Anıl ölmüştü.
Onu ben öldürmüştüm.
İki ay önce.
Rüzgar ve Deniz yüzerken ben plajda uzanmış onları izliyor, soğuk kahvemi içiyordum. Dudaklarım arasına bir kiraz daha alırken telefonuma düşen bildirimle telefonumu aldım.
Anıl: Kirazdan çok yeme. Fazlası bebekleri öldürebilir.
Dudaklarım aralanırken kirazlara bakıp yeniden telefona baktım.
Anıl: Gece benim olmazsan kimsenin olamazsın.
Anıl: Ve Gece benden olan bebeğin ölürken, onlardan olan bebeklerin yaşayamaz.
Anıl: Hem o iki bebeğin babalarının veya babasının Rüzgar ya da Deniz olduğu ne belli?
Anıl: O siktiğimin ülkesine gittiğinde bir sürü adamla birliktelik yaşadın. Sonuçta kendine hakim olamamış olabilirsin. Ha?
Anıl: Kabullendim sandım! Ama hayır, Gece. Sen benimsin. Benim olacaksın.
Anıl: Olmadın mı?
Anıl: O zaman ölürsün.
Anıl: Her yerdeyim, Gece. Her yerde. O yediğin kirazda bile zehrim var benim. Kaçamazsın, Gece. Kaçamazsın.
Telefonumu bir anda elimden fırlatırken iki parmağımı boğazıma doğru soktum. Zar zor midemdekileri çıkarırken Deniz ve Rüzgar gelmişti.
Deniz arkamda sırtımı okşarken Rüzgar telefona bakıyordu. "Onu geberteceğim." Dediğini duydum.
Gözlerimden yaşlar akarken Deniz beni kaldırmıştı ve daha sonra hastaneye geçmiştik. Direkt kustuğum için bir sorun olmamıştı, hızlı müdahale işe yaramıştı.
Eve geldiğimizde Deniz ve Rüzgar benim için bir şeyler hazırlarken odama geçmiştim.
Şimdiki zaman.
Anıl'ın babasını aradım o gece.
Anıl'ı seviyormuş gibi yapan ama ondan nefret eden babasını.
Anıl'ın ise çok sevdiği babasını.
Anıl'ın yanında annesinin yanağını okşarken bile sadece annesinin yanağında ki yaralara sürdüğü kapatıcıyı yayacak kadar iğrenç olan babasını aradım o gün.
Anıl'ı öldürmesini ondan istedim.
Ben aracı oldum.
Babası Anıl'ı öldürdü.
Acımadım ona bu sefer. Bebeklerimi zehirleyecek, beni öldürecek kadar kafayı yiyen o pisliğe acımadım.
Geçmişi düşünmedim.
Geçmişin geleceğini düşündüm.
Korkmadım.
Hiçbir şeyden.
Leyla abla kamera olmayan yollardan ve ıssız bir yere bir miktar para bırakmıştı. Anıl'ın babası oraya aynı dediğimiz yoldan gitmiş ve parayı almıştı. Geri dönerken elinde ki tek kanıt belki telefonunda ki konuşmalarımız olur diye Leyla abla bir adamına Anıl'ın babasının telefonunu çaldırtmıştı.
Anıl'ın babası bunu asla umursamamıştı, çünkü elinde artık parası vardı. Aynı zamanda onu izlediğimizi biliyordu, Anıl'ı öldüreceğinden emindik.
Deli raporu olduğu için ne söylese kimse de onu dinlemeyecekti zaten. Rahattım bu konuda, gerçekten rahattım çünkü acımıyordum artık.
Anıl'ı o geceden bir hafta sonra evinde öldürmüştü. Ama bu ölüm neredeyse bir buçuk ay sonra ortaya çıkmıştı. Çünkü o unutulmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sar-Hoş (BxBxG)
Short StoryHomofobikler girmesin. Bu hikayede onların sonu gelirken, 𝐺𝑒𝑐𝑒'nin zifiri karanlığında 𝐷𝑒𝑛𝑖𝑧'den esen sert bir 𝑅ü𝑧𝑔𝑎𝑟 sayesinde ben, o sondan yeniden yazılmaya başladım.