Bir patlama olmuştu daha olmuştu. Patlamanın etkisi ile pencereden aşağı düşecekken tek elimle demire tutundum. Artık gücüm hiç kalmamıştı. Geride bıraktığım 18 yıllık yaşamım kanlar içinde kaymakta olan elimdeydi. Gücüm tamamıyla tükenmişti derken birisi bileğimden yakalayıp yukarı çekti.
- Ah Park Jiyeon gel buraya. İyisin değil mi?
Bu ses tanıdık gelmiyordu ama b...
Gözümü açtığımda hastanedeydim. Bütün herkes endişeli gözlerle bana bakıyordu, bense bir şey hatırlamıyordum. Annemin sesini duydum elleriyle gözyaşlarını silip beni gösterdi.
- Bakın bakın Jiyeon uyandı! Oh Jiyeon...
Hyomin elinde ki paketi getirip önüme bıraktı.
- Al Jiyeon acıkmışsındır.
Bense halen daha üzerimde ki yorgunluğu atamamıştım. Odaya baktığımda herkes buradaydı ama abim yoktu. Normalde beni hiç bırakmazdı. Hafif doğruldum. Gülümsemeye çalışarak;
- Burada olup beni yalnız bırakmadığınız için çok teşekkür eder...
Babam lafımı kesti.
- Jiyeon bugün Seul'da son günün.
- Na... Nasıl?
- Elindeki bileti ve arkasında ki bavulları göstererek. Yarın Jeju-Si'ye gidiyorsun. İlk olarak Busan'a uçuyorsun. Oradan Jeju-Si'ye geçeceksin.
- A... Ama...
- İtiraz istemiyorum!
_________O Sıralar Hastanenin Dışarısı_________
Myungsoo koşturarak hastanenin kapısından girerken Kang Min Hyuk dururdu. Myungsoo sinirli biçimden döndüğü sırada Kang Min Hyuk eteri Myungsoo'nun burnuna dayayıp bayıltıp arabaya bindirip uzaklaştı.
Seul'a yarım saat uzaklıkta şehir dışında bir kulübeye geldiğinde arabayı park edip Myungsoo'yu sandalye ye oturtup ellerini bağlayıp sözlerine başladı. Myungsoo hala kendisine gelememişti.
- Bana bak Myungsoo. Ama Myungsoo hala kendisinde değildi. Min Hyuk bir tokat attı ve Myungsoo'nun kaşı patladı. Sonra Min Hyuk devam etti.
- Kim Myungsoo! Sana daha önceden ben ne demiştim?
Myungsoo başı yere bakarken gözleri ile dik dik Min Hyuk'a bakıyordu.
- Bana cevap ver! Myungsoo'ya bir tokat daha attı. Kaşından kanlar elmacık kemiklerinden yanağına süzülüyordu.
- Jiyeon'u üzmeyeceksin demiştim değil mi? Elleri ile Myungsoo'nun yanaklarını sıkıyordu. Sonra hızlıca geri fırlattı ve Myungsoo sandalye ile beraber düştü. Bir kız kardeş üzülürse eğer, abi onu üzen kişiye neler yapar hiç bir bilgin yok değil mi? Myungsoo hala bir cevap veremiyordu. Min Hyuk kaldırdı. Senin, benim kardeşimi değiştirmeye hakkın yok! Anlıyor musun beni? Anlıyor musun? CEVAP VER! Myungsoo'nun omzuna bir tekme attı ve Myungsoo "Aaağğh!!" diye bağırarak tekrar yere düştü. Demek konuşmak istemiyorsun Kim Myungsoo... Jiyeon yarın Seul'dan ayrılacak. Eğer ki sen onun yanına gidersen, ararsan, mesaj atarsan, herhangi bir şekilde ona ulaşıp konuşursan ve görüşürsen bir şekilde. Elleri ile tekrar yanaklarını sıkıp yaklaşır. Doğduğuna pişman ederim. Değil Güney Kore, yeri kazıp içine girsen bile bulurum seni. Kainatı dar ederim sana. Almanya da uyuşturucuya bulaştığını biliyorum. Ve oradaki mafyalardan kaçıp tekrar buraya sığındığını da biliyorum. Onlara benzemem ben bulurum seni orada o an vururum. Kardeşimden uzak dur! Şimdi ben gidiyorum. Myungsoo başını yerden hafif kaldırıp seslendi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
♥ Benim Mutlu Günüm ♥
RomanceSizin hayatınız bilmece gibi mi ? Çünkü benim hayatım bir bilmece gibi. Hiç bitmeyecek gibi. Çünkü gereken parçaları buluyorum. Ama o bulduğum parçaların yerleri birden anlamsız geliyor. Onları başka noktaya koydukça o anlamsız parçaların sayısı 2,3...