamam. Teşekkür ederim." Kapıyı kapatıp yatağa uzandım. Ben uyuklarken kapım çalındı. Kapıyı açtığımda bir yemek siparişi olduğunu gördüm.
"Ben yemek sipariş etmedim."
"Başka biri sizin adınıza sipariş vermiş."
"Anladım. İçeri koyabilirsiniz." Ben geri çekildiğimde servis arabasını içeri koydu.
"Bitirdiğiniz zaman resepsiyonu arayın gelip alırız."
"Teşekkür ederim."
"Rica ederim. Afiyet olsun." deyip odadan çıktı. Yemeği açtığımda yanında bir not vardı.
"Güzeller güzeli kardeşim bu yemek bitecek. Yemek yedikten sonra sipariş ettiğim tatlıları da ye. Abin." Bir yandan ağlayıp bir yandan gülerken gelen yemeğe baktım. Yatağa oturup servis arabasını önüme çektim. Telefonumdan dizi açıp yemeye başladım. Dizinin en eğlenceli kısmında ağlamaya başladım. Ağlayarak yemek yiyordum. Boğazımdaki yumru yutkunmamı zorlaştırıyordu. Yutkundukça o düğümü hissediyordum. Zor da olsa biraz yemek yedikten sonra banyoya girdim. Rahatlamaya ihtiyacım olduğu için küveti doldurdum. Sıcacık suyun içine girip kaslarımı rahatlatmaya çalıştım. Su soğuyana kadar küvetin içinde kaldım. Suyun boşalmasını sağlarken duşakabine geçtim. Banyo yaptıktan sonra üstümü giyindim. Diziyi izlemeye devam ederken birkaç lokma tatlı yedim. Midemin daha fazla almayacağını anlayınca yemeyi bıraktım. Resepsiyonu arayıp servis arabasını almamı istedi. Onlar gelip aldıktan sonra diziyi kapattım. Saçlarımı kurutmak için banyoya girdim. Saçlarımı kuruturken aklıma Emir geldi. Saçımı ne güzel kurutmuştu. Sonra tarayıp saçımı yapmıştı. Zihnimi anılar doldururken ağlayarak saçımı kuruttum. Taradıktan sonra ışıkları kapatıp yatağın içine girdim.Sabah geç kalktım. Canım bir şey istemediği için yemek yemeden dışarı çıktım. Bir taksiye binip arabamı almak için şirkete geçtim. Arabamı alıp hastaneye sürdüm. Bir kadın doğum uzmanından randevu alıp beklemeye başladım. Sıra bana gelince içeri girdim.
"Merhaba."
"Merhaba."
"Şikâyetiniz nedir?"
"Ben hamileyim. Kontrol için geldim."
"Kaç haftalık hamilesiniz?"
"Bilmiyorum. Ben daha dün öğrendim."
"Anladım. Karnınızı sıyırıp sedyeye uzanın lütfen." Sedyeye uzanıp karnımı açtım. Doktor jel sıkıp karnımda gezdirmeye başladı.
"En son ne zaman adet oldunuz?"
"Hatırlamıyorum. Ama uzun bir süre oldu." Sorusunu cevaplarken bir yandan da ekrana bakmaya çalışıyordum.
"Fetüsün boyuna bakacak olursak sekiz haftalık hamilesiniz."
"Ama ben test yapmıştım. Sonuç negatif çıktı."
"Çok sık olmasa da bazen sonuç yanlış çıkabiliyor." Doktor eliyle bebeğimi gösterdi. Çok minikti. Gözlerim doldu. Doktora dönüp
"Durumu nasıl peki? Bir şey yok değil mi?"
"Merak etmeyin gayet iyi durumda. Kalp atışını duymak ister misiniz?"
"Evet." İlk defa bebeğimin kalp atışını duyacaktım. Güçlü gelen kalp atışlarını duymamla gözyaşlarımı serbest bıraktım. Doktora
"Ses kaydı alabilir miyim?"
"Tabii ki." Telefonumu açıp ses kaydı aldım. Ses kaydı bittikten sonra
"Ultrason fotoğrafı verebilir misiniz?"
"Şimdi çıkaracağım. Kalp atış ritmini de vereceğim." Doktor fotoğraf için uğraşırken
"Çok iyi bir anne olacaksınız. Bu heyecanınız devam etsin. Sizi motive eder." Ona gözyaşlarımın arasında gülümsedim. Ultrason fotoğrafını aldıktan sonra peçeteyle karnımı sildim. Bunun hayaliyle yaşarken tek başıma olmanın acısı çok büyüktü. Doktorun karşısındaki sandalyeye oturdum. Doktor kan değerlerime baktıktan sonra bana döndü.
"Kan değerleriniz düşük. Size vitaminler yazacağım. Her gün düzenli olarak içmenizi istiyorum. Bu aralar mide bulantınız var mı?"
"Evet."
"Bu haftalarda mide bulantısı çok olur. Size tavsiyem yanınızda çubuk kraker bulundurun. Sabah kalktığınızda biraz ondan yiyin. Mide bulantınız azalacaktır."
"Tamam."
"Beslenmenize dikkat etmelisiniz. Ben size örnek bir beslenme programı vereceğim. Onları kendinize uydurarak yapın mutlaka. Sinir, stres, üzüntü bunlardan uzak durun. Ağır şeyler kaldırmayın. Değerleriniz düşüklüğüne bağlı baş dönmeleri yaşayabilirsiniz. O yüzden bir süre dinlenin. Günde bir kez yürüyüş veya küçük sizi yormayacak egzersizler yapın. Bol bol su için. Her gün bir bardak Türk kahvesi içebilirsiniz. Miktarını ayarlayarak çay da içebilirsiniz. Benim tavsiyem ikisini de canınız çektiği zaman için sadece. Meyve yemeye özen gösterin. Meyvedeki vitaminler vücudunuza iyi gelecek."
"Teşekkür ederim."
"Rica ederim. Kendinize de bebeğinize de iyi bakın."
"Tamam. Sizde kendinize iyi bakın. Görüşmek üzere." Hastaneden çıktıktan sonra kantine uğrayıp çubuk kraker ve çay aldım. Çaydan bahsedince canım çekmişti. Bir paket çubuk krakeri ve çayı bitirdikten sonra arabaya bindim. Ailemle dertleşmek için mezarlığa geçtim. Onlarla uzun uzun konuştum. Mezarlıktan çıkınca arabama bindim. Aklımdakileri almak için alışveriş merkezine geçtim. Hamilelik sürecim için bir albüm ve ona ileride okuması için günlük aldım. Günlüğe onunla ilgili şeyler ve süreci yazacaktım. Bana iyi geleceğini biliyordum. İşim bitince otele doğru arabayı sürdüm. Otele gelince restorana geçtim. Yemek yedikten sonra odama çıktım. Albüme ultrason fotoğrafını ve kalp atış ritmini koydum. Sayfaya tarih ve küçük bir not düştüm.
"İyi ki geldin bebeğim." Albümü kapatıp güzel bir uykuya daldım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEANS
RomantikaKendini karanlığa hapseden bir adam. Hayatını insanlara yardım etmeye adayan bir psikiyatrist. Peki bu adam babasının zoruyla gittiği psikiyatriste aşık olursa ve aşkının karşılıksız olmadığını fark ederse? Kadın adamı hayata döndürse ve aşkları içi...