Sonraki 3 bölümün şarkıları için teşekkür ederim Merveciğim 😘😘😘
Yine bölümü bolca görselle destekledim 😂
Ertesi gün Shadowlands'deydik. Kapılarında bekleyen birliğe ulaştığımızda, gelişimizi haber vermek ve Kain ile görüşmek istediğimi önden bir haberci yollayarak bildirmiştim. Bu benden çok Aleksev'in fikriydi.
Esasen ben de dâhil buna kimsenin çok sıcak baktığı söylenemezdi. Ancak bu konuda Aleksev'in iç güdülerine güvenecektim. Kain ile uzlaşmacı bir yol bulma konusunda hepimizden çok tecrübesi vardı. Ve bu konuda ki deneyiminin çoğunu da sayemde kazanmıştı.
Dürüst olmak gerekirse de eğer bir tercih yapacaksam, onunla savaşmak ve farklı cephelerde yer almak ilk seçeneğim olmazdı. Bu yüzden elimden geldiği kadar Aleksev'in kitabına göre hareket edecek ve baskın yapar gibi elimi kolumu sallayarak yanımda Elflerle içeri girmeyecektim. Bir Mahnzaru ve Kuhn'Tiras problemi kapımdayken bir de ölümsüzlerle uğraşmak, uzlaşma yolumuz varsa eğer her iki tarafında gereksiz kayıplar vermesini engellerdi.
Gerçi bu bizim pusuya düşmemize sebep olur muydu?
Çoğumuza göre evet olurdu.
Ancak bu konuda Aleksev ile aynı fikirdeydim. Kain'de kolay kolay kapısında bekleyen on binlerce askerden oluşan bana ait bir ordu varken, üstüne üstük söyleyeceklerimi dinlemeden gereksiz bir hamle yapmazdı.
Ve her nedense hala beni ne olursam olayım öldürmeyeceğini düşündüğüm tuhaf bir özgüven taşıyordum. Gerçi bu konuda artık kendime o kadar da güvenmesem iyi olacağının da farkındaydım.
Yaklaşık yarım saat sonra haber gönderdiğimiz asker geri gelmişti ve ertesi günün sabahına Kain'in bizimle görüşmek için can attığını söylemişti...
O gece neredeyse gözümü hiç kırpmadım ve sürekli Kain'in vereceği tepkileri ve oynamaya kalkacağı oyunları düşündüm durdum. Mahnzaru'nun benimle ilgili neler söylemiş olabileceğine kafa yordum ve ertesi sabah Marcus'a, Gücümü ne kadar hissedebildiğini sorduğumda bana kafası karışmış gibi baksa da "Oldukça." diye yanıtladı sorumu.
Ve içeri girmeden önce ondan kendisi için sıkça yaptığı bir şeyi yapıp, Shadowlands'den ayrılana kadar gücümü gizlemesini istedim.
Bu kez bana gerçekten ne düşündüğümü anlamaya çalışır gibi baksa da, ondan istediğim tek şey o an için bana güvenmesi olmuştu.
Kain'i tanıyordum. Üstelik sadece bir düşman gibi de değil. Çok daha yakından tanıyor ve az çok kafasının çalışma şeklini biliyordum...
Bazen ne öğrendiğin değil, nasıl öğrendiğindi önemli olan ve ben Kain'i resmen yaşayarak öğrenmiştim.
O gün Shadowmoon'a girerken hemen yanımda Marcus vardı. Helen, Calista, Kavin, Aleksev ve Parker'ın yanı sıra Elflerden oluşan yaklaşık elli kişilik bir birlikle şehrin dışını kaplayan ilk surlara geldiğimiz an bizi karşılayan Duncan'dı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AĒVA +18 (Avesta Serisi 3. Kitap FİNAL)
FantasySöz konusu olan birini kaybetmek gibi ince bir ip olunca her an yıkıma hazır hale gelirdiniz. Kalbinizin bir parçasının daha kopup gittiği bir hiçliğe düşerdiniz ve orada sadece acı olurdu. Bir sevgiyi, bir güveni, düşündükçe sizi mutlu eden hatıral...