67. Bölüm: 492. GÜN

68 4 200
                                    


Bölüm Şarkısı: Hatamı Dansa Kaldırdım- Kendimden Hallice (Bu şarkıyı Kaan' a ithaf ediyorum.)

Hoş geldiniz birtanelerim 💫

Bu kitapın finalinden sonra muhtemelen uzun bir süre buralarda olmayacağım. O yüzden konuyu uzattıkça uzatıyorum aslında. Vedamız biraz geciksin diye.

Bölüm yaklaşık 5500 kelime, uzun ve bol ağlamalı jxkshxjsb

Finale doğru kaymak için ufaktan bu dramları yazmalıydım. Mendiller bendenn 🧻

İyi okumalar 🖤

...

Kaan Kayadan...

Zehir gibi bir okul gününü atlatmış bir şekilde eve ilerlerken kafamdaki düşüncelerle boğuşuyordum.

İçkininde etkisiyle tüm gün sınıfta uyuklamaktan başka bir şey yapamamıştım. Zaten eğer o sınıftan çıksaydım muhtemelen kıyamet kopacaktı.

Kulaklarımdaki kulaklıktan yükselen müzik birden kesilince elimi cebimdeki telefona atarak kimin aradığına bakmak adına cebimden çıkarmıştım.

Arayan kişi hisli bir kahkaha atmama sebep olunca yanımdan geçen yaşlı adam anlık olarak bana bakmış, sonra yürümeye devam etmişti.

Telefonu yavaşça açarak dilimi dudaklarımda gezdirirken kulağıma yaklaştırdım.

"Açtın."

"Açacağım oğlum. Ne yaparsan yap yinede açacağım." diye onu cevapladığım sırada ayağımın tekini arkamdaki binanın duvarına yasladıktan sonra bedenimlede duvara yaslanmıştım.

"Fazla sinir bozucusun Kaan. İnsanlar senden nefret beklerken sevgiyle karşılaşıyor."

Ardanın ağladığını belli eden sesi gökyüzüne bakmama sebep olmuşken dudaklarımı araladım.

"Bende böyle bir gereksizim işte."

Cümlem biter bitmez karşıdan yükselen kısa hıçkırık sesi yüzümde beklemediğim bir gülümseme oluşturmuştu.

Ağlamam gerekiyordu aslında. Ağlayamıyordum sadece.

"Bana sözün vardı. Tutacak mısın?"

Aradan geçen birkaç saniyede tekrar düz sesini elde etmiş Ardanın sorduğu soruya karşın omuz silktim.

"Ben söz verirsem tutarım. Demirbaş."

"Sikeyim.."

Sinirli mırıldanışı kaşlarımı çatmama neden olurken sesi tekrardan duyulmuştu.

"Bana şunu söyleme. Sen söyleme bari."

"Neyi?"

"Demirbaş diye seslenme." diye yükselen çaresiz sesine karşın elimdeki kulaklığı çantama atarak sahile doğru yürümeye başlamıştım.

Ona verdiğim söz sahilde onunla sohbet etmekti. Bu sözden bahsettiğini ve şuan içindeki bütün vicdan azabıyla beni orada beklediğini biliyordum.

"Seni dinlemeyeceğim Arda. Sadece yanına geliyorum."

Dediğim şeye karşın telefondan bıkkın bir nefes sesi yükselmişti.

"Senden..."

Büyük bir nefret kokan sesi ile başladığı cümleyi yarıda kesince gülümseyerek yürümeye devam ettim.

"Ben senden nefret etmiyorum Arda Demirbaş. Sen nefret etsende olur."

Cümlemden sonra sadece ağlamaklı nefes sesleri gelmiş, ardından telefon suratıma kapanmıştı.

~AYAZ~ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin