Bu bölüme daha uygun bir şarkı bulamadım.
Keyifli okumalar ❤❤❤
Marcus'la beraber açtığı geçitten Eryn'e geçip, yeniden toplanmış olan ordunun tam karşısına çıktığımızdan beri her birinin bakışlarını teker teker üstümde hissedebiliyor, gözlerinde ki umudu görebiliyordum. Ve bu kez o bakışlara bir başka yenilginin ağırlığının gölgesini düşürmemeye kararlıydım.
Edgar, babam, Ardwin ve Aleksev ön sırada durup bizi bekliyorlardı.
Yanlarına gittiğimde Edgar kafasıyla hafifçe hemen arkalarında okyanus gibi uzanan askerleri işaret ederek, "Onlarla konuşmalısın." dedi.
Kaşlarım çatıldı.
Bu savaş öncesinde yapılan konuşmalarla ilgili çokta iyi olduğum söylenemezdi.
İçimden öncelikle söylemek istediklerim hep, "Herkes ne yapacağını biliyor değil mi?" diye sormak ve "Gidin savaşın, ölmeyin sakın ve diğerlerini de kollayın. Bu arada liderinizin sözünden çıkmayın." demek geliyordu.
Ancak bu sözleri kimsenin dikkate almayacağından da emindim. Bekledikleri bu değildi. O yüzden yine ilk düşüncelerim hariç aklıma ne gelirse söylemeye karar verdim.
Hafifçe öne çıktığımda tüm fısıltılar bile aniden kesildi. Hafifçe eğimli olan alan yüzünden hem ben herkesi, hem de onlar beni rahatlıkla görebiliyorlardı.
Bakışlarım kalabalığın üzerinde gezinirken son kez derin bir nefes aldım.
"Korkuyor olabileceğinizi tahmin ediyorum ve dürüst olmak gerekirse ben de korkuyorum!"
Bunu bilmelerinin iyi olacağını düşünüyordum. Şu an cesaret; korkmamaktan değil, o korkuyla yüzleşmekten geçiyordu.
"Ancak kahrolası bir adamın intikamından ve gazabından korkup, umudunuzu, cesaretinizi ve ömrünüzün geri kalanını elinizden almasına izin verirseniz, hayatınızın ne anlamı kalır!"
Herkesin kafasını hafifçe sallayıp beni onayladığını görebiliyordum ve sanırım bu da çokta fena gitmediğim anlamına geliyordu.
"Ben şu an karşınızda ne lideriniz, ne komutanınız, ne Alex, ne de Ahura olarak duruyorum. Ben; tüm varlığı, emek vererek elleriyle kurduğu her şeyi, toprakları elinden alınmış bir kadınım! Size vadedebileceğim tek şey yanınızda sizinle beraber gerekirse ölümüne savaşmak. Benimle birlikte sizi de zorlu ve zalimce bir savaş bekliyor. Ama bu her gerçek savaşçının arzuladığı bir yola çıkacak. O da; gerekirse savaşarak ölme cesareti!"
Bu kez herkesin gözünde gördüğüm şey heyecandı.
"O savaş alanında ister bir elf olsun, ister bir insan, isterse de kadim kabilelerin bir üyesi; kılıçlarım ve yeminim sizindir. Her birinizi korumak için ve bizim olanı geri almak için gerekirse savaşırken öleceğim! Uğruna savaştığımız hiç bir şeyi yok etmelerine izin vermeyeceğiz!" dediğim an herkes haykırarak kılıçlarını havaya kaldırıp selamladı beni.
İzin veremezdik.
Bizim olanı geri alacaktık!
Çıkışa doğru ilerlerken hemen arkamdaki ordunun her bir ferdiyle duyduğum gurur tüylerimi ürpertiyordu.
Sınırlara iyice yaklaştığımda, ağaçların arasından hemen ileride yavaş yavaş yerlerini alamaya başlayan ölümsüzleri görebiliyordum.
Askerlerimizin hepsi Theremore sınırlarında ağaçların arkasında konuşlanmaya çoktan başlamıştı.
Babam, Edgar, Parker, Calista, Helen ve Elbette Marcus'la birlikte alanın gerisinde bir ağaç kütüğünün dibine kadar gidip herkesin yerlerini almasını bekledik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AĒVA +18 (Avesta Serisi 3. Kitap FİNAL)
FantasySöz konusu olan birini kaybetmek gibi ince bir ip olunca her an yıkıma hazır hale gelirdiniz. Kalbinizin bir parçasının daha kopup gittiği bir hiçliğe düşerdiniz ve orada sadece acı olurdu. Bir sevgiyi, bir güveni, düşündükçe sizi mutlu eden hatıral...