Neredeyse bütün gece pencerenin dışında ki manzarayı rahatlıkla izleyebileceğim tekli koltuklardan birine oturarak bakışlarımı oraya diktim.
Çalışma odamın manzarasından rahatlıkla tüm Northend'i görebiliyorken, yatak odasının manzarası kuzeye bakıyordu. Mahnzaru'nun olduğu yere... Eskiden uçsuz bucaksız bom boş arazilerden, birkaç yıldır ise artık sadece göz alabildiğinde yem yeşil ormanlardan oluşuyordu.
Mahnzaru ise hemen karşıma pencerenin yanında bulunan duvara yaslanıp, kollarını göğsünde birleştirerek gözlerini bana dikti.
Bakışlarım camda ki yansımama kayınca, "Biliyor musun? Aynalar çoğu kişinin düşündüğünden daha güçlü bir büyüdür. Hayalleri, ya da daha kötüsü gerçekleri gösterirler." dedi.
Gözlerimi kapatıp derin bir nefes alarak kendimi sakinleştirmeye, korkularımı ve tedirginliklerimi bastırmaya çalıştım.
"Aşk bir yanılsamadır. Kalbini ve aklını boşaltmalısın. Arzularını yok etmelisin. Ancak bu şekilde gerçek güce ulaşabilirsin. Aşk doğru kararlar vermeni engeller ve seni savunmasız kılıp, tehlikeye atar. Güçlü olmak istiyorsan duygusal bir bağa sahip olmadan yüzleşmelisin geleceğinle." kısacık bir an duraksadıktan sonra dudakları alaycı bir ifadeyle kıvrıldı ve "Elbette hepimizin bazı fiziksel ve duygusal ihtiyaçları var ve hepsi bir başkasıyla etkileşime girerek karşılanıyor tatlım. Ama işin sırrı; ihtiyaçlarını karşılaması için doğru kişiye gitmekte. Sense bunun için gidebileceğin en son yere gitmişsin. O adamı tanıyorum kesinlikle geleneklerinden vazgeçmeyecek ve seni seçmeyecektir." deyip az önce çalışma odamda konuşulanlara kendi bakış açısıyla yaklaştı.
Daha azını da beklemiyordum zaten.
"Sen ve ben zıt kutuplarız ama aslında aynıyız. Aynada ki yansıma gibi. Biz herkesten nefret ediyoruz. Onlar da bizden nefret ediyor, sahip olduğumuz şeyi kıskanıyor ve korkuyorlar. Senin ve benim gibi bir güce sahip olmanın laneti yalnızlıktır ve sevilmek için bedel ödememiz gerekir."
Gülümsedim. Ancak kesinlikle hoş bir gülümseme değildi bu. Dudaklarımın kenarının kötü bir tatmin ifadesiyle kıvrıldığını hissedebiliyordum.
Ve ilk defa ona gerçek bir tepki verip göz kırparak, "Tıpkı oğlun gibi demek istedin sanırım." dedim.
Gözlerinde gördüğüm zafer parıltıları oltaya geldiğimi söylüyordu ama umurumda bile değildi. Bunu bilerek yutmuştum yemi. Çünkü artık yorulmuştum, bir gecem daha uykusuz geçecekti ve esasen hiçbir bok bilmediği konularda bana ahkâm kesmesini kaldırabileceğim son kişiydi şu anda.
"Artık beni görmemezlikten gelmen güzel çünkü bir yere gitmeyi planlamıyorum ve inan seninle konuşurken kendi sesimi duymaktan sıkılmaya başlamıştım."
"Çokta bir taraflarımdaydı ya."
"Ağzın bozuk" derken kocaman bir gülümseme vardı yüzünde.
"Senden öncekilere hiç benzemiyorsun Aēva."
Bense, "Bana bilmediğim bir şey söyle." derken bir yandan da homurdanıyordum. Elbette benden öncekilere benzemiyorum, çünkü bilmem kaç tane Ahura içinde bir bok yapamayan bir tek ben olmalıydım.
"Senden gerçekten hoşlandım."
"Git kendini becer orospu çocuğu."
Bu söylediğim bana bir kahkaha daha kazandırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AĒVA +18 (Avesta Serisi 3. Kitap FİNAL)
FantasíaSöz konusu olan birini kaybetmek gibi ince bir ip olunca her an yıkıma hazır hale gelirdiniz. Kalbinizin bir parçasının daha kopup gittiği bir hiçliğe düşerdiniz ve orada sadece acı olurdu. Bir sevgiyi, bir güveni, düşündükçe sizi mutlu eden hatıral...