.
Marcilya'dan devam
"Draco..."
Sesim varla yok arası çıkmıştı. Draco parmaklıkların önünden çekilip hızla yanıma geldi. Dizlerinin üstüne çöktü, başım düşmek üzereyken tutup göğsüne yasladı.
"Şşş, buradayım. Buradayım, tamam mı? Yanındayım."
Yanaklarımdan yaşlar süzülürken mavi gözlerine bakıyor, nefes almaya çalışıyordum.
"Nefes alamıyorum... Alamıyorum..."
Sesim titredi. Yüzümü avuçları arasına aldı, alnını alnıma dayadı.
"Gözlerini kapat, Dediklerimi düşün tamam mı?"
Gözlerimi kapattım.
"Masmavi bir denizin önündesin, kumsalda, güneşin altında. Ki sen güneşi sevmezsin... Soğuk havaları daha çok seversin. Bu yüzden o gün sana gölge olsun diye bir palmiye yaprağı tutuyorum. Sen ise bana bakıp gülüyor ve arada birde denize dönüyorsun."
Sözlerini birer birer en ince ayrıntısına kadar kafamda canlandırırken yutkundum. Göz yaşlarımı sıyırıp gittiği dudağıma küçük bir tebbessüm yerleşti.
"Deniz.. Gözlerin gibi mi?" diye sordum. "Gözlerim nasıllar?" diye sorarak karşılık verdiğinde zar zor soluduğum havaya karışan kokusunu ciğerlerime doldurdum.
"Gözlerin, huzur gibi. Canlı ve berrak, tertemiz... Bakıyorsun ama doyamıyorsun. Masmavi ve baktığım an her şeyi unutturuyor."
Başımı geriye çektim. Hafif yanma hissi gelen gözlerimle, o çok sevdiğim gözlerine baktım.
"Evet, eğer seni mutlu edecekse deniz, gözlerim gibi."
"Beni mutlu eden sensin aslında Draco..." diye mırıldanırken gözümün önüne gri bir bulut çöküyor gibiydi.
"Marcilya?"
Gözlerim git gide kararıyordu. Draco'nun omzundaki elimin kontrolünü bile kaybetmiştim, elim yere düştüğü an gözlerim kapandı. Kapkaranlıktı. Sadece seslee duyuyordum... Sadece sesini duyuyordum...
Eli saçlarımı yüzümden çekerken endişeyle konuşuyordu. "Marcilya? Marcilya lütfen dayan, lütfen, lütfen gitme. Uyanık kalman lazım. Aç gözlerini yavrum lütfen, hadi..."
Sıcacık dudaklarının alnıma değdiğini hissettim.
"Lütfen... Bana bunu yapma, gidemezsin hayır. Gitme, kaldıramam. İlk kez gerçekten sevildiğimi hissettirdin, ilk kez.. Gerçekten sevdim. Hadi aç gözlerini. O bakmaya kıyamadığım kahverengi gözlerini görmeliyim..."
.
Mattheo'dan devam
"Senin şu Black etrafta yok abiciğim."
"Git bul."
"Mettheo'nun işi ne ki zaten gitsin bulsun. Sen ne yapacaksın?"
"Mattheo, git Regulus'u bul."
Oflayıp oturduğum koltuktan ters takla atarak kalktım. Yavaş adımlarla kapıya yönelirken abimin elindeki kupaya baktım.
"Yaptın mı?"
"Hayır."
"Toplantıda beş hortkuluk taşıdığına dâir dedikodular duydum ama sende sadece yüzük, günlük ve kolye var ha?"
"Mattheo işine bakacak mısın?"
"Tabi canım zevkle." der demez odasından çıktım. Malikanede hızlı sayılabilecek adımlarla yürürken Lydia yanımdan geçip gitmişti. Çaktırmadan arkama baktım. Abimin odasına girmişti. Ne karıştırıyor bu kız...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
We Could Have Had İt All || Tom Riddle
Fanfiction"Hepsine sahip olabilirdik... Her şey bizim olabilirdi, eğer sen ve ben 'biz' olabilseydik." "Bana verdiğin tek şey karanlık." Lydia Luna Black||