Hazırız

111 9 22
                                    


Myungsoo sonunda K 'yi öğrenmişti- ÖĞRENMİŞTİ ! Artık ondan asla kurtulamayacaktım. Eğer seni seven, bunları bilmeden öperse... Ölecekti.

 - Myungsoo, neden öğrendin.  Artık K ölmeyecekti...

- Jiyeon  Elini yanağıma koydu.

- K ve sen, Aynı kişiliksiniz. İstesen de istemesen de sinirleneceksin , ağlayacak ve korkacaksın. Zaten o olmadan bir şey yapmazsın.

- Ya, duygularımı yerse ?

- Ben demedim mi ? Seni her türlü kabul edeceğimi...

- Myungsoo  Gülerek ona sarılmıştım. Beni kabul etmişti. Ama korkuyordum yine de  K  den.

- Nasıl öğrendin ama ? Kimse söylemeyecekti.

-  Önemli olan öğrenmem değil. Şuan önemli olan seni kabul etmem Park Jiyeon.  Gülerek alnıma bir öpücük kondurdu.

- - - 

 Eve varmıştım sonunda. Şuan önümde bir engel kalkmıştı. Ama K  ölmeyecekti. Haklıydı Myungsoo, insan istese de istemese de sinirlenir , ağlar ve kaybeder. Önemli olan hayata devam etmek. Ama duygularımı yemez değil mi ? K  gerçek kişiliğim olmaz değil mi ? Eğer öyle olursa etrafımdaki insanları hep üzecektim ve bundan zevk alacaktım. Ben nelere bulaştım ? 

Odama yavaşça çıkarken bunlar kafamı kurcalıyordu. Odama girdiğimde dolabımda ki aynaya bakıyordum. K'yi  bu günler durmadan görüyordum. Ama korkmuyordum. Tıpkı şuan ki gibi. Şu kedi... Kedi de bir şeyler var ama...  K'nin  bu günlerde keyfi yerinde anlaşılan hep gülüyordu. Tabi gülecekti. Çünkü ölmeyecekti. Ama... Gülmesi , çok sinir bozucuydu. Yavaşça aynaya elimi uzattım. Merak ediyordum. Ona dokunursam ne olacak diye. Çoktan korku duygum gitmişti çünkü. K  aynaya doğru bir kaç adım attı ve o yerinden ayrılıp yanıma gelmişti. İşte ben,  Korkudan ve  Kötülükten oluşan ben... Tamamen Kömür Karasından oluşan ben. Acaba o acıya nasıl katlanıyordum.  Nasıl o hale gelmiştim. Eminim zorlanıyorumdur tek başıma o acıyı kaldırırken.

Yavaşça elimi K  ye doğru uzattım. Yüzümde bir gülümseme vardı. İlk şaşırmıştı K.Haklıydı şaşırmakta. İlk defa birisi ona gülerek elini uzatıyordu. Oda elini bana doğru uzattı ve gülümseyerek elini tuttum. İlk bir şey olmamıştı. Ama eli buz gibiydi. Üzülmüştüm. Hatta gözlerim dolmuştu. Acımıştım kendime. Sonra koşarak K' ye  sarıldım.

- Ağlama  dedim ben ağlayarak. Anlamamıştı ağladığını. Göz yaşlarını sildiğinde biraz sinirli gibiydi. Bu duygulara yabancı olduğu yüzünde belliydi.

- Dokunma bana !  bağırarak kaybolmuştu ortalıktan. Ben ise gülüyordum. Biliyordum aslında. Her kötülüğün içinde bir iyilik, her iyiliğin içinde de bir kötülük olduğunu. K de bunu kanıtlamıştı aslında.  K sadece çok yalnız. Bence böyle bir durumda olmasının sebebi de yalnızlık. Ben düşünemezdim,  18 yıl boyunca yalnız olmayı. Düşünmesi bile korkunç ! K  buna nasıl dayanmış olabilir. 

Bir süre sonra annem yemek için beni çağırdı. Yemekleri hazırlayıp yemiştik. Babam ise bacağının iyi olduğunu söyleyip işe gitti.  K  biliyor mudur ki aslında yalnız olmadığını. Çünkü biz aynı kişiydik ve benim ailem onun ailesiydi. Ama kimseyle konuşmadığından haberi bile yoktur. Şuan onun tek gizemli kedisi vardı. Kedi ? O neydi ki ? Hiç bilmiyordum...

Yemek yeyip bulaşıkları yıkadıktan sonra ailemle biraz konuştuk ve televizyondan program izledik. Yani onlar izledi ben bugün hakkında düşündüm. 

Daha sonra dayanamayıp odama uyumaya gittim. Yatağa uzandığımda aklıma bugün olanlar geliyordu. JB ile barışmam, K  ile olanlar ve Myungsoo'nun beni her halimle kabul etmesi. Bilmiyordum bu olanlara ne tür tepki vereceğimi. Ama ben sadece gülmüştüm. Aynen sadece güldüm. Bir deli gibi... Zaten deliydim. Hayatımın bu hale gelmesine de sadece gülmüştüm. Şimdi de sadece güldüm. Artık kabul ediyorum deli olduğumu. 

Sabahleyin yatağımdan kalktığımda hemen giyinip okula gitmiştim. Pazartesi olmuştu sonunda. Myungsoo'nun doğum günüydü ve ben abimle oraya gidecektim. Okula vardığımda daha zaman vardı. Ondan kafeteryadan yemek alıp kahvaltımı yapıyordum. Bu sefer o kedi yoktu. Kahvaltım bitince koşa koşa sınıfa gittim. Bugün hemen bitip, doğum günü gelsin diye iple çekiyordum. Uzun zaman geçmeden yanıma Sungyeol geldi.

- Görünüşe göre barışmışsınız JB ile.

- Evet !

 -... Çok enerjiksin ?

- Evet !! Pardon, bugün Myungsoo'nun doğum günüde...

- Oo, anlaşıldı desene.

- Haha ! 

- Ee hediye ne ?

- Hediye- Olamaz!! Aceleden hediyesini unuttum. Yok artık !

- Sorun değil. Senin oraya gitmen bile mutluluk olacaktır ona göre.

- Ya ama olmaz ki hediyesiz.

- Buldum !

- Ne ?  Kulağıma bir plan fısıldadı. Çok ta iyi bir plandı. O ani heyecanımla Sungyeol'un alnını öptüm.

- Yürü be !

Bir süre sonra diğer arkadaşlarda gelmişti. Daha sonra da öğretmen ve derse başlamıştık. Mutluluktan ders bana tahin pekmez gibi gelmişti. Zil çaldığında koşarak sınıftan çıktım ve hediyemi hazırlamaya başladım. Sungyeol, bu iyiliğini asla unutmayacağım ! 

Okul bittiğinde koşarak eve gittim ve hazırlanmaya başladım. Çok mutluydum. Suzy'nin mesajına göre akşam 19:30 da beni ve abimi arabayla alacaklarmış. Ondan daha zaman vardı. Banyoya girdim ve uzun bir banyo oldum. Abim de kapıya vuruyordu çıkmam için. Çıktığımda kapıyı kafamda parçalayacaktı ama kaçtım hemen odama. Yeni elbisemi ayakkabılarımı giydim. Saçımı yandan örgü yaptım. Parfümümü sıktım. Fazla süslenmeye ne gerek yoktu. Abimde banyodan çıktığında biraz şık giyinmişti ve çıkmaya hazırdık. Ama saate baktığımda 18:48 di. Annemin baskısının üzeren biraz atıştırdık ve kesinlikle gitmeye hazırdık kapıdayken annem resmimizi çekmişti ağlayacaktı.

- Sizler ne ara büyüdünüz... Abimle dayanamayarak sarılmıştık anneme. Büyük bir öpücüğünün ardından dışarıdan gelen korna sesi ile evden çıktık. 

Arabada Hyomin ve Suzy vardı.

 - Gelin hadi ! 

♥ Benim Mutlu Günüm ♥Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin