Bu bölüm bugün sınavı olan herkes için gelsin o zaman. Hepinize başarılar. Umarım hayallerinize bir adım daha yaklaşmışsınızdır. Seviliyorsunuz ❤❤❤
Shadowlands'den döndüğümüz an kritik noktalara Elflerden oluşan haberciler yerleştirmek neredeyse ilk işimiz olmuştu.
Bir anda kapımızda biten ölümsüzler görmektense adım adım nerede olduklarını haber verecek askerler görevlendirmek, hazırlıksız yakalanmamızı ve beklenmedik bir saldırı almamızı engellerdi.
Ölümsüzler bu kadar hızlı kapımıza dayanmış olamazlardı. Kain'in onlara katılmasını beklemeleri ve buraya kadar gelmeleri için en az birkaç günümüz daha olacağını umuyordum.
Marcus ile beraber vakit kaybetmeden çoktan bize doğru gelen habercinin yanına gittik.
Hareketlerinde telaş ya da panik yokken gözlerine biraz bile korku düşürmemişti.
"Yaklaşık on bin kişilik bir ordu hızla buraya doğru geliyor efendim."
"On bin mi?" diye sordum hemen.
Yüzbinlerce olmaları gerekiyordu?
"Başlarında kim var?" diye soransa Marcus'du. O sırada Aleksev, Calista ve diğerleri çoktan yanımıza gelmişlerdi.
"Başlarında kim olduğunu öğrenemedik. Ancak Shadowlands'den geliyorlar."
Kafamı anlıyorum der gibi salladım. Kaşlarım kafa karışıklığıyla çatılmıştı.
Aleksev'in gözleri benimkileri bulduğunda bakışlarında ki mücadele isteğini görebiliyordum. "Bir öncü ordu olabilir mi?"
Ben, "Emin değilim?" derken haberi getiren asker, "Onların arkasından gelecek birlikler için en gözledik ancak yalnızlar." diyerek Aleksev'in teorisini çürütmüş oldu.
"Ne zaman burada olurlar?" diye sordu Marcus.
"Bu hızla devam ederlerse akşamüstü kapımızda olurlar."
Kaşlarım iyice çatıldı. Bize saldırmak için akşam saatlerini beklemelerinin saçmalık olmasının yanı sıra on bin kişilik bir ordunun karşımızda hiçbir şansı yoktu.
Neydi bu?
Ne yapmayı planlıyorlardı?
Aleksev'in dikkatli bakışları hala üstümdeydi. "Ne yapacağız Alex?"
"Hazır olup bekleyeceğiz."
Gözlerim Marcus'unkilere döndü en az yirmi bin kişilik bir birlik kurup hazırlıklı olacağız." diye devam ettim.
Kafasını sallayıp beni onaylarken, bir an bile düşünmeden hızla Marcus'la ikimize ait olarak bir depodan bozma odamıza doğru gitmeye başladım. Dominik hemen arkamdaydı ve ne yapacağımı biliyordu.
Zırhımı, tozluklarımı, kılıç ve bıçaklarımı kuşanmış olarak tekrar dışarı çıktığımda Calista, Helen Kavin ve diğerlerini hemen karşımda buldum.
Birkaç saat sonra surların üstüne tırmanıp bakışlarımızı beklediğimiz ordunun görünmesini bekler gibi hemen karşımızda ki uçsuz bucaksız manzaraya diktiğimizde Marcus hemen yanımdaydı.
Elflerin, çoğumuzun aksine zırhla kuşanmaya ihtiyaçları yok gibi görünüyordu. Muhtemelen büyülerini ve kılıçlarını bunun için yeterli görüyorlardı ki haksızda sayılmazlardı.
Hiçbir büyücünün zırhla dolaştığını görmemiştim. Çünkü kendisine dönen okları bizim zırhımızın bile dayanamayacağı kadar ustalıkla savuşturabilirlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AĒVA +18 (Avesta Serisi 3. Kitap FİNAL)
FantasySöz konusu olan birini kaybetmek gibi ince bir ip olunca her an yıkıma hazır hale gelirdiniz. Kalbinizin bir parçasının daha kopup gittiği bir hiçliğe düşerdiniz ve orada sadece acı olurdu. Bir sevgiyi, bir güveni, düşündükçe sizi mutlu eden hatıral...