21. Bölüm - Lune

2.7K 365 309
                                    

Marcus

Bölüme başlamadan önce minik bir hatırlatma yapmak istiyorum. Aradan fazlasıyla zaman geçince belki hatırlaması güç olur diye... Triskelion, Alex'in annesinin ona doğum gününde verdiği kolyedeki semboldü. 😉

MARCUS

Askerlerden biri gelip Alex'in sınıra yakın bir yerlerde olduğunu söylediğinde, Parker'la birlikte çalışma odamdaydık.

Şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım.

Siktir! Muhtemelen Gölge'yi geri getiriyordu.

"Girişi ondan korumanıza gerek olmadığını söylemiştim."

Geçen sefer tedbir amaçlı onu saatlerce etrafta dolaştırmışlar ve yolu kendi başına bulamayacağından emin olmuşlardı. Netice de Alex sınıra yakın bir bölge de ve bana haberini getiren askerin karşımda olmasından anladığım buydu. İçlerinden biri bana haberi getirirken diğerleri ona boşu boşuna etrafta tur attırıyorlardı.

Bunu fark etmemesi olanaksızdı. Ve eğer zaten sinirliyse bu onu iyice öfkelendirecekti.

Siktir!

Ancak asker huzursuzca yerinde kıpırdanıp, "Aslını isterseniz buraya gelmiyor." dedi.

Kaşlarım istemsizce çatılmıştı. "Ne demek buraya gelmiyor?"

"Sanırım uyuyor."

"Uyuyor mu?"

Parker bir kahkaha attı.

Uyuyor da ne demekti be şimdi?

"Yarası yok ve iyi durumda. Nefes alış verişleri düzenli. Bu yüzden uyuduğunu düşünüyoruz." dedi asker, üstelik en az benim kadar kafası karışmış gibi görünüyordu.

Parker keyifli bir kahkaha daha atarken ayağa kalkıp kapıya doğru yöneldim.

Yol boyunca ne olmuş olabileceğiyle ilgili kafa yorup durdum.

Neler oluyordu?

Sorunu neydi?

Hasta olabilir miydi?

Onu, gerçekten de sırtını geniş bir çınar ağacının gövdesine yaslanmış halde uyurken buldum.

Hasta gibi görünmüyordu ama huzurlu olduğu da söylenemezdi. Tüm bedeni kasılıp kalmıştı, anlamsızca bir şeyler sayıklıyor ve düzensiz nefesler alıp veriyordu. Onu dehşete düşüren bir kabusun ortasında olduğunu anlayabiliyordum.

Yavaşça yanına yaklaşıp, alnına düşen bir şaç saç tutamını geriye doğru ittim. Ateşini yoklamak için elimi alnına koyduğum an sanki rahatlamış gibi derin bir iç geçirdi ve anında gergin omuzlarının gevşediğini gördüm.

Sanki varlığımın bile onu rahatlatmış olmasına yettiği düşüncesiyle, içten içe mutlu olmam bencilce miydi emin değildim ancak en azından gördüğü kabustan arta kalan gölgeleri göndermeye yetmişti.

Artık sanki kuş tüyü bir yatakta, yumuşacık ipek nevresimler arasında uyuyormuş gibi rahat ve huzurlu görünüyordu.

Nabzını kontrol ettim.

Hatta emin olmak için avucumu yanaklarına koyup kadim bir büyü mırıldanırken bedenini dinledim.

Ancak gerçekten de sadece uyuyordu.

AĒVA +18 (Avesta Serisi 3. Kitap FİNAL)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin