Herkese iyi hafta sonları... ❤
Bölüm çok uzun olmadığı için, özellikle yayın gününde yayınlamak istemedim. Bununla birlikte sanırım ufak bir açıklama yapmam gerekiyor... Kitap yaklaşık 100 bölüm ve ilk 15 bölümü Theremore'da geçiyor. Asıl olaylarımız Alex'in Northend'e gitmesiyle başlıyor ve kitap sonuna kadar neredeyse hiç hız kesmeden devam ediyor. Ancak kitabın bu ilk 15 bölümünü giriş paragrafı gibi düşünebiliriz bence. Olaylar biraz daha diyaloglara ve Alex'in gözlemlerine dayanıyor. Yani bölümde okuyacağımız yemek salonuna kadar çok bir aksiyon yok ki belki buna bile aksiyon demek doğru olmayabilir? Ancak bu bölümler de olmalı ki kurgu ilerlesin. İleride olacakların, ya da geçmişte olanların sebepleri havada kalmasın. Sanırım bu konuda biraz anlayış beklemeye başladığım için söyleme ihtiyacı hissettim bunları.
Keyifli okumalar...
Seviliyorsunuz 😘😘😘
Hırsla yataktan kalkıp üstümü giyinmeye başladım.
Okların, göğüs kafesimi kaplayan metal-deri karışımı siyah zırhımda bıraktığı hasar işini bilen biri tarafından çoktan tamir edilmişti.
Bacaklarımı, hareketlerimi engellemeyecek şekilde rahatlıkla ikinci bir deri gibi saran pantolonumu, ona uygun olarak yapılmış siyah üstlüğümü giyip, zırhımın kemerlerini bağlarken Marcus tekrar kapıdan içeri girdi.
Dönüp ona bakmasam da biliyordum ki dikkatli bakışları üzerimdeydi.
Soru sorar gibi, "Silahlarım?" dememe, kafasıyla hemen ileride duran sandığı işaret ederek karşılık verdi.
Sandığın kapağını açıp irili ufaklı bıçaklarımı ve her şeyden önemlisi kılıçlarımı bulduğumda kendimi çok daha huzurlu hissediyordum.
İşte şimdi birilerini öldürmek için çıplak elle uğraşmama gerek kalmayacak, gerekirse vakitten kazanmış olacaktım.
Tam o sırada Marcus'u hemen arkamda hissettim.
"Onların kadimlerden olduğunu biliyorsun değil mi?" diye sorduğu ansa iyice gerildim.
Bu efsaneyi herkes bilmiyordu. Mesela Helen ve Kavin, onlara dokunduklarında başlarına gelenlerden sonra bile elf kılıçlarıyla, kadimler arasında ki farkı anlamamışlardı. Ancak ben bu konuda Saya tarafından zamanında uyarılmıştım.
Yıllar önce kılıçlarımı taşımak için yaptırdığım deri kılıfı sırtıma geçirip, sert ve seri hareketlerle sıkıca yerine oturtup, kayışlarını bağladıktan sonra bakışlarım Marcus'a döndü.
Tüm bu süre boyunca Marcus'un dikkatli gözleri hep üzerimdeydi zaten, ona ukalaca göz kırptım ve "Daha senin henüz bilmediğin neler biliyorum. Bir bilsen." derken, dudaklarımda yayılan alaycı kıvrılışa engel olmaya çalışmadım bile.
Kısasa kısastı!
Belime diğer kılıcımın ve bıçaklarımın da kemerini geçirip hepsini hızla tek tek yerlerine yerleştirirken, kafamla kapıyı işaret edip, "O kimdi?" diye sordum.
İçimden tek dileğim bu konuda bana dürüst davranmasıydı. Marcus ise sıkılmış gibi derin bir nefes alıp, homurdanmakla yetindi...
Siktir!
Bu konuda dürüst davranmasını umarken fazla mı iyimser olmuştum?
O an, sanki karnıma sıkı bir tekme yemişim nefesim kesilse de kafamı anlıyorum der gibi sallamayı başardım ve kapıya doğru yöneldiğim an Marcus, "Sana ondan bahsetmiştim." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AĒVA +18 (Avesta Serisi 3. Kitap FİNAL)
FantasíaSöz konusu olan birini kaybetmek gibi ince bir ip olunca her an yıkıma hazır hale gelirdiniz. Kalbinizin bir parçasının daha kopup gittiği bir hiçliğe düşerdiniz ve orada sadece acı olurdu. Bir sevgiyi, bir güveni, düşündükçe sizi mutlu eden hatıral...