Üzerinden bir hafta geçen lanet günün hiç olmamasını çok istemiştim.
Anıl ve Görkem ile beraber olmamak çok istemiştim.
Anıl'ı, çocukluğum sandığım kişiyi tanımak kavramının yok olmasını istemiştim.
"Gece seni seviyorum." Diyen Anıl ile dudaklarım aralandı. "Seviyoruz. Görkem'de seviyor."
Anıl beni seviyordu. Görkem? Hayır. Anıl'ın ikimizi sevmesi ve beni istemesi sonucu Görkem bana muhtaç olmuştu sadece.
"Ben evime gitmek istiyorum." Dedim ikisine de bakarak.
"Hayır. Burası artık senin evin." Dedi Görkem sertçe.
Ağlamak istiyordum. Yapmak istemiyordum. Evime gitmek istiyordum.
"İstemediğim bir şeyi bana yaptırmaya çalışıyorsunuz." Dedim gözlerim dolarken.
Gerçekten evimi istiyordum o zaman. İstemediğim şeyi de, isteyip istemediğimi bilmiyordum.
Benim bir annem, bir ailem yoktu. Öylece boşluktaydım işte ve evimi arıyordum. Belki Anıl'ı bu kadar sevdiğim, sadece o olduğu için bu kadar kör olup; bana oynadıklarını görmemiştim.
"Bazen, babalar... Çocuklarının oynadığı oyuna eşlik ederler. Bilir misin?"
Bilmiyordum. Öğrenmiştim.
Burada ki baba, bana baba hissiyatını tattıran Görkem değildi.
Burada ki baba; Anıl'ın kendi babasını bile sahil ettiği, yanında Görkem'i yaktığı bir oyundu.
Bir haftadır evden çıkmamıştık. Benim evimde kalıyorduk. Anıl krizler geçiriyordu. Görkem onu sakinleştirmeye çalışıyordu.
Ben ise sessiz sessiz bir köşede oturuyordum.
Bir hafta böyle geçmişti. Bir konuşmaya şahit olmuştum. O günden sonra ne Anıl'ı sakinleştirmek, ne de Görkem'in sakinleştirmek adı altında olan saçmalığına sadece göz yummuştum.
"Benim yüzümden! Benim yüzümden annem öldü!"
"Anıl, bebeğim sakin ol, lütfen."
"Annem! Annem öldü! Ben yaptım! Benim yüzümden!"
"Anıl..."
"Yapmayacaktık! Yapmamalıydık! Neden yaptık ki zaten?! Hem aşıktım Gece'ye ben! Neden aşık olduğum insandan intikam almak istedim ki?!"
"Anıl, bebeğim..."
"Görkem... Ben ne yapacağım? Canım acıyor."
"Anıl..."
Anıl'ın kardeşi. Asel. O felç kalmıştı. Çünkü küçükken onunla top oynadığımız bir gün yola atlamıştı ve ona araba çarpmıştı. Sonuçları hayat boyu ona ceza olmuştu.
Yola ben mi atlamalıydım? Benim suçum neydi? Alınmak istenilen intikam niye?
Asel'in adı bile geçmezdi belki de bu yüzdendi... Ne babası, ne annesi, uzakta olduğu için Anıl'da. Onun yaşadığını görmezlerdi.
Bende öyleydim. Küçüklüğüm onunla beraber geçmişti ama gitmezdim yanına. Belki giderdim, yılda bir.
Herkes suçluydu. Belki de herkes suçsuz.
"Gece, bebeğim gelsene." Diye bağıran Görkem ile oturduğum yerden kalkarak mutfağa ilerledim.
"Ne oldu?" Dedim donuk bir şekilde.
"Yemek hazırlayacağım yardımcı olur musun?" Gülümseyerek konuşması ile hafifçe gülümsedim.
"Tabii ki, sevgilim."
Belli etmeyecektim. Onlar bana söyleyene kadar hiç bir şey olmamış gibi devam edecektim.
Görkem saçlarıma sıkı bir öpücük kondurduğunda dişlerimi sıktım.
"Anıl, hâlâ iyi olmadı. Ne yapsak onun için bilmiyorum." Diye hüzünlü bir ses tonuyla konuştuğunda güldüm hafifçe, sonra ifademi düzelttim.
İyi olmaması gereken bendim... Annesinin bir mezarı bile olmamıştı, neden? Sırf babasını korumak için. Arın'ın arkadaşı Barlas'a ulaşmış bununla beraber her şeyi halletmişlerdi.
Bilmediğimi sanıyorlardı.
Öyleyse bilmiyordum.
"Bilmiyorum, Görkem. Bana bir şey sorma." Dedim sakin bir sesle.
"Çok üzüldü, Gece. Onu nasıl toparlayacağız?" Diye konuştuğunda içten içe kendime acıyor, aynı zamanda bu duruma gülüyordum.
"Bilmem dağıldığı gibi toplanır da ama insan bir şekilde." Dedim kısaca.
"Umarım."
Sofrayı kurduğumuzda Anıl'ı çağırmak için odaya ilerledim. İçeriye girdiğimde öylece yatan Anıl ile derin bir nefes aldım.
"Anıl, kalk hadi yemek yiyelim." Dediğimde bana doğru döndü. Yatmaya devam ediyordu.
"İstemiyorum." Bende istemiyorum, Anıl. İnan ki istemiyorum.
"Hadi ama midene bir şeyler insin." Dudaklarını bir çocuk gibi büzdüğünde göz devirmemek için gözlerimi kapattım.
"Gece, sevsene beni." Dediğinde nefeslerim sıklaştı.
"Seviyorum zaten." Dedim sadece.
"Hayır öyle değil. Gel saçlarımı okşa, lütfen." Kafamı iki yana sallayarak odadan çıktım. Kafayı yiyecektim.
Sofraya oturup kolamı içtim. Derin bir nefes alırken kenarda duran Görkem'in paketinden bir dal sigara çıkardım kendime.
"Hani bırakacaktın?" Dediğinde omuz silktim. "Yemek yedikten sonra iç bari."
"Karışma." Dedim sadece. Sigaradan derin nefesler alırken kafamı eğdim.
Anıl'ın da yerine yerleştiğini göz ucuyla gördüm."Diyorum ki; dağ evine gidelim. Hem arkadaşlar da gelir. Kafa dağıtım biraz." Diyen Görkem ile kafamı belli belirsiz salladım.
"Bana fark etmez." Dedim sigaramdan derin nefesler alırken.
"Olur. Gidelim." Diyen Anıl'ın boğazına yapışma isteği beni delirtiyordu.
"Annen," dedim gözlerimi Anıl'a dikerken ve sigaramı döndürürken. "Nerede? Mezarı." Dediğimde Anıl gözlerini Görkem'e hemen ardından bana değdirdi. "Ya da bunu yapan baban. Nerede?"
"B-ben. B-ben." Derken Görkem Anıl'ın omzundan kavradı.
"Gece, sırası değil." Diye dişlerinin arasından konuştuğunda kafamı aşağı yukarı salladım.
Beraber mutfaktan çıktıklarında bir sigara daha yaktım kendime.
"Hmm... Hmm... Hiç sırası gelmez zaten." Diye mırıldandım kendi kendime.
Onlar iki can yansa, ben tek can yanacağımı biliyordum.
🕯️
Ben böyle bir şey beklemiyordum şahsen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sar-Hoş (BxBxG)
Short StoryHomofobikler girmesin. Bu hikayede onların sonu gelirken, 𝐺𝑒𝑐𝑒'nin zifiri karanlığında 𝐷𝑒𝑛𝑖𝑧'den esen sert bir 𝑅ü𝑧𝑔𝑎𝑟 sayesinde ben, o sondan yeniden yazılmaya başladım.