Gözlerimin önünden hiç görmediğim balıklar geçiryordu. Artık nefesimi daha fazla tutamıyordum. Myungsoo... Myun... My.. M....
- GAZETE -
Denizden bir ceset çıkarıldı. Çıkarılan cesedin 18 yaşlarında bir kız olduğu tespit edildi. Daha detaylı bir bilgi için otopsi sonuçları bekleniyor.
-Myungsoo'nun ağzından-
O gece hayatımın tamamen yönünün değiştiğini fark ettim. Artık Kim Myung Soo değildim. Eski Myungsoo yoktu. Belki de hiç bir zaman Myungsoo olmayacaktı. Ruhunu o gece denizde kaybetmiş bir gezgin olarak yaşamaya devam edecektim. O gece telefonuma "Jiyeon'u kaybettik." mesajını almamla birlikte direk olay yerine gitmiştim. Hayatımın, nefesimin ellerim arasından gidişine seyirci kalmıştım. Belki de benim artık bir yaşama sevindim kalmamıştır. Oraya gittiğimde Jiyeon'un annesi, babası, abisi ağlıyordu. Hıçkıra hıçkıra ağlama sesleri arasında Kang Min Hyung'un sözleri ile iyice yıkılmıştık.
- Lütfen abi! Benim kardeşim ölmüş olamaz! Ölmemiştir ya yalvarırım iyi bakın! Bir melek ölmez! Ölemez bir yanlışlık olmuştur ha? Olamaz mı? Hatasız kul olur mu abi? Yanılıyorsunuz ya! O daha diş doktoru olacak ki. Sözünde durur Jiye... bayılmıştı sözlerini bitirmeden yığıldı annesinin kucağına. Belki 100 metre öteden bir adam denize atladı. Birisini çıkarttı. Suni teneffüs yaptı arabaya bindirip uzaklaştılar. O kargaşa esnasında hiç kimse onları fark etmedi. Jiyeon'un yüzünü son bir defa göstermeden hastaneye götürüp otopsi sonuçlarına bakmaya başladılar. En son ağlamalı yüzü geliyor aklıma. Yaptıklarımdan dolayı tarif edemeyeceğim duygular içerisindeydim.
Boğazım, boğazımda olan bir şey nefes almama kadar etki etmişti. Aklımda Jiyeon'un sesleri yankılanıp duruyordu. Ayakta kalacak kadar gücüm yoktu. Arkadan ayak sesleri gelmişti. Ve sesi duymamla kendimi yerde bulmam bir olmuştu. Kumlara sert biçimde düşmüştüm. Ayağa kalkarken birisi bana yine vurdu. Ve işte o an kimin olduğunu anladım. JB bana ağlamaktan kızaran gözleri ilk gördüğüm şey oldu. Bana küfür ederek vuruyordu.
- Her şey senin yüzünden pislik. Eğer... Eğer onu hiç tanımasaydın , ŞUAN BURADA OLACAKTI !! böyle konuşmasında bir şey yapamadım. Aslında haklıydı. Üstümde durarak vurmaya devam etti. Ben bir şey yapmadan öylece dayak yemeğe devam ettim. Aklımda sadece Jiyeon vardı... Sanki her yumrukla Jiyeon bana biraz daha yaklaşıyordu.
Kanlar içinde kalmıştım. Bizi ayıran kişi ağlamaktan harap olan Hyomindi...
- Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz. Hiç mi akılanmayacaksınız. Aklınızı başına toplayın ! Hyomin göz yaşlarından ortalığı bulanık görüyor gibiydi. Gözleri şişmişti. Ben sadece olduğum yerde öylece yatıyordum. Gözlerimden yaşlar akarken gözlerimi kapadım. Yoksa ne yapacağımı ben de bilemiyordum.
Gözlerimi açtığımda bir odadaydım. Bu oda JB ' ye aitti. Yataktan doğruldum ve kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açtığımda JB ile karşılaştım. Onunla gerçekten hiç uğraşmak istemiyordum. Giderken kolumdan tuttu.
- Neden öyle davrandın ? dedi ağlamaktan mahvolmuş sesi ile. Konu Jiyeon iken yanaklarımdan sıcak bir şey aktı. İstemsizce boğazımdaki o şey geri çıktı. Jiyeon... İçimden bir şeyler konuşmama engel oluyordu.
- Sen dururken neden Jiyeon? İkimizinde ki hayatımızı parıldatan bir güneşti. Nur du belkide. Ve nur benim yüzümden hayata gözlerini yummuştu..
Sonra sallana sallana sokağa çıktım. Önümü düzgün göremiyordum. Sarhoş gibiydim. Yürürken bir kez yere düşmüştüm. Ayağa kalkmaya çalıştıkça daha da kalkmam imkansızlaşıyordu. Birisi bana elini uzatmıştım. Uzatan kim diye başımı kaldırdım. Jiyeon bana gülüyordu. Elini yakalamak için tuttum. Aynı Jiyeon 'un sıcaklığıydı. Başımı salladım gerçek mi diye.
Birden ortadan kaybolmuştu. Hızlıca sağıma ve soluma baktım. Yoktu Jiyeon yoktu ! Hemen yanımda belirdi elimi uzattım yok oldu. Sonra yine belirdi ve yine ortalıkta yok oldu. Uzakta karşıdan karşıya geçerken gördüm. Arkasına dönüp bana gülümsedi. Sonra tamamen dönüp bana kollarını açıp gülümsedi.
Jiyeon yaşıyordu. Yaşasın yaşıyordu ! İçimde aniden bir huzur belirdi.
- Ya ! Gıcık , gelsene kollarım ağrıdı be ! deyip dudaklarını büzdü. Aynı çocuk gibi söylemişti Jiyeon. İstemsizce güldüm. Jiyeon sinirden çocuk gibi zıplıyordu . Sonra bende yanına gitmeye koyuldum. İstemsizce sırıtıyordum. Jiyeon 'da sırıtıyordu. Tam önünde durdum. Elimle saçlarıyla sertçe okşarken yine kaybolmuştu. Hemen sağıma soluma baktım. Jiyeon yoktu. İçimde kötü bir his vardı.
- Jiyeon ! HEY JİYEON ! diye bağırmıştım. Yoktu ,istemsizce hızlıca soluk alıp vermeye başlamıştım. Ve hızlıca bana doğru gelen bir araba gördüm. Kornaya basıyordu. İlk korkmuştum . Ama aklıma Jiyeon gelince bütün korkum gitmişti. Jiyeon... Bekle beni hemen yanına geliyorum. Ama sen cennete ben cehenneme , diyerek gözlerimi yumdum ve tek kelimem '' Jiyeon '' olmuştu.
- APTAL ! diye bir ses duydum. Bu ses... Gözlerimi hafifçe araladım ve beyaz bir şey önümde durdu. Gözlerimi tamamen açtığımda kimse yoktu ve arabada tam önümde durdu. İstemsizce elim ve ayağım titremeye başladı. Hızlıca kumsala doğru koştum. Ayaklarım beni oraya götürmüştü. Tam denizdeydim.
Gözlerim dolmuştu. İlk defa birisi için bu kadar acı çekip ağlamıştım. Denizde ay ve yıldızların manzarası vardı. Yıldız ve ay... Bütün gücümle bağırmıştım.
- Ağlama... diye ince ve üzgün bir ses duydum. Hızlıca arkama ve yanıma baktım. Kimse yoktu. Bu daha da içimi acıttı. Derin bir nefes aldım.
- Neden ? dedim başımı bacaklarıma eğerek.
- Ağlama dedi o ses bana huzur verici bir şekilde ve sarılarak. Biliyordum , bu kim olduğunu biliyordum. Ama o sesin ona ait olduğuna inanmak istemiyordum.
- Gitme. dedim titrek çıkan sesimle. Ama ne yapabilirdim. Gitmesi ...
- Elveda... diyerek yavaşça uzaklaşıyordu o ses. Hemen dönüp elini tutmaya çalıştım. Ama hiç bir şey göremediğimden hızlıca sesin geldiği yöne doğru giderek,
- Seni Seviyorum. Lütfen, lütfen GİTME ! Ne olur. diye bağırdım.
- Bende seni. deyip ağlamaklı bir ses ile yok oldu. Yere yığıldım. Bir kadın beni kaldırıp ilk yardım yapmaya başladı. Yüzü Jiyeon'a benziyordu. Gözlerim kapandı istemeden bedenim kendini bırakmıştı.
-Tam Bu sıralarda hastanede ki bir adamın ağzından-
Doktor yoğun bakım ünitesinden çıktı. Koşarak yanıma geldi. Gülüyordu gözleri.
- Siz hastanın yakını mısınız?
- Hayır. Yani evet. Gibi gibi. Kim olduğumun şuan bir önemi yok.
- Kritik durumunu atlattı. Nefessiz kalmış. Durumu iyi. Konuşabilir ama yormamanızı öneririm.
- Sağ olun doktor bey. diyerek girdim içeri. Gözleri kapalıydı. Elini tuttuğumda.
- Yaa! diyerek elime vurdu. Gözleri ile "Sen kimsin?" diye bir bakış attı.
- Adım Woohyun. Dur ! Sen soru bombası patlatmadan ben hemen olayı anlatayım. Seni ilk sahilde, etrafında bir şey yaparken gördüm. Deli gibi konuşuyor ve ağlıyordun. Bir süre sonra sahil kenarında otururken suya doğru yürümeye başladın. İlk sarhoştur bu diye takmadım. Ama sonra çırpınmaya başladığında seni kurtarmak için denize girdim.Bir süre sonra seni çıkartırken bir sürü insanın senin için ağladığını fark ettim. Hatta bir erkek bayıldı biliyor musun? Gerçi bilmezsin o sıra baygındın. Hemen seni çıkartıp hastaneye götürdüm. Ben çok konuştum Deniz Kızı birazcık sen kendinden bahset.
- Adım Park Jinyeon. Hayatımı kurtardığınız için teşekkür ederim bay... ?
- Woohyun
- Hah Woohyun bay. Bey öhöhğömmhğhöğmm öksürdü. Bana bakıp sırıtıp sırıtıp gülüyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
♥ Benim Mutlu Günüm ♥
RomanceSizin hayatınız bilmece gibi mi ? Çünkü benim hayatım bir bilmece gibi. Hiç bitmeyecek gibi. Çünkü gereken parçaları buluyorum. Ama o bulduğum parçaların yerleri birden anlamsız geliyor. Onları başka noktaya koydukça o anlamsız parçaların sayısı 2,3...