Arkadaşlar biliyorum uzun bir süredir yazamıyorum. Çünkü kızlarla denize gittiğimde af edersiniz bir şey gibi güneş kremi sürmedim. Sabahtan akşam 6' ya kadar güneşten yanmışım. Vücudum şuan çok kötü yanıyor. Evdekilerde gıcıklığına yanık yerlere vuruyorlar. Şuan abim den Çin İşkencesi görüyorum. Neyse uzun zamandan yazmadım. Ama size özel olarak uzun bir bölüm yazdım. İYi okumalar. Aahh! Unutmadan Jiyeon ve Min Hyuk ilişkisi abimle benim ilişkim İlham kaynağı biziz :D
NOT : Media'da ki şarkı ile okumayı unutmayın :) Ve fotoğraf ise Min Hyuk yani abi var :D
Uçakla havaya doğru kalktığımızda ailemin bana baktığını fark ettim. Babam ifadesizce bana bakıyordu. Annem ise gözleri dolmuş ağlamak üzereydi. Tamam babam ile artık anlaşamasak ta bu yaptığı gerçekten de beni üzmüştü. Annem artık dayanamayıp babama sarılmıştı. Bu halleri gözlerimi doldurmuştu. Bir dakika abim yok ? Abi ? O yine nerelere gitmiştir ki ? Galiba hastanede onu son görüşüm idi... Ne adar gıcık olsa da seviyordum be abimi.. Uçak gitmeye başladığında annem bana bakıp koşmaya başlamıştı. Onun bu halini görmem beni iyicene duygulandırmıştı.
- Jiyeon ? Jiyeon ! Dur gitme !! Jiyeon ne olur gitme ! Diye koşarak ağlamıştı. Ben sadece cama yaslanıp '' Anne '' diye fısıldayabiliyorum. Uçak havalandığında annem yere çöküp ağlıyordu. Şuan tarif edemeyecek duygular içindeydim. Hostes bana mendil uzattığında teşekkür edip mendili aldım.
Elveda Seul... Elveda arkadaşlarım ve hatıralarım. Elveda Seul'da ki 18 yıllarım.
Mendil ile yüzümü sildikten sonra birisi yanıma oturdu. Hiç bakmadım. Sadece pencereden dışarı Seul'a ve gökyüzüne bakıyorum. Şuan en sevdiklerimden birisi ile yan yanaydım. Evet Gökyüzü ile birlikteydim. Jeju' da olmam güzeldi. Her yerde deniz ve kumsal. Ama Seul olmadıktan sonra ne anlamı vardı ki ? Şuan Seul'da ki son anlarımdı. Son kez Seul'un bu güzel havasını tadıyordum...
Ben ne saçmalıyorum ? Geri döneceğim. Evet döneceğim. Kesinlikle !! Yani döneceğim değil mi ? Ben bile ne zaman döneceğimi bilmiyorum... Ama Seul'u terk etmek istemiyorum. En azından arada sırada giderim. Kimse bilmeden giderim. Ben... Ahh bilmiyorum. Şuan neyi bilip bilmediğimi bile bilmiyorum.
Başımı yavaşça çevirdiğimde gördüğüm manzara ile yerimden sıçradım. AMAN TANRIM DİDİM !! İstemeyerek çığlık atmıştım. Uçaktaki bütün kafaların bana doğru döndüğünü fark ettim.
- A- Abi ?!
- Ne bağırıyon be ?!
- Sende mi benle geliyorsun ? Diye güldüm
- Sence seni yalnız bırakır mıyım ? Sidikli Prenses ? Diye gülmeye başladı. ( Hatırlamayanlar için söylüyorum. Jiyeon önceki bölümlerde yatakta altına kaçırmıştı. Myungsoo ve Min Hyuk görmüş ve dalga geçmişti :D )
- HA-HA HA- ÇOK KOMİK (-,-)
- Tamam çok çocuklaştın. Dön önüne.
Söylene bak. Gıcık !
- Şttt ! Abiye gıcık denmez.
- Sen iç sesimi mi duyuyorsun.
- Abiler her şeyi bilir.
- Öylemi ? Peki 1897*257 kaç ?
- Dört yüz bin... Sana ne . Bu tepkisi beni güldürmüştü. Gerçekten abimi çok seviyordu. Jeju Si de yalnız kalmamam beni mutlu etmişti. Ama önceden niye öyleydi ki ? Myungsoo ile olmamı istiyordu. Tamam abim her şeyde haklı çıkar. Ama bu... Bilmem çok garip. Abim ile Myungsoo' nun arasında ne vardı ki ? Önceden çok iyi anlaşırlardı. Aralarında ne oldu acaba ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
♥ Benim Mutlu Günüm ♥
RomanceSizin hayatınız bilmece gibi mi ? Çünkü benim hayatım bir bilmece gibi. Hiç bitmeyecek gibi. Çünkü gereken parçaları buluyorum. Ama o bulduğum parçaların yerleri birden anlamsız geliyor. Onları başka noktaya koydukça o anlamsız parçaların sayısı 2,3...