24. Bölüm: KARDEŞİM

34 11 15
                                    


Medya:Rüzgar🌀

Rüzgâr Ateşten...

Elindeki basketbol topunu sahanın ortasından potaya gönderip, mükemmel bir basket yapan Cihanın biraz yakınına geldiğimde, potanın ordan sekerek yuvarlanıp gelen basketbol topunu Cihandan önce elime aldığımda Cihan benim varlığımı yeni farketmişti.

Cihan ter içinde bana bakıp soluklanırken bende elimdeki topu sektirmeye başlamıştım. Tribünlerin oraya gidip suyunu kafasına diktikten sonra yanıma gelirken ben potanın karşındaki yerimi alıp potaya bakarak topu sektirmeye devam ediyordum.

"Hayırdır Rüzgâr, sen bilir miydin buraları?" yanımda boynundaki havlusuyla dikilen Cihana gözlerimi potadan ayırmadan alayla gülümsedikten sonra cevap verdim

"Hatırlarsan eskiden bu takımın kaptanı bendim. Takdir edersinki senden daha iyi biliyorum buranın yolunu. Kaptanlığı sana verene kadar ben çalışıyordum burda iki saat."

Elimdeki topu gayet rahat bir şekilde potaya gönderdiğimde basket olması beni şaşırtmamıştı. Top yerde sekerken topa bakarak

"Kaptanlığı sana verdim, Cihan..." dediğim sırada gözümü toptan alıp hızlıca Cihana döndüğümde bana anlamaz bir şekilde bakıyordu. Aynı zamanda bu tavırlarıma anlam veremediği belliydi. Ciddi tavrımı bozmayarak ona doğru bir adım attım

"Peki, sence sen bu kaptanlığı yapabildin mi?" diye sorduğumda hâlâ anlamadığı besbelliydi.

"Yine ne saçmalıyorsun Rüzgar yaa.." diyerek boynundaki havlusunu eline aldığında yüzüme yine alaylı gülümsememi yerleştirdim.

"Bence diyorum, iyi bir kaptan değilsin abisi. Kaptan takımının başında olur, onları yalnız bırakıp kaçmaz. Geride bırakmaz. Gerekirse kendisi geride kalır." diyerek içimden geçenleri dökmeye başladım

"Belki de o kaptan, o takımı istemiyordur. İstemediği takımın başında niye dursunki?" Düz bir ifadeyle konuşan Cihan hemen olayı çaktı gördüğünüz gibi. Size zeki olduğunu söylemiştim.

"Kaptan takımını seçmez. Takımını sevmesede onların başında durup onlara yardımcı olmaya çalışır. Sevmeye çalışır.."

"Kaptan, o takıma ne kadar yardım etmeye çalışırsa çalışsın onlar bildiklerinden dönmüyorlar ama?" dedi sorgulayıcı ve bıkmış bir hâlde.

"Belki de bildikleri yol doğrudur. Kaptan da onlara uyum sağlayabilir. Belki de önemli olan yolun dikenli veya kırmızı halıdan olması değil; takımın hangi yolda gidiyorsa yola bakmadan sapmaktır. Bence kaptanlık budur." diyerek bir adım daha yaklaştığımda

"Bence kaptanlık, takımının yaptığına göz yumup peşinden koşmak değil, yangına koşarken peşinden ateşe atlamak değil, onların yangına koşmasını engellemektir." diyerek o da bana doğru bir adım attı. Tam karşılık verecekken benim konuşmama fırsat tanımadan devam etti

"Ama o takım ısrarla yangına atlıyorsa" diyerek ellerini yapacak bişey yok anlamında iki yandan havaya kaldırıp
"Ölenle de ölünmez. Kaptan da kendini o ateşe atmaz. Bu aptallıktır çünkü ve eğer aptal olsaydı o kişi, zaten kaptan olmazdı." diyerek cümlesini bitirip ellerini arkasına attığında nasıl bu kadar soğuk olduğunu anlamıyordum. Nasıl bu kadar duygusuz olduğunu anlamıyordum...

Bense sinirli ve birazda kırgın halimle işaret parmağımı ona doğru götürerek konuşurken her lafimda parmağımla ona vuruyordum.

"O ateşe atlayanlarla beraber atlamak aptallık değildir Cihan. Kardeşliktir..."
diyerek elimi indirip kollarımı daha yeni onun yaptığı gibi kaldırıp indirdikten sonra ekledim

~AYAZ~ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin