Arkadaşlar hastayken bu kadar yazabiliyorum. Sevmeyebilirsiniz. Şimdiden herkesten özür dilerim.
O siyah kedi ve okulda hiç görmediğim kapı... Sınıfa gidene kadar bunlar kafamı kurcalayıp duruyordu. Sınıfıma geldiğimde ders programın değiştiğini ve ilk dersin beden olduğunu anladım. Hızlıca soyunma odasına gidip dolabımda ki eşofman ile okul kıyafetimi değiştirmek için acele ediyordum. Genelde ben üstümü yüzme havuzundaki soyunma odasını değiştirirdim. Çünkü orada yüzmeyi severdim.
Neyse acele ile dolabımı açtığımda eşofmanın orada olmadığını dolabımda da siyah bir kedinin resmi olduğunu gördüm. Birden aklıma o ayna geldi ve korktum. Etrafı arayarak geziyordum. Bir süre sonra kıyafetlerimin havuzda yüzdüğünü gördüm. Söylene söylene havuza girdiğimde bacağımda ani bir kramp gelmesi ile afalladım ve sakin olmaya çalıştım. Alışkındım bu tür durumlara ve ne yapılması gerektiğini de çok iyi bilirdim. Sakinleşmek için gözümü kapatıp derin bir nefes aldım. Ama gözümü açtığımda K nin bana gülümsediğini gördüm. Günde iki kez çıkması pek alışıldık değildi. Bana gülmeye devam ederken de elini uzattı. Tutamazdım o eli. Yani tutmamalıydım. Gülerek bana doğru başını yaklaştırdı ve burnumda parmağı ile dürttü. Sebepsizce aldığım nefes bir anda kaybolmuştu.
Tekrardan bana elini uzattığını görünce başımı sıkıntılı biçimde kaldırdım. Ama, yani... Bu sefer karşımda Myungsoo'nun olduğunu gördüm. Sevinerek elimi tuttu ve sarıldı. Bir süre sonra büyük bir sevinç ile onun nur topu gibi yüzüne bakmak için ondan uzaklaştım. Ama... K'nin olduğunu fark ettim ve ondan uzaklaşmaya çalışırken başım havuza çarptı. Ondan sonrasını hatırlamıyorum. Tek hatırladığım gülerek beni havuzdan çıkarması ve gülümsemesi idi.
Gözlerimi açtığımda başımda Sungyeol'un ve Myungsoo'nun olduğunu gördüm. Galiba revirdeydim
- Myungsoo? Şaşırdım...
- Bende buradayım. Hehe doğru Sungyeol da buradaydı. Zoraki güldüm.
-Sen susamışsındır şimdi. Sungyeol kapıya kadar yürüdüğünda yüzünde pis bir gülümseme vardı.. Tee Allah'ım ya. Benim ne kadar denişik arkadaşlarım vardı...
Myungsoo bana derin derin baktı. Ama o anlamda değil. Ne kadar da bela çeken birisisin. Yada Senin işin gücün yok mu ? Ölmek nedir ? Valla salak bu kız! Dermiş gibi bakıyordu.
-Ne bakıyorsun ?
- ...
- Ya ! Kime diyorum !
- Sen gerçektende iyi değilsin.
- Ne ?
- Sen diyorum. Neden bu kadar diyorum , beceriksizsin diyorum.
- Aileden valla. Genetik hepsi.
- Genetik mi ?
- Evet diyorum. Genetik diyorum. Valla salaksın. Bana diyeceğine kadar kendine bak.
- Ya !! Bir anlık sinirle sandalyeden kalktı ve sandalye devrildi. Bende o anlık korku ile bağırmaya ve kendime vurmaya başladım.
- Imdat ! Yetişin, insan öldürüyorlar. Kendimi boğmaya başladım.
- J-Jiyeon tamam sus. B-Bak çikolatım var. Ne olur sus. Ne çikolata mı ? Birden sustum.
- Valla mı ?
- Evet bitter çikolatalı.
- Yaşasın diye sevinirken revirdeki hemşire büyük korku ile odaya daldı.
- Neler oluyor !
- Teyzecim bir şey yok hepsi yanlış anlaşılma- derken birden bağırmaya başladım.
- Abla ne olur beni bu herifin elinden kurtar !! Myungsoo bana şaşkın bakıyordu. Kısık sesle konuştum.
- Çikolatanın tarihi geçmiş...
- Ablağğğ... Myungsoo ise kendi kendine Allah'ım benim suçum neydi yada beni neyle sınıyorsun diye söyleniyordu. Olsun oda bana bozuk çikolata vermeyecekti. Hemşire onu odadan çıkartırken bana pis pis bakıyordu. Eyvah bittim...
Bir süre sonra odaya Sungyeol büyük sevinç ile geldi. Ama Myungsoo ' yu göremeyince gözlerinden sanki soru şelalesi okuyormuş gibi bana baktı.
- Myungsoo nerede ?
- Bana bozuk çıkolata verdi.
- Ne ?
- Beni zehirlemeye çalıştı. Aynı eski filimlerdeki gibi elimi başıma götürüp bayılma hareketi yaptım ve yüzümü yastığa bastırdım.
- Jiyeon iyi misin ? Çocuk haklı merak etmekte. Benim önümde böyle deli olucak bırak soru sormayı Kore Cumhuriyeti'nden kaçardım.
- Eyü falan değilim Sungyeol ! TERK EDILDIM TERKK!
-Jiyeon...
- Efendim
- Istersen seni hastaneye götürelim.
- Neden ben deli miyim ? Bari bunu bana sen yapmayaydın. Allah'ım neden ben hep terk edilmeye mecburum, neden... Hep bunlar bana gelir zaten.
- Valla sen delisin.
- Bende biliyorum deli olduğumu. Ama yüzüme vuğuğurma! Durup dururken atara gelip ağladım. İçmeden sarhoş oldum resmen.
- Bekle. En iyisi hemşireyi buraya çağırmak. Sen iyi değilsin.
- Git sende git. Tıpkı diğerleri gibi.
- Iyi sen bilirsin. Kapıyı açıp hızlıca gitti.
- Gıcıkk!! ... Yine yalnızım her zamanki gibi-
Odaya giren Myungsoo ile lafım yarıda kesilmişti. Hemen önüme gelip kafama bir şey atmıştı tam kızacaktımki bitter çikolata olduğunu gördüm. Büyük sevinç ile ona baktığımda yüzünde hiç bir ifade yoktu. Ama hareketleri aynı bir robot gibiydi.
- Afiyet olsun. Arkasına dönüp robot gibi gitti.
- Oyyy- kapıyı aniden açtı.
- Sakın yanlış anlama Kapıyı tekrardan kapattı. Tabi canım ben hiç yanlış anlar mıyımm...
Bu sefer pencereden bağırdı.
- Valla!
- Tamam! Yav he he...Okul çıkışında revirden çıktım. Sungyeol o zamandan beri gelmedi. Myungsoo da... Eve vardığımda ne annem ,ne babam nede abim vardı. Yalnızlık Is Coming ! Odaya geçip bilgisayardan film izledim. Genelde ne bilgisayarı nede telefonu kullanırdım. Ard arda bölüm izleyince gözlerimin ağraması sonucunda yatağa geçip uyudum. Annemin veya babamın geldiğini fark etmemiştim. Abim ise 3 gün geçmesine rağmen gelmedi. Ailemin dediğine göre gemicilik istediğinden limanda yatılı eğitim görüyormuş. Uzun zaman görüşemeyeceğimizi bilseydim son günletimizi iyi geçirirdim. Ona bağırmazdım. Şuan abim olmadığından ev ayrı bir sessizdi ve o almadan ilk defa beni üzüyordu. Ne konuşarak nede dokunarak. Ilk defa hiç bir şey yapmadan beni üzüyordu. Abi ne zaman geleceksin ? Ona da gel diyemem ki. O hayalleri için gitti. Ama insan son bir kez sarılarak gider..
1 Ay Sonra
Sonunda abim gelecekti ve biz de dansımızı öğretmenimize gösterip yarışmaya girmeye hak kazandık. Eskisi gibi.
Abimi almak için havalimanına gittik. Onu ilk görünce öncede sarılıp sonra tekmeyi basacaktım o kalın kafasına. Tabi kafası sert olduğundan da alçıya alınacaktı benim bacağım.Yaklaşık ailem ve ben 23 dk bekledikten sonra elinde valizi olan ve bize doğru gelen abimi gördüm. Sırıtıyordu.
- Abi ! Diye ona koştum ve sarıldım. Oda gülerek sarıldı.
- Kas mı yaptın sen ?
- Yani.
Eğer o bu şekilde iken tekme atarsam yanan ben olacağım. Elveda intikam planlarım... Ondan sadece abime eskiden yaptığım gibi kafa attım.
- Insan giderken haber verir. Vicdansız ahlaksız pislik.
Lafım bitince eli ile kafamı sıkmaya başladı.
- Abinle nasıl konuşuyorsun. Zübük ! Hem söylesemde bırakır mıydın ? Tuttururdun bende gelicem bende gelicem diye. Bizimki de kafa ! Abim haklıydı aslında. Meğersem iyiliğim için söylememiş... Ama olsun ! Kardeşiyim,Benimde öğrenmeye hakkım var. Bir süre sonra annem ve babamda yanımıza geldi. Az bir süre ayakta konuştuktan sonra evin yolunu tuttuk. Bize orada yaşadıklarını anlatıyordu ve gülüyordu.Eve vardığımızda abimin değiştiğininin farkına vardım. Daha erkeksi ve ciddiydi. Eskisi gibi yürürken duvara kafa atmıyordu. Merdivenlerden Hığağahağ diye inmiyordu. Üzülmüştüm o hali gitti diye. Ben onu o haliyle sevmiştim.
- Ne oldu Jiyeon ? Hasta mısın ?
- Y-Yok değilim. Sadecee...
- Sadece ?
- Fazla ciddi geldin. Gülmüştü sebepsizce.
- Komik mi ?
- Evet.
- Gıcık !
- Sen büyüdünde abine gıcık mı diyorsun. Sen büyüdünde- Bir dakika ! Abiye öyle denmez.
Işte benim abim.
- Gıcık gıcık ! Diyerek evde abim tarafından kovalandım.
Arkadaşlar hastayken en fazla bu kadar yazabildim. Sevdiğinizi umuyorum. Eğer aklınızdaki gibi bir bölüm olmadıysa da defalarca özür dilerim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
♥ Benim Mutlu Günüm ♥
RomanceSizin hayatınız bilmece gibi mi ? Çünkü benim hayatım bir bilmece gibi. Hiç bitmeyecek gibi. Çünkü gereken parçaları buluyorum. Ama o bulduğum parçaların yerleri birden anlamsız geliyor. Onları başka noktaya koydukça o anlamsız parçaların sayısı 2,3...