Kalp atışlarım yine tavan yaparken, kendimi hızla yataktan dışarı atıp doğrulduğum an kılıçlarım çoktan elimdeydi.
Ve işte kötülüğün vücut bulmuş haliyle yüz yüzeydim...
"Mahnzaru!" diye tısladım öfkeyle.
Ancak sesim yine de korkudan titremişti.
Kılıçlarımı boynuna doğru doğrulttuğum an bile tek bir kasını dahi kıpırdatmadı.
Aksine yüzünde içten bir gülümsemeyle o tuhaf mavilikte ki gözlerini benimkilere dikmişti. O kadar çok korkmuştum ki resmen ödümün tadını bile alabiliyordum, Ancak ne bunu ona belli etmeye, ne de korkumun öfkemi yenmesine izin verirdim.
Tam o anda kapım savrularak açıldı ve Dominik'in, "Alex sorun ne iyi misin?" diyen endişeli sesini duydum.
Ona bakmadan tıslar gibi, "Dışarı çık! Git buradan... hemen Dominik!" dedim uyarır gibi.
Nihayet öfkem, korkumu yenmiş gibi görünüyordu. Ayrıca o an biraz da olsa kendime gelebilmiştim. Yani en azından sesimin artık üç değil de beş yaşındaymış gibi çıkmasından anladığım buydu.
Dominik ise "Neden?" derken söylediklerimi duymamış gibi hızla yanıma gelip, şaşkınlıkla etrafa bakınmaya başladı ve sonra en can alıcı şeyi söyleyip, kanımın resmen damarlarımda donup kalmasına sebep oldu.
"Ölümsüzler yine suikastçı pisliklerinden bir kaçını mı göndermişlerdi?"
Geçmiş zaman, çoğul ekler...
Kaşlarımı çatarak dikkatimin bir kısmını zorlukla da olsa karşımda ki düşmanımdan, Dominik'e yönlendirdim.
"Onu göremiyor musun?"
Siktir! Bu kez sesimde ki paniği engellememin hiç bir yolu yoktu.
Ayrıca Domink yerine cevap veren kapıda ki Aleksev'di. "Kimi Alex?" derken sesindeki tondan hoşlanmamıştım. Sanki şüphe ve kuşku doluydu sesi. Bakışlarıysa endişeliydi...
Doğrulttuğum kılıçların titremesi kolumun yorulmasından ve ağır gelmeye başlamalarından değildi. Hafifçe boğazına yaptığım baskıyla, Mahnzaru'nun gerilen tenini bile görebiliyordum.
Gerçekti!
Gerçek olmalıydı!
İşte hemen burada tam karşımdaydı!
Kılıcımla, tam gırtlağında bir uçtan diğerine attığım kesik, daha ben işimi tamamlayamadan hızla kapanıyor ve ne kan, ne tek bir ses, ne de canının biraz da olsa yandığını gösteren bir ifade alabiliyordum Mahnzaru'dan.
Ağzım şaşkınlıktan açık kalmış öylece afallayarak ona bakakaldığım o anlarda, Mahnzaru'nun keyifle attığı kahkahalardan ve korkudan resmen titriyordum.
Onu göremiyorlardı!
Bakışlarım kapıda dikilip bana aklımı kaçırmışım gibi bakan Aleksev, Camila, Helen ve Kavin'a kaydı tekrar.
Yavaşça, muhtemelen onların boşluğa doğrulttuğumu sandıkları kılıçlarımı indirirken sesli bir şekilde yutkundum.
Tüm kaslarım itiraz eder gibi kasılıyor, içgüdülerim bana tam tersini yapmamı söylüyordu. Sanki havada süzülür gibi hemen arkama geçip tüylerimi diken diken ederken kulağıma, "Ne dersin sonunda delirdiğini mi düşünüyorlar acaba?" diye fısıldadı. Ensemde nefesinin sıcaklığını bile hissedebiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AĒVA +18 (Avesta Serisi 3. Kitap FİNAL)
خيال (فانتازيا)Söz konusu olan birini kaybetmek gibi ince bir ip olunca her an yıkıma hazır hale gelirdiniz. Kalbinizin bir parçasının daha kopup gittiği bir hiçliğe düşerdiniz ve orada sadece acı olurdu. Bir sevgiyi, bir güveni, düşündükçe sizi mutlu eden hatıral...