13. Bölüm: O ZAMAN BENDE YAKIŞIKLI PRENS OLUYORUM

39 12 0
                                    


Durun bi şu an bulunduğum durumu bi kavrayalım; şimdi, benim ağaçtan indirdiğim çocuğun adı Burak, edebiyat hocamız Fatma Hoca onun annesi. Karşımda suratı ifadesiz dikilen şahıs benim iki senedir göz hapsine aldığım mükemmel sarışın Altay! Lan resmen benim 1 kilometre öteden daha fazla yaklaşamadığım çocukla bakışıyorum şuan! Neredesin iç ses?! Çoktan çıkman lazımdı...

'Boku yediğini düşünüyordum...'

'Evet baya yedikde... Ben burdan sağ çıkabilirmiyim?...'

'Önce mal gibi davranmayı bırak! Sonra o işi düşünelim...'

"Altay buda Eylül, benim öğrencim, kardeşini bulup getirmiş." dedi Fatma Hoca.

Altaysa Fatma Hoca konuşurken şok halinden çıkmış o herzamanki zübbe hâline bürünmüştü... O gün Damla ile servis beklerken bizi farkedip bize şerefsizlik sırıtışı yapmıştı ya... Ha aynı onu yerleştirdi şu an yüzüne ve bana bakıyor! Bakın ben bunu döverim!

Bu çocuğun tek beğendiğim yanı tipiydi... Cidden zaten karakterini ne kadar tanıyabilirdimki? Ama şerefsiz olduğunu biliyordum... Bu yüzden asla Altaya aşık olacak seviyeye gelmemiştim. Ve gelmemde! Benimki sadece beğenmeydi...

'Bak sana ne diyicem! Çocuk seni süzmeye başlıcak birazdan, yani bence burdan tüymeliyiz! Uç lan kapıya! hadi!'

'Bak bu sefer haklısın. Zaten beni ona bakarkende gördüğü için kafasında ne senaryolar yazıyordur şimdi...Ay tövbe!'

'Neler geçiyor aklımdan...'

Altay tam yüzündeki sırıtışla, zannımca el sıkışmak adına bana yaklaşacakken birden sağımdaki Fatma Hocaya döndüm ve Altayda şaşırıp durdu:

"Hocam saat altıya geliyor ben artık kaçay- yaniii eve gideyim... Annem kızarda sonra..."

Dediğimde göz ucuyla gördüğüm Altay ellerini cebine atıp piç smile yapmıştı...

"Ama canım bende tam, gelmişken akşam yemeğini bizimle ye, diyecektim..." dediğinde anladığım kadarıyla tabana kuvvetten başka çarem kalmamıştı. Fatma Hocaya son hız cümlelerimi sıraladım:

"Yok hocam olmaz şimdi. Annemin benim üzerimde yeni terlik atma rekorları kırmasını istemiyorum. Ama bi ara uğrarım ben. Söz." diye sıraladım

Ve Fatma Hoca bişey diyemesin diye hızlıca arkamı dönüp, sırıtan Altaya bile bakmadan sağından geçip bahçe kapısına koşmaya başlıyordum ki...

Birden önüme çıkan duvarla,

'Ne duvarı lan! Bahçenin ortasında duvar ne geziyo?! Sen şu kafanı kaldırda bir bak bakim!'

'Dur len bakim hele'

Hemen kafamı kaldırdığımda karşılaştığım bir çift mavi gözle

'Boku yedin!' dedi iç ses... Ve haklıydı...

"Ama daha bir teşekkür bile edemedim, nereye?" Dedi kalın sesiyle Altay. Ellerini arkaya atmıştı, aynı zamanda piç smile yapıyordu ve daha yeni aramızda olan bir metrede şu an yoktu...

Ben konuşamazken Altay geriye bir adım atınca rahatladım. Ama sonra elini uzatıp

"Kardeşimi bulduğun için teşekkür ederim. Veee bence, yemek yerken daha güzel teşekkür edebilirim." dedi alaycı tavrıyla. Ulan benim aklım bokuma karıştı noluyooo!

'Lan kaç! Kaaağğaaçç!'
Diyen iç sesimi şuanki halimle en mantıklı konuşan buluyordum... Ne dediğimi bilmeden umarım saçmalamam diyerek:

"Yok ya bu teşekkür yeter bana." dedim. Ve elini havada bırakarak tekrar son hız sağından geçip koşmaya başladım ki...

~AYAZ~ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin