İki bölüm boyunca biraz geçmişte gezineceğiz. Ben yazarken sıkılmadım, nereden nereye gelmişiz diye düşünüp keyiflendim... Umarım siz de sıkılmadan okursunuz. ❤
Yarın diğer bölümü de atacağım ve geçmişi artık kapatacağız. ❤❤❤
Çok kontrol edemedim bölümü, umarım fazlasıyla hata yoktur. Varsa da üzgünüm şimdiden 😘
Bu anlılarında olmak, birinin benimkilerde gezinmesinden çok daha farklıydı. Başkasının zihnini sahiplenmek, onun hislerini ve düşüncelerini kendiminmiş gibi hissetmek bambaşka bir deneyimdi.
Gördüğüm, hissettiğim herşey Marcus'du...
Önce kendimi küçük bir çocukken gördüm.
Ağlamamak için bastırmaya çalıştığım hıçkırıklarımı duymasaydı; kısacık kesilmiş saçlarım ve üstümdeki iyice eskimiş tunik ve pantolona bakarak çelimsiz bir oğlan çocuğu olduğumu düşüneceğini duydum sanki kendi düşüncelerimmiş gibi.
Şaşkındı. Ağaçların ona bunu neden görü olarak gönderdiğini merak ediyordu.
Bir geçit açarak yanıma gelememesinin çaresizliğini hissettim önce... Ardından, o an benim için yapabileceği tek şeyi yaptığını düşünerek gözlerini kapatıp bir şeyler mırıldanırken, içinde bulunduğumu düşündüğü korku ve umutsuzluğa rağmen güven içinde uyumamı sağlamıştı.
Sonra birden acısını kendi acım gibi hissetmiştim.
Pişmanlık...
O gün; eğer bana ulaşsaydı hayatlarımız şimdi nasıl olurdu diye düşünüyordu.
Bir başka görüye geçtik hemen.
Yıllar sonrasıydı. Büyüdüğümü ve neredeyse genç bir kadın olduğumu düşünmüştü.
Çok güzel bir genç kadın...
Hemen yanımda olan Saya'nın bir kâhin olduğunu anlamıştı ve onu gördüğüne şaşırmıştı.
Tam Theremore yakınlarında bir yoldan geçiyorduk. O yolların genelde pek kullanılmadığını düşünüyordu.
Ağaçların ona tekrar beni göstermesine şaşırmıştı.
Çünkü ne çaresizdim, ne de yardıma muhtaçtım bu kez.
Ona ikinci defadır özellikle bir insan kızını göstermelerinin sebebini anlayamıyordu.
Bir at arabasındaydık ve Tanrılar aşkına! O günü hatırlıyordum...
Saya ile Elflerle, Marcus'un bir melez olmasıyla, Ardwin'le ve Theremore'a göçmeleriyle ilgili konuşmuştuk.
Daha doğrusu o benim sorularımı yanıtlamıştı ve o an yüzümde ki gülümsemeye engel olamadım çünkü Saya'nın her seferinde sanki bir elf çıkıp bizi öldürecekmiş gibi etrafına korkuyla attığı bakışları, o gün beni eğlendirdiği kadar Marcus'u da eğlendirmişti.
"Bir elf ile ilgili böyle şeyler söyleyecek kadar salaksan, en azından dikkat et de yakınlarında bir ağaç olmasın!'' dedi Saya.
Marcus, o an Saya'nın beni azarlamasına sinirlenmişti. Ancak haklı olduğunu da düşünüyordu... Ve hep böyle boyumdan büyük laflar ediyorsam, başımı ciddi dertlere sokmamın an meselesi olduğunu.
Ne diyebilirim ki?
Demek ki ileri görüşlü bir mizaca sahipti...
"Neden yapsın?" diye sordu Saya o an.
"Onlar Ahura'nın askerleri değil mi?" diye sordum.
"Ahura nerede peki kızım?"
Başlarda hoşnutsuzca homurdansamda bir süre sonra gülümsememe engel olamadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AĒVA +18 (Avesta Serisi 3. Kitap FİNAL)
FantasySöz konusu olan birini kaybetmek gibi ince bir ip olunca her an yıkıma hazır hale gelirdiniz. Kalbinizin bir parçasının daha kopup gittiği bir hiçliğe düşerdiniz ve orada sadece acı olurdu. Bir sevgiyi, bir güveni, düşündükçe sizi mutlu eden hatıral...