- 1 Hafta Sonra -
Dersleri unuttuğumuz için ve her an sınıfta kalma olasılığı olduğu için grupça ders çalışmaya karar verdik. Ama... Hiçbirimiz bir derste iyi değildik...
Uzun uğraşlarımızdan sonra Takashi'yi çağırmaya karar verdik. Ne kadar bu karardan pişman olacakmış gibi hissetsem de buna mecburdum. Yani mecburDUK.Takashi bu gün bize Sungyeol'un evinde özel ders vermeye gelecekti. Yanında da tarih ve matematik için iki kişi getirecekmiş. Eğer yanlış hatırlamıyorsam 12-13 dakika sonra burada olacaklardı.
Sungyeol tek yaşadığından 3 oda 1 salon, tatlı bir evde yaşıyordu. Salon,yatak odası, müzik çalışması için ve dans çalışması içinde özel odaları vardı. Kocamanda terası...
Salondaki kocaman masanın tepesi defterlerle ve kitaplarla doluydu, etrafında da sandalyeleriyle. Televizyonada leptopu bağlamıştı, daha rahat ders anlatabilmeleri için.
Yakalaşık yarım saat sonra nihayet zil çalabilmişti. Hepimiz,(Hyomin,Jb,Myungsoo,Sungyeol ve ben) büyük bir heyecan ile kapıyı açtık. Ama gördüğüm manzara ile ağzım bir karış açılmıştı. Okulumuzun sahibinin kızı yada kendini bir şey sanan kızı Krystal ( Gerçek hayatta onu Jiyeon kadar severim.) ve bir adette metor... O Woohyun mu ?? Yok artık!!
- Hoşbulduk.
- Hoşgeldiniz... diye Takashileri içeri aldık. Şimdi Krystal ve Woohyun gerçektende bize ders mi anlatacaktı???
Hepimiz salona geçtikten sonra herkes kendini yavaş yavaş tanıtmaya başladı. Krystal Kore'li değilmiş ve F(x) adlı bir grupta olduğunu öğrendim. Woohyun'un da Myungsoo ile aynı grubun seçmelerine katıldığını öğrendim. Kısa konuşmadan sonra derse geçtik. Şu Krystal denen kızda çok güzelmiş. Aşırı güzel. Gerçekten de güzel. Hemde çok... Güzel...
Derin bir iç çektikten sonra Krystal tarihi anlatmaya başladı. İşin gerceği de hiç bir şey anlamadım. Sadece Türkiye'nin bize yardım ettiği savaşı anladım. O da abimin arkadaşı Mehmet aklıma geldiğinden anladım.
Biraz ara verildikten sonra Woohyun'un matematiği anlatacağını Takashi'nin de öylesine geldiğini anladım.
Woohyun ile konuşmak için yanına gittim.
- Merhaba...
- Merhaba
- Woohyun' du değil mi ?
- Evet, sizde Jiyeon?
- Aynen.
-...
- Şey, size bir şey soracaktım.
- Buyurun.
- Sizin-
- Benimle saygılı biçimde konuşmana gerek yok.
- Ya... Ben şey soracaktım.
- Bu gün soracak mısın. Gülmeye başladı.
- Hahaha! Bende merak ediyorum. Ben, Takashi'yi nereden tanıdığını ve neden bize ders verdiğini merak ediyordum.
- Aslında şaşırmadım neden merak ettiğini. İşin aslı onunla lokma sırasında tanıştım.
- Lokma mı?
- Sen bilmezsin cahil!
- ???
- Kabalığım için özür dilerim. Uzun lafı kısası, Türkiye'de tanıştık. Öylede uzadı ilişkimiz. İlişkimiz ???? Diğer soruna gelirsek, bana dün " Bir köpek sürüsüne bakmamız gerekiyor" dedi ve beni buraya getirdi.
- Bir köpek sürüsü?
- İnan bende beklemiyordum bir köpek sürüsü derken insandan söz ettiğini.
- Ben onu 3 yıldır çekiyorum.
-...
- ...
- Acıdım bir an sana Jiyeon.
- Bir de abim var.
- Yoksa...
- Kopyala yapıştır.
- Sana sabır versinler.
- Amin kardeşim.
- Sen ne iş? Myungsoo'nun sesi ile arkama döndüm.
- Anlamadım ? Woohyun şaşkınca Myungsoo'ya bakıyordu.
- Tekrar ediyorum. Sen, ne iş?
- Myungso tamam.
- Sen bekle Jiyeon.
- Yoksa siz??
- Aynen çıkıyoruz. Hatta evleneceğiz.
- Üzgünüm, ama amacımı yanlış anladın. Biz sadece konuşuyoruz.
- Bir daha olmasın.
- Nasıl, bir daha konuşmayalım mı?
- ...
- Myungsoo abartma.
- Aynen Myungsoo, ben size konuşmadan nasıl matematik anlatacağım?
-... O zaman... Baş başa- Aynen! Baş başa konuşmayın!!
- Myungsoo abartma ama.
- Bekle bir dakika Jiyeon. Şuan önemli bir konuşma içindeyiz.
- Yook artıkk!!
- Tamam, mola bitmiştir. Şimdi herkes yerine geçsin! Takashi'nin anırması ile sandalyelere geçmiştik. Ama Myungsoo, Woohyun'a tip tip bakışlar atarken Woohyun sadece gülüyordu. Haklıydı da çocuk gülmekte. Ben olsam bende gülerdim. Kıskanç sevgili gelip size çocuk gibi atar yapıyor.
Derse başladığımızda Woohyun dersi iyi anlattığını fark ettim.
- Ona bakarsan seni gebertirim.
Kulağıma Myungsoo'nun fısıldaması ile bütün dikkatimin içine etmişti resmen.
- Saçmalama, bakmasam nasıl dersi anlayacağım?
- Eğer ben bir kıza baksam nasıl hissederdin ?
-... Aslında şimdi dikkat ettim de Krystal tarih anlatırken dinlemiyordu. Yok artık!
- Sakın bakma.
- Ders?
- Jiyeon... Başımı sinirle döndürdüğümde hayatımın hatasını yaptım. Gözleri... Beni tutsak etmişti resmen gözleri. Bir kez daha olmuştum onun gözlerinin bağımlısı. İçine daha çekiyordu beni.
- Dersimiz bitmiştir. Bir sonraki görüşmemize kadar kendinize iyi bakın.
Dersin bittiğini anladıktan sonra çantamı hızlıca topladım.
- Seni bırakayım ?
Woohyun'un sorusuna Myungsoo cevap verdi.
- Ben bırakıyorum.
- Tamam o zaman, kendinize iyi bakın.
- İyi akşamlar.
Arabaya bindiğimde hızlıca emniyet kemerini takıp mümkün olduğunca ona bakmamaya çalıştım.
- Jiyeon?
- Myungsoo?
- Sence ben mi daha yakışıklıyım Woohyun mu ?
- Yok artık!!
- Sence kim?
- Şimdi düşününce...
- Ben daha yakışıklıyım.
- Kendini beğenmiş.
- Doğru ama.
- Tıh... Sence ben mi daha güzelim Krystal mı?
- Şimdi düşününce...
- Off! O daha güzel biliyorum, yüzüme vurma!
- Evet o daha güzel.
- N-Ne?
- O daha güzel, vücudu fıstık gibi, sesi daha iyi ve giydikleri sana göre daha yakışıyor.
Gözlerimi pencereden dışarı doğru yönlendirdim. Araba durmuştu. Derin bir iç çektim.
- Ama...
Myungsoo birden yüzüme doğru eğilmişti.
- O, o kadar mükemmel olsa da senin gibi masum değil. Senin kadar sakar ve ağlak değil. En önemlisi de senin gibi güzel utanmıyor hiç kimse. Kusuru olmamışsa ne olmuş ki, o kişi Park Jiyeon olmamışsa?
- M-Myungsoo ?
- Seni diğer kızlardan farklı yapan şey kusurların Jiyeon. Seni sevmemin nedeni ve seni hayatamının kadınını yapmamın nedeni de bu işte. Söylesene hangi kız baklavanın üstüne limon yiyor? Yada hangi kız kaynak çorba ile cips yiyiyor? Hangi kız pilava ekmek banıyor ? ( Ben asasd neyse...) Seni sevmemin nedeni bu işte. Diğer kızlar The Heirs ile Lee Min Ho hakkında konuşurken sen gelip bizim erkeklerle uzun eşek oynuyorsun. Şimdi anladın mı seni sevmemin nedenini ?
-Myungsoo b-bende seni seviyorum.
- Jiyeon
- E-Efendim?
- Bir daha önümde utanma.
-N-Ne?
- Sen her önümde utandıkça kendimi tutmakta zorlanıyorum. En sonuda seni üzmekten korkuyorum.
- Tut-ma o zaman...
- Ne?
- Zorlanıyorsan tutma-
Lafımı bölen Myungsoo'nun dudakları oldu. Yumuşak dudakları.
- Bir daha öyle deme. Çünkü o zaman bir öpücükle rahatlatamam kendimi.
- Anlamadım-
- Eve geldik. Gitsen iyi oldur. Yoksa merak ederler.
- ...
- ...
- İyi akşamlar.
- Sanada.
Arabadan inip derin bir iç çektim. Ne olmuştu az önce ve Myungsoo orada ne demek istedi? Yoksa... OMG!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
♥ Benim Mutlu Günüm ♥
RomanceSizin hayatınız bilmece gibi mi ? Çünkü benim hayatım bir bilmece gibi. Hiç bitmeyecek gibi. Çünkü gereken parçaları buluyorum. Ama o bulduğum parçaların yerleri birden anlamsız geliyor. Onları başka noktaya koydukça o anlamsız parçaların sayısı 2,3...