68. Bölüm: ABİ

50 6 70
                                    


Rüzgâr Ateşten...

Arabayı karanlık yolda sürmeye son verip kenara çektiğimde bakışlarımı sağ camdan dışarıya çevirmiştim. Gece vakti fazlasıyla iç ürpertici görünen yere karşın ellerimin parmak uçlarıma kadar kitlendiğini, içime koca bir ağırlık oturduğunu hissettim.

Gecenin bu vakti beni buraya getiren şey neydi?

Yıllar sonra.. buraya gelme cesaretini nasıl elde etmiştim? Bu cesareti sinsice içime yerleştiren kimdi?..

İçime uzunca bir nefes çekip arabadan indim. Gözlerim baştan sona geldiğim yeri süzerken bir an duraksayıp başımı sallamıştım.

Benim burada ne işim var amınakoyayım?

Adımlarım beni kontrolsüzce oraya götürürken boşlukta savruluyormuş gibi hissetmeye başlamıştım.

Parmaklarım önümdeki eskimiş demir kapıyı kavrayarak ileri itti. Açılan yerden içeri girdiğimde kalp atışlarımın hızlanmaya başladığını hissetmiştim.

"Benim abim beni bırakıp gitmez anne.."

Karşımdaki kadın dolu gözleriyle gülümsedi. O zamanki saflığıma mı yoksa içimizde kanayan yaraya mı gülüyordu hâlâ bilmiyorum.

"Öğrenmem gerek anne.. Yaramı artık tanımam gerek." diye fısıldayarak kurumuş otların üzerinden adımlamaya devam ettim. Sokak lambalarının loş ışığı etrafı birazda olsa aydınlatıyordu.

Olduğum yer korku filminden bir parça gibi görünüyordu. Ben henüz korkmamıştım. Benim için film henüz başlamamıştı.

"Neredesin abi?.."

İlk kez gelmiştim. Abimin 16 yaşında yattığı bu karanlığa ilk kez uğruyordum.

Telefonumu çıkararak flaşını açtıktan sonra mezarlığın ortasındaki kum yoldan ilerlemeye devam ettim.

Onlarca tabut, onlarca yarım kalmış hikaye.. Sessizce uyuyanlara bağırarak dökülen gözyaşları.

Gözyaşlarının kokusu vardı burada.

Telefonun ışığının vurduğu her mezar taşında onun adını görmemek için dua ediyordum, öte yandanda onu bulmak için yürümeye devam ediyordum.

Sonundan kaçmaya çalışmak ama ona halatla bağlı olmak gibi bir şeydi bu..

"Abi.." diye mırıldanarak kendi etrafımda döndüm.

Karanlıktı, çok karanlıktı. Elimde sadece bir ışık vardı. O ışıkla aradığım şeyi asla bulmak istemiyordum.

Ve ben.. 18 yaşındayım değil mi?

Hayır. Onun 16 yaşında veda ettiği dünyada ben hep 15 yaşımda kaldım.

Gözlerimden yaşlar süzüldüğünde 18 yaşımdaki halimle o çaresiz çocuğu düşmemesi için tutmaya çalıştım.

Çocuk, 18 yaşıma sırt çevirdi. 16 ve 17 yaşıma da. Onlardan nefret ediyordu. O yaşlar 15 yaşındaki çocuğu kaybetmişti. Çocuk bunun farkındaydı.

Mezarlık küçüktü ama içindeki karanlığa gömülmüş canlar, duygular, hayatlar.. Çok fazlaydı.

Işığı tuttuğum mezarlıkta yazan bir başka yabancı ismi görünce tedirgin bir şekilde ışığı oradan çekerek başka tarafa tuttum.

Çamurlu bir mezar taşına vurdu ışık.

Boran Ateş..

Sağ elim aşağı savruldu, telefon yere çarptı.

~AYAZ~ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin