Herkese merhaba hayatımı anlatan bu hikayeye ilk kendimi tanıtmakla gireceğim. Ben Park Jiyeon lise sona giden, 18 yaşındaki normal bir kızım. Küçüklükten beri favorim olan dans sayesinde, dans okuluna gidiyorum. Ve bu konuda da ailem hep beni destekledi. Birde aynı okula gittiğimiz en yakın arkadaşım Hyomin var. Ailelerimiz yakın olduğundan benimde bebeklik arkadaşımdır.
Derste kalırken Hyomin'in beni dürtmesi ile kendime geldim
-Jiyeon hafta sonu müsaitsen dışarı çıkalım mı ? dedi Hyomin.
-Bilmiyorum ki ? Biliyorsun bu yıl üniversite için sınavlar var. Hyomin'i seviyordum. Ama sınavlarda önemli.
-Biliyorum. Ama kafa dağıtalım azcık. Çalışmaktan beynim yandı. Gülümseyerek dediğini onayladım.
- Tamam. Ama sadece bu kez. Sınavlarda var biliyorsun. Bu dediğim onu çok mutlu etmiş olacak ki gülerek bana sarıldı.
- Alışveriş Merkezi'ne gidelim o zaman
-Olur Biz böyle konuşurken öğretmen elinde telefonu ile sınıfa daldı.
-Sizi iki dakikada yalnız bırakılmıyor. Her neyse nerede kalmıştık. Evet...
Okul bittiğinde koşarak eve gitmiştim. Çünkü televizyonda genelde moda programı başlar o zamanda...
Programın en sevdiğim yerinde annem içerde bana bağırıyordu.
-Kız Jiyeon , gelseneee !!! Hadi masayı hazırla!! Canım hiç gitmek istemiyordu.Çünkü en iyi yerindeydi program. Abim odaya gülerek geldi. Abi dememe bakmayın benden 2 yaş büyüktü. Min Hyuk oppa. Bana sırıtıyordu. Annem hala bağırıyordu. Ben annemi duymamak için yada duymamazlık gelmek için televizyonun sesini açtım. Min Hyuk oppa yüzüme baka baka ve yüksek sesle bana seslendi.
-Jiyeon kardeş çağzım annemiz seni çağırıyor. Hadi gitsene (!) (!) Dedi inadına. Abim olmasa çoktan öldürmüştüm. Dudaklarımı oynata oynata ve gözlerine baka baka...
- Bittin- oğlum- sen- (!) (!) Dedim.
- NE?!!? Bak halen utanmadan oturuyor (!) Hadi annemizi artık bekletme (!) Dedi. Söylene söylene annemin yanına gittim.
- Anne beni çağırmışsın duymadım. Annem bana sofrayı hazırlattı. Yemek yedikten sonrada sofrayı topladım. Sonrada kahveleri hazırladım ve bilgisayara geçtim. Min Hyuk oppa yada ne oppası saçma oldu Min Hyuk brother ile :D tartıştık. Uzun geceydi. Müzik dinleye dinleye uyudum.
Çok güzel rüyalar gördüm uykumda. SabahleyinExo-Wolf alarmı ile uyandım. Saat 07:00'tı hemen sıcak su ile banyo oldum,saçımı kurulayıp taradım. Saçımı açmayı hiç sevmiyordum. Hemde uzundular. 1 saat uğraşmışım dır. Salınık bıraktım. Saat 09:00 'du daha çok vaktim vardı. Sarı ve lacivert çizgili kazağımı giydim hafif makyaj yaptım. Yani göz kalemi çekip pembe ruj sürdüm. Altıma da taytı mı giydim.
Bugün akşamlayin bilgisayarda iken Hyomin ile de mesajlaştım. 12 gibi buluşacaktık. Evlerimiz o kadarda uzak değildi yürüyerek 15 dk .Saate baktığımda daha 3 saatim olduğunu gördüm. Bende evde kalmak istemiyordum. Abimle de uğraşmayacaktım. Babam de evde değil. Annemle de kalsam iş verirdi. Offf... Şimdi ne yapacaktım. Aaa doğru ya nerede bulaşacağımız söylemedik. Hemen Hyomin'i aradım. Biraz bekledikten sonra açtı.
-Alo Hyomin nasılsın ?
-Teşekkürler sen nasılsın?
- İyiyim de biz o kadar konuştuk. Ama nerede buluşacağımızı unuttuk. Dedim gülerek. İlk bir an Hyomin 'de durakladı birde o da kahkaha attı.
-Doğru ya bunu nasıl unuturuz. Sen beni Coex Mall 'ın önünde bekle. Tamam mı Jiyeon'cuğum. Hala sevinçliyim yaa :) ilk güldüm. Hyomin'ni gerçekten seviyordum. Bu ilk çıkışımız değildi. Ama bilmem seviyordum işte. :)
- Tamam Hiyomin. Neyse görüşürüz. Fazla yazmasın. Öğrenciyiz nasılsa dedim ve kapattım. Erken çıktım. Ama 3 saat ne yapacaktım. Biraz düşündükten sonra ev sevdiğime parka gitmek ve müzik dinlemek geldi aklıma. Genelde günlerim böyle geçer.
---
Koskocaman parkta boş bank bulmak çok zordu. Çünkü hafta sonu diye aileler çocuklarla birlikte gelmişlerdi. Bu parkı seviyordum. Etrafı ağaçlar sarıyor , Yeni açan çiçekleri görebiliyorsunuz. Önünüzde de çeşme. Belki sade idi ama benim için pek çok anlamı vardı bu parkın. Annemle babam burada tanışmışlar. Nasıl mı ? Hemen size anlatayım. Benim müzik ve dansa olan aşkım annem ve babamdan geldi aslında. Annem sokak şarkıcısı iken babamda sokak dansçısıymış. Tanışmaları çokta zor olmamış yani.
Bir de unutmadan moralim bozuksa burada kulaklığımı takıp çiçeklere bakarak ağlardım. Burayı gerçekten severdim. Ama burayı yıkacaklar gibi görünüyor.
-- Böyle düşüncelere dalarken çoktan saat 10:00 olmuş. Anlaşılan zaman geçmeyecekti. Ondan dolaşmaya karar verdim. Seul sokakları zaten büyüleyiciydi.
Ama bugün festival olduğundan caddeler doluydu. İğne atsan deymezdi kısacası. Ama şuan arkda sokaklarda çok tehlikeli olacağından mecburen oradan geçmek zorundaydım. Sıkış tıpış geçmeye çalışırken arkadan bir el fark ettim. Belimi sarıyordu.
- Sakın bağırma küçük fare. Yoksa tüm Seul senin ne halde düştüğünü fark eder.
Şimdi ne olacaktı ? Korkuyordum... Ben korkarken adımın eli vücudumda geziyordu. Tüm gücümle adımın elini ısırdım ve kaçmaya çalıştım. Ama olmuyordu. Yani her yer insan olduğundan kaçamıyordum!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
♥ Benim Mutlu Günüm ♥
RomansaSizin hayatınız bilmece gibi mi ? Çünkü benim hayatım bir bilmece gibi. Hiç bitmeyecek gibi. Çünkü gereken parçaları buluyorum. Ama o bulduğum parçaların yerleri birden anlamsız geliyor. Onları başka noktaya koydukça o anlamsız parçaların sayısı 2,3...