"Ve... Ve... Ve..." Diye mırıldandı Deniz. Leyla ablalara gidiyorduk. Normalde gitmeyecektik ama Leyla abla şoför bile göndermişti evimize kadar gitmemiz için.
"Senin o tenin, beni delirttiğinde... Ve... Ve... Ve... Ben sana deli gibi aşıkken..." Kendi kendime mırıldanırken gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Rüzgar ile aydan göz göze geldiğimizde sırıtarak göz kırptı.
"Ölmek istedim seninle... Ve... Ve... Ve... Yaşamak istedim seninle..." Kafasını iki yana usulca sallaya sallaya mırıldanmaya devam ediyordu.
Yanağına sıkı bir öpücük kondurdum. "Ne mırıldanıyorsun sen öyle lan?" Dedim yanaklarını sıkarken. "Yerim oğlum seni." Dediğimde güldü.
"Yesene, lütfen." Diye konuştuğunda burnunu ısırdım. Beni göğsüne çektiğinde yolu izlemeye başladım.
Deniz bir elini karnıma atıp okşamaya başladığında nefesim anlık kesildi. Karnımı usul usul okşamaya devam etti. "Gece'm," dediğinde hmm diye karışılık verdim. "Biz dün ikinci beraberliğimizi yaşadık. Ve biraz sert oldu sanırım, üzgünüz." Dediğinde kaşlarımı çattım.
"Neden böyle düşündünüz ki?"
"Bilmem ki." Dedi omuz silkerek. "Belki sana hızlı gelmiştir herşey, böyle bir şey varsa bize açıkça söyleyebilirsin." Derin bir nefes aldı. "Biz seni çok uzun zamandır bekliyorduk, hatta beklemiyorduk, sadece varlığın yetiyordu. Ama şimdi yanımızdasın..." Dediğinde saçıma sıkı bir öpücük kondurdu.
"Sen yanımızda olduğunu için bazen ana kapılıp gidiyoruz, hislerimiz hızlı gelişiyor... Eğer bu sana hızlı geliyorsa bize söyle, sen nasıl istersen biz o şekilde sana geliriz." Kafamı omzundan kaldırıp onunla yüz yüze geldim. Dudaklarına minik bir öpücük kondurduktan sonra Rüzgar'a da aynı şekilde bir öpücük kondurdum.
"Sizinle her şeyi konuşabileceğimin farkındayım. Beni her konuda anlayacağınızın da farkındayım." Dediğimde ikisinin de gülümsediğini biliyordum.
Araba büyük bir evin önünde durduğunda arabadan indik. Eve girdiğimizde her yerde bulunan korumalardan rahatsız olmuştum.
Salonda oturan Leyla ablayı görmemle gülümsedim. Kollarını benim için açtığında ona sarıldım. "Güzel kızım, hoş geldiniz." Deniz ve Rüzgar ile de sarıldıktan sonra tekli koltuğa yerleşti. Bizde üçlü koltuğa geçmiştik.
"Direkt konuya gireceğim. Rüzgar artık şirketin başına geçeceksin. Bu senden son isteğim." Rüzgar direkt yerinde rahatsızca kıpırdandı.
"Leyla abla," diye araya girdim. "Rüzgar bunu istemiyor." Diye konuştum sakin bir ses tonuyla.
"Kızım... Orası bize babasından kaldı. Tabii ki o yönetecek, başka kimlerin eline bırakayım?" Diye konuştuğunda derin bir nefes aldım.
"Leyla abla, kim olduğu inan önemli değil. Rüzgar bunu istemiyor, demek ki kendine göre sebebleri var. Anlayış gösteremez misin?" Diye konuştuğumda bir süre sustu.
"Peki, öyle olsun." Dediğinde Rüzgar'ın şaşkınlığı gözle görülürdü.
"Yıllardır sana istemediğimi söylüyorum?" Diye konuştu.
"Sus, eşek seni." Diyen Leyla abla ile güldüm. "Ee siz olmuşsunuz." Deyip göz kırptığında gülümsedim.
"Olduk." Dediğimde Rüzgar ve Deniz'in elleri elimi bulmuştu. Leyla abla bize bakıp gülümsedi.
"Yemek yiyelim o zaman, sizin için bir şeyler hazırlattım." Dediğinde bizden önce kalkıp ilerlemeye başlamıştı.
Masaya geçtiğimizde mantı gördüm. Dudaklarımda silinmiş bir gülümseme yer aldı. "El açması mı?" Diye sordum mantıyın kastederek. Gülümseyerek kafasını salladı Leyla abla.
Beni evlatlık alan ailemle en son mantı yemiştim. Çocuktum. Annem yapmıştı. Tabağıma mantı koyan Rüzgar ile gülümsedim. Bir çatal alıp mantı aldığımda dudaklarım arasından gönderdim. Ağzıma aldığım mantı ile gülümserken gözlerimi kapatmıştım.
"Çok güzel olmuş." Dedim gülümserken. Gözlerimin yavaştan dolduğunu hissederken başımı eğmiştim.
Bazen durduk yere kendime acımaya başlıyordum. Yaşıyordum ben, acılarla yaşıyordum.
Ama oturup saatlerce ağlamıyordum. Bir kaç dakika öyle göz yaşı döküyor daha sonra bitiyordu. Belki günlerce depresyona girmiyordum, ölesiye bir acı yaşıyor diğer günü dimdik ayakta duruyordum.
Kendime bazen hayrandım, bazen kırgın. Kendime yüklediğim yükler yüzünden.
Anıl geçip gitmişti ve geçmişti. Ama çocukluğumdan geçmemişti, gitmemişti, çünkü tek dostumdu. Sevgisi geçmişti, belki sevdiğimi sandığım o sevgim geçmişti ama o benim tek dostumdu o zaman.
Dostlar dostunun acısını çekmeli miydi mesela? Bana gelen acıyı Görkem bu yüzden mi Anıl çekiyormuş gibi haykırmıştı bana?
Ölen bendim ama benim cenazem ortada dururken teselli edilen Anıl'dı.
"Şeytansın sen! Ne yaptın benim küçücüğüme?! Neden senin yüzünden bu hâlde?!"
"Senin yüzünden!"
"Cevap versene! Susmasana! Şeytansın sen! Küçücüğüm senin yüzünden acı çekiyor!"
Çok ağırlığı altında kaldığım cümleler olmuştu. Her şeye rağmen dimdiktim.
"Bizim bile haberimiz olmadan bebeği aldırdın? Asıl iğrenç olan sensin, Gece."
Ağlamıyordum. Ne kadar acım olursa olsun hüngür hüngür ağlamıyordum. Peki neden ağlamıyordum?
"Çok özlerim seni." Demişti, Anıl.
"Özlersen ağlarsın."
"Ağlayınca geçer mi?"
"Ağlayınca daha fazla özlersin."
Özlememek için mi ağlamıyorum? Ağlarsam özlemekten mi korkuyordum?
Bahsettiğim Anıl veya Görkem değildi.
Bahsettiğim acılardı. Bana kalan kırık hislerdi...
"Gece, güzelim," Deniz'in sesi ile düşüncelerimden sıyrıldım. Gözlerim bir süre etrafta hızlı hızlı dolandı. "İyi misin sen? Su iç." Diye bana suyu uzattığında suyu alıp içtim.
"İyiyim, iyiyim. Sadece bir an için daldım." Dediğimde saçımı okşamıştı yavaşça.
"Efendim misafiriniz geldi." Diye konuşan koruma ile Leyla abla gelsin demişti.
"Kim geldi anne?" Diye konuştu Rüzgar. "Hayır yani, buraya yeni taşındın, kim gelebilir." Diye sitem etti.
"Ben evin iç tasarımını yaptıracağım. Onun için tasarımcı geldi oğlum." Dediğinde aynı zamanda ayağa kalkmıştı.
İçeriye giren kişi ile dudaklarım aralandı.
Görkem.
🕯️
Görkem'i tamamen bitirmek için getirdim ehehe.
Biraz da duygusal oldu, bir şeyler oldu bu bölüm, ben anlamadım yani, noluyor bebem?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sar-Hoş (BxBxG)
Short StoryHomofobikler girmesin. Bu hikayede onların sonu gelirken, 𝐺𝑒𝑐𝑒'nin zifiri karanlığında 𝐷𝑒𝑛𝑖𝑧'den esen sert bir 𝑅ü𝑧𝑔𝑎𝑟 sayesinde ben, o sondan yeniden yazılmaya başladım.