Düşman

316 21 0
                                    

Kadının dedikleri kulaklarımda yankılanıyordu. Ben Myungsoo ' dan uzaklaştıkça kader birbirimizi daha da birbirimizi buluşturuyordu. Off... 

 Omzumda bir el hissettim. O kimin eli diye başımı kaldırdığım da bana bakan bir çift göz gördüm. Woohyun bana sırıtıyordu. Zoraki bir gülümsemeyi yüzüme yerleştirdim. Woohyun kulağıma doğru eğilip kulağıma bir şeyler fısıldadı.

- Merak etme. Ben senin yanında olacağım... Bana bakıp aynı Myungsoo ' nun ki gibi eliyle sertçe saçımı okşadı. 

Sanki o şeyin kırılması ve toz hale gelmesi... Bilmem garip bir şeydi... O tozlar hafif bir meltemle havada uçacaktı belki... Belki de o tozlar meltem ile okyanusu , dünyayı keşfedecekti. Bir şey belli idi sadece o tozla ilgili... O da o tozun sonu ne olacağı. İşte ! İşte ben o tozdum. Nereye gideceğim ve ne zorluklarla karşılaşacağım belli değildi. Bu zorluklarla karşılaşacakken kimler karşımda , kimler yanımda belli değildi ? Sadece onu rüzgar , yani kader belirleyecekti. Hani bir laf vardır. Kaderimi ben çizerim diye. İşte ben o lafa ne kadar inanmaya çalışsam da olmuyor. Ben ne kadar çabalasam da kader inadına karşıdan esiyordu. Gerilememe sebep oluyordu. Bazen de inadına belalara karşı , arkamdan son hız esiyordu. Ben bu meltemden nefret ediyordum. Yanımda olan kişiler yavaş yavaş karşıma geçiyordu. Ben bu zorluklara nasıl göğüs gereceğim ? Belli değil... İşte ben o tozdum...

- Jiyeon ? İyi misin ?  ben bu düşüncelerden Woohyun ' un yumuşak sesiyle sıyrıldım.

-  Efendim ? Ben iyiyim. Sadece düşüncelere dalmışım.  

- Woohyun bir şey diyeceğim. İlla gitmek istiyorsan olur... dedim ne kadar içten gülmeye çalışarak. . 

-  Tabiki de gideceğiz. O kadar beleş bilet var ve gitmeyeceğiz. Valla israflık. 


Gözlerim nedensizce Myugsoo ' ya takıldı. Bana dik biçimde bakıyordu. Sanki '' Ondan hemen uzaklaş !! '' gibi. Ben onu takar mıyım ? Tabi ki de hayır. Hem o kim oluyor da bana emir veriyordu ? Onun sevgilisi falan deği-

Bunu düşünürken bile istemsizce gözlerim dolmuştu. Jiyeon kendine gel ! Derin derin nefes aldım. Ve yine gözlerim ondaydı. Bana gülüyordu. Niye gülüyor bana !! Kızım en azından güçlüymüş gibi davran...

Deyip biran evrim geçirmiş gibi güçlü davranmıştım. Yine bana bakıp gülüyordu. Ben ise onu takmıyormuş gibiydim. Gülerken '' tıh '' gibi davranıp bana doğru yürüdü. İstemsizce gözlerim büyümüştü. Bu halim onu kahkaha atmasına sebep olmuştu. Birden başka gülüşler duydum. Etrafıma baktım. Doğru yaa biz yarışma da ve şuan sahnedeydik. İzleyiciler bana kahkaha atıyordu. Bu durum utanmama sebep olmuştu. Yüzümü kapatmaya çalışım.


Hayatımda bu kadar utandığımı hatırlamıyorum. Tamam olmuştur. Ama şuan aklıma gelmiyor. Yüzümü elimle kapatmaya çalışırken çıkmaya çalıştım oradan. Ama ayağım takılıp düştüm. Bacağım yerde çakılı çivilerden birisine gelmişti. Gerçekten de bütün kötü olaylar beni buluyor. Yerden kalkmaya çalıştıkça herkes daha da gülüyor ve kalkmam o kadar zorlaşıyordu. Artık sadece gözlerimi kapatmıştım.


Gözlerimi sıkıca kapatmıştım kanayan bacağım ile. Birden sırtımda ve bacaklarımda bir el hissettim. Bu koku... Bana çok tanıdık geliyordu. Gözlerimi aralayıp kim diye baktı. Birden gözlerim fal taşı gibi harlamıştı. Myungsoo... Ama o bana bakmıyordu.


Hiç yalana gerek yok. Onun kokusunu , yüzünü , elindeki sıcaklığı her şeyini özlemiştim. Başımı onun omzuna dayamıştım ve gözlerimi yavaşça yumdum. Nefesleri saçlarımı okşayıp ta diğer oksijenlerle buluşuyordu. Nefesini dahi özlemişim. Biraz... biraz daha onla kalmak istiyordum. En azından son buluşmamız böyle olsun. Ona küs olarak ayrılmak istemiyordum.


Gözlerimi kuliste, birleşmiş koltuklarda açtım. Üstüm de Myungsoo ' nun siyah paltosu vardı. İstemsizce gülmüştüm. Birden dışarıdan bağrışma sesleri vardı. Hemen kalkayım derken kendimi yerde buldum. Doğru bacağım daha iyileşmemişti. Duvarlara tutunarak dışarı çıktım.


Myungsoo ve Woohyun kavga ediyorlardı. Woohyun bir bağırdı... Korkmuştum Woohyun' dan hiç beklemezdim öyle bağırmasını.. . Myungsoo ' da dayanamayıp tüm gücüyle bağırdı. Aslında alışıktım Myungsoo ' nun bağırmasına. Sonra Woohyun sinirlenerek Myungsoo ' nun yakasına yapıştı. Tamam kavga ediyorlar. Ama buna dayanamazdım. Topallaya topallaya yanlarına gittim.

- Myungsoo ! Yetmedi bu kadar kavga etmek ! ikisinin de gözleri beni bulmuştu. İçimdeki tüm cesarete şuan çok ihtiyacım vardı. Myungsoo derin bir nefes aldı.

-  Jiyeon... Bir şey bildiğin yok. Saçma sapan konuşma !!  diye bağırdı. Myungsoo 'nun bana bağırmasına alıştım. Ama bu diğerlerinden çok farklıydı. Bunun içinde nefret , sinir ve alay vardı. Hem de en yükseklerindendi. Sanki seçerek bana sunmuştu bu nefretlerini. İstemsizce irkildim.

Woohyun sinirle bir tane Myungsoo ' ya yumruk attı. Myungsoo sersemledi ilk. Sonra doğrulup Woohyun ' a bir tane yumruk atacaktı ki, zorda olsa elini tuttum.

-  Ona bir daha elini kaldırma. Yoksa beni karşında bulursun Myungsoo efendi...   dedim kendimden emince. İkisi de şaşkınca bana bakıyordular. Bende inanın bunu nasıl yaptığımı bilmiyorum. Ve en az onlar kadar şaşkındım.

-  Emin misin ? dedi Myungsoo gözleri ile beni süzerken. Korkmuştum.. Ama belli etmemeye çalışıyordum.

-  Evet. dedim gözlerine bakarken. Oda gözlerini benimkine sabitlemişti.

-  Sonradan pişman olma-  

-  Olmam.   diye lafını bölmüştüm. Bir süre daha bakıp.

-  İyi bundan sonra biz... Hayır şuandan itibaren birer düşmanız.     dedi sesini soğukluk sararken.

- Seve seve. Myungsoo efendi... dedim bileğini sertçe salarken. Bir kez daha sanki ''elveda Jiyeon'' dermiş gibi bakıp gitti.

 Ağlamamlıydım. Bu zaman olamaz. Çünkü şuan ağlarsam daha oyun başlamadan kaybettmiş olurdum.  Arkamdan sıkıca Woohyun sarılmıştı. Bende ona dönüp sarılmıştım. Başımı omzuna koyup içimdeki tüm acıyı o an yineden salmıştım.

Şuan kesinlikle hayatımda Myungsoo diye birisi olmayacaktı. Şuan gerçekten de çekip gitmişti. Şuan gerçekten de onun düşmanıydım. Biran kafamda bir sıcaklık hissettim. Başımı kaldırdığımda başımı öptüğünü gördüm. 

-  Seni özledim. diye sessizce fısıldadım. Bana mantıksızca baktığını hissediyordum.

-  Bunu diyemedim. Myungsoo ' ya diyemedim.

- Seni seviyorum. dedim hıçkırmaya başladığımda.

-  Seni seviyorum diyemedim , gitme diyemedim, yanımda kal diyemedim... diye bütün gün acımı Woohyun sayesinde çıkardım. Aklımda bir çok soru vardı.  Myungsoo ile şuan gerçekten de düşman mıydık ?  Artık benden nefret ediyor muydu ? Ne ara onunla tanışmam ile hayatım bu noktaya geldi ? 

1 Hafta Sonra

Taxi ile hava alanına gelmiştik. Bu gün kazandığımız tatile gidecektik. Belki kafamı dağıtırsam iyi olacak. Ama... Myungsoo oradayken artık ne kadar kafamı dağıtacaksam.

 Bagajdan hemen bavulumu indirip havaalanında Woohyun' u beklemeye başladım.

Karşıdan birisini gördüm. Dikkatlice baktığımda Myungsoo'nun olduğunu gördüm.Bir süre sonra o da beni fark edecek olaca ki göz göze geldik. Yanıma gelene kadar göz gözeydik. Benden nefret ediyorsa neden gözüme bakıyor ? Ama ben böyle düşünürken, yani yanımdan geçerken omzusuyla omzuma sert biçimde vurdu. Bu olay defalarca  kafamda canlanıyordu. 

Kafamdaki o cevapsız sorular bu olay ile artık cevaplanmıştı. Aynen artık Myungsoo ile düşman olmuştuk...

♥ Benim Mutlu Günüm ♥Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin