Parker beni Theremore'dan çıkardığında kafam o kadar allak bullaktı ki kaleye nasıl geldiğimi tam olarak hatırlayabildiğim söylenemezdi.
Beyin umması geçiriyor olmam işten bile değildi.
Hangisi beni daha çok sarsmıştı emin değildim ...
Marcus'un beni götürdüğü yerin, anne ve babamın Theremore'da bulunduğu sürece kaldıkları Lune olduğunu öğrenmemin mi?
Orayla ilgili en ufak bir şey hatırlamıyor olmamın mı?
Duvarda gördüğüm sembolün, annemin bana onuncu yaş günü hediyem olarak verdiği madalyonla aynı olmasına mı?
Madalyonun anlamını ve yapabileceklerimi öğrenmemin mi?
Bir kez daha Edgar'ın varlığıyla sınanmamın mı?
Yoksa Marcus'un kibarca artık kendine gel yahu demesinin mi?
Siktir! Siktir! Siktir!
Hiç bir konuda kafamı toparlayamıyor, attığım her adımın sallandığını hissedebiliyordum...
Öncelikle madalyonun ortasında ki Triskelion üçlemeleri ifade ediyordu. Gelişim-dönüşüm-yeniden başlama, yaşayanların-ölülerin-ruhların dünyası ve geçmiş-şimdi-gelecek.
Marcus'a göre; geçmiş, şimdi ve gelecek ruhen zamanda gezinmeyi ifade ediyorsa eğer, yaşayanların-ölülerin-ruhların dünyası da her iki dünya arasında gezinebilmeyi işaret ediyor olabilirdi.
Bu onun tahminiydi ancak şanslı bir tahmindi. Çünkü ben öyle olduğundan emindim.
Bu zamana kadar sadece anılarımı hatırlamamıştım.
Sadece geçmiş hatıralarımı, dışarıdan bir izleyici gibi izlemekle kalmayıp, ayrıca hiç tanık olmadığım anlarda da bulunmuştum.
Bu konudaki ilk deneyimimi ise Shadowlands'de yaşamıştım.
Zehirlendiğimde...
Dalgalı koyu renk saçları beline kadar gelen bembeyaz elbisesiyle, bir kadın balkonda durmuş aşağıya bakıyor. Sırtı bana dönük durduğu için yüzünü göremiyorum.
Arkamdan gelip tam yanımdan geçerek kadına doğru bir adam yaklaşıyor. İri yarı bir adam ve uzun sayılabilecek sarı saçlarının arasında, birkaç ton daha açık tutamlar var.
Kadına arkasından yaklaşarak kollarını uzatıp ona sarılıyor. Yavaşça yanlarına gidiyorum. Kadın ellerini şefkatle şişmiş karnının üstünde koymuş, adam ise nazikçe kadının karnını tutan ellerini tutuyor.
"İyi misin sevgilim?"
Başını evet der gibi sallıyor kadın. "Bugün çok hareketliydi sadece." derken kafasını kaldırıp mutluluktan gözleri ışıldayarak adama bakıyor ve adam onu tutkulu bir şekilde öpmeye başlıyor.
O yatakta yatarken, ilk gördüğüm şey anne ve babamdı. Annem daha o zamanlar bana hamileydi. Aşklarını ve birbirlerine nasıl baktıklarını gördüğümde hiç sahip olamayacağım o mutluluğa imrenmiştim.
Sonraysa kendi çocukluk anılarımdan birini görmüştüm...
Yine beyazlar içindeki o kadın ve sarışın adamın olduğu bir rüya görüyorum. Bu kez ağaçlarla dolu, yemyeşil cennet gibi bir yerdeler. Kadın yerdeki yeşil otların ve çiçeklerin arasında çıplak ayaklarıyla hızla yürüyor. Sanki koşmak istese de kendini tutuyormuş gibi görünüyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AĒVA +18 (Avesta Serisi 3. Kitap FİNAL)
FantasySöz konusu olan birini kaybetmek gibi ince bir ip olunca her an yıkıma hazır hale gelirdiniz. Kalbinizin bir parçasının daha kopup gittiği bir hiçliğe düşerdiniz ve orada sadece acı olurdu. Bir sevgiyi, bir güveni, düşündükçe sizi mutlu eden hatıral...