Marcus
Marcus'un son bölümünü yayınlamanın burukluğu üstümdeyken, biraz kısa olduğundan yayın gününde yayınlamayayım diye düşündüm.
Keyifli okumalar, iyi pazarlar...
Sizler okurken ben de dün bakamadığım yorumlara bakacağım. Benim minnoşu evde tutamadığımdan biraz geç kalıyorum hatta yetişemeyip geç cevap yazabiliyorum yorumlara ancak her defasında okurken mutlu ediyorsunuz beni o yorumlarla. İyi ki varsınız ve seviliyorsunuz... ❤❤❤
Kendimi ne zaman düşünemeyecek kadar yorgun hissetsem soluğu bir şekilde burada alırdım.
Kendimce buraya Roaxşna diyordum. Kadim dilde "Aydınlık" anlamına geliyordu ve bugün hariç ne zaman burada olsam kararmış her düşüncemi tıpkı ona verdiğim isim gibi aydınlatacağını, ruhumu huzurla dolduracağını bilirdim.
Ancak bugün kendimi dağılmış gibi bile hissetmiyordum.
Karmakarışıktım.
Tüm duygularım iç içe geçmiş bana nefes aldırmıyordu sanki.
Gözlerimi ne zaman kapatsam Alex'i boynuna dayanmış o hançerle görüyordum.
Hayatımda ilk defa ölüme bu kadar yaklaşmış olmam bile umurumda değildi. Tek korkum ben ölüp kurtulacak bile olsam, onu bekleyen ölmekten beter gelecekti.
Çok uzun sürmeyeceğini biliyordum.
Parker başta olmak üzere herkes peşine düşecekti, ancak yaşayacaklarını düşünmenin korkusu bile Alex için istemediğim bir şeydi. Onun korkmasını bile istemiyordum.
Onun hayatında tek bir lanet olumsuzluğun olmasını bile istemiyordum.
Tek istediğim onun için huzurdu.
Güvendi...
Ancak özellikle bu günlerde ne zaman karşıma çıksa ölümle burun buruna oluyordu.
Artık kendimi onun için, bizim için, birlikte bir gelecek için boşuna kürek çekiyor gibi hissediyordum.
Ne zaman gözümün önünden kaybolsa ölüme yakın deneyimler yaşamaktan kendini alamıyor, beni ise ölmeyi tercih edeceğim korkularla yüzleştiriyordu.
Bana gelmiyordu.
Beni seçmiyordu.
Güvendiği ben değildim.
Yanında olmak istediği, huzuru aramak istediği ben değildim.
Neydim peki onun hayatında?
O benim hayatımın merkezi olmuşken, ben onun hayatında nerede duruyordum?
Gördüğüm kadarıyla hiçbir yerde...
Başı derde girdiğinde tek ihtiyacı olan kendisiymiş gibi davranıyordu.
Kendini hızla herkesten uzaklaştırıp o lanet kabuğuna çekiliyor, her şeyle tek başına yüzleşmeye çalışırken hayatını tehlikeye atıyordu.
Asla bana gelmiyordu!
Bana gelmesini acizliğinden değil gerçekten yardıma ihtiyacı olduğunu kabul etmeyecek kadar dik kafalı olmasından istiyordum.
Yalnızdı ve bıraksın o boşluğu ben doldurayım istiyordum.
O, ya da ben değil, biz olalım.
Ama olmuyordu.
Yine her seferinde yaptığı gibi kendini çekiyor kaçıp gidiyordu...
Siktir!
Tanıdığım en güçlü kadındı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AĒVA +18 (Avesta Serisi 3. Kitap FİNAL)
FantasíaSöz konusu olan birini kaybetmek gibi ince bir ip olunca her an yıkıma hazır hale gelirdiniz. Kalbinizin bir parçasının daha kopup gittiği bir hiçliğe düşerdiniz ve orada sadece acı olurdu. Bir sevgiyi, bir güveni, düşündükçe sizi mutlu eden hatıral...