63. Bölüm - Teklif

2.7K 355 416
                                    

Bu kez kaleden çıkarken kimse bize eşlik etmiyordu. Neyse ki neredeyse çoğumuz çıkışın yerini biliyorduk. Buraya ilk geldiğim günlerde yolumu bulmanın benim için imkânsız olduğu anların düşüncelerine daldım kısacık bir an ve tam o anda köşesinden döndüğümüz koridorun açıldığı merdivenlerin başında donup kalamama sebep olacak birini gördüm...

Ingrid...

Adımlarım havada donup kalmış gibi duraksadığı an herkes bir anda dikkat kesilirken benimle birlikte durdu.

Ingrid acı ve kederle gölgelenmiş gözlerini bir an bile üstümden ayırmadan bana doğru bir adım attığı an, şaşkınlıkla derin bir nefes alıp hemen yerde, yanında duran ve tıpkı Alex gibi eteklerine saklanan kızıl saçlı küçük bir kız çocuğu gördüm...

Hassiktir!

Ingrid konuşmak için ağzını açtığında çoktan ağlamaya başlamıştı.

Yavaşça bana doğru yaklaşıp, elini sanki kaçıp gitmemem için yalvarırcasına bana doğru uzatmışken, "Beni asla affetmeyeceğini biliyorum. Senden böyle bir şey istemeye de hakkım yok zaten onun da farkındayım..." diye mırıldandı kısık bir sesle. 

Ben hala kendimi toparlamaya çalışır ve nefeslerimi düzene sokmaya çalışırken, "Ancak sadece ne kadar pişman olduğumu ve kendimi asla affetmeyeceğimi bilmeni istiyorum... Sen bile bir gün beni affedecek olsan, bunu ben yapamayacağım Alex." dedi. Son kelimesinde sesi iyice titremiş ve yine kısık bir fısıltı gibi çıkmıştı.

Konuşamıyordum, tek bir tepki bile veremiyordum. Sessizliğimi ise tekrar konuşmak için bir fırsat bildiği belliydi.

Çünkü bir an sonra kederle gülümseyip, kafasını eğerek hemen yanında duran kız çocuğuna baktı ve "Tatlım seni tanıştırmak istediğim biri var. Ona merhaba demek ister misin?" diye sordu.

Hala olan biteni şaşkınlıkla izliyor ve tek bir tepki bile veremiyordum.

Marcus'un bana biraz daha yaklaşarak gelip elini beni rahatlatmak ister gibi belime koyduğunun belli belirsiz farkındaydım.

Bakışlarımı Ingrid'in yanında duran küçücük, çekingen çocuktan bir türlü çekemiyordum. Utangaç bir bir tavırla annesinin eteklerinin arkasından çıkarak öne doğru bir adım atmasını izledim ve bu hareketin bana tıpkı Alex'i hatırlatmasıyla boğazıma koca bir yumru oturmuş gibi nefes almayı bile kestim.

Ingrid'in gözleri tekrar beni bulduğunda, "Onun adı Eva." dediği ansa sanki nefesimi uzunca bir süredir tutuyormuşum gibi şaşkınlık dolu derin bir iç geçirip Ingrid'e bakmaya başladım.

Kızına benim adımı vermişti.

Ben onun oğlunun ismini yaşatmaya çalışırken, o ise benimkine hayat vermişti.

O sırada Eva'nın gelip hemen önümde durduğunu fark edip bakışlarımı güçlükle Ingrid'den ayırarak, titrek dizlerimin üstüne eğildim ve küçük Eva'ya elimi uzatarak, "Merhaba tanıştığımıza memnun oldum benim adım Alex." dedim.

Gözleri ilgiyle gözlerim arasında gidip geliyordu. "Tıpkı abimin adı gibi mi Alex yani?" diye sordu merakla.

Gözlerime dolan gözyaşlarını gözlerimi kırpıştırarak, derin bir nefesler alarak uzaklaştırmaya çalıştım ve "Kesinlikle." diye cevap verdim bir an bile duraksamadan.

"O şimdi cennetteymiş ama..." dedi annesine tedirgin bir bakış atıp. Muhtemelen bu konunun Ingrid'i üzdüğünü düşünebilecek kadar zeki bir küçük kızdı Eva.

Kafamı sallayarak onu onayladım. "Evet, orada olmalı." diye karşılık verdim mırıldanır gibi.

"Annem bana bazen yatarken senin masalını anlatıyor ve büyüdüğümde senin gibi iyi ve güçlü olmam gerektiğini söylüyor. Sence olabilir miyim? Bence sana hiç benzemiyorum sen güzelsin." dedi.

AĒVA +18 (Avesta Serisi 3. Kitap FİNAL)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin