Ben terasta otururken Deniz ve Rüzgar sakinliklerini korumuş bir şekilde Leyla ablanın yanında durmaya devam etmişlerdi. Görkem burada işine devam etmeye başlamıştı. Leyla abla da bula bula onu bulmuştu tabii ki, dizi çekiyoruz çünkü.
Terasta otururken kendime masada duran sigaradan bir tane yaktım. Teras çokta büyük değildi, balkon şeklinde çatı katındaydı.
Sigaradan derin bir nefes ciğerlerime armağan ettim. "Gece," diyen sesle gözlerim sesin sahini bulmadı. Öylece çaldığım yerde gezindi gözlerim. "Konuşalım mı biraz?" Gözlerim sobunda Görkem'i buldu.
Ses çıkarmadığımda gelip karşıma oturdu. "Özür dilerim." Dediğinde yüzünde mimik oynamasa bile içten içe şaşıyordum.
"Özür dilediğim konu tam olarak ne olmalı bilmiyorum. Sana kötü karşılık verdim her zaman, evet. Ama Gece inan bende acılıydım. Gel kır, döv, incit beni, sözlerimden, sana karşı edindiğim tavırdan." Bunları ağlar gibi söylemiyordu, mutlu gibi de değil. Bana hissettirdiği ifadesi sadece çok ciddi oluşuydu.
"Senin acın belki benimkini aşmıştı, ama aşması benim acılı olmadığım anlamına da gelmez." Derin bir nefes aldığında kafamın içinde bazı yerlerde ona hak verdim. "Sana kötü bir söz etmesem, o şekilde tavır almasam, en çok Anıl'ı mı suçlardın, yoksa beni mi?"
"Anıl'ı." Dedim kısık çıkan sesimle.
"Öyle olurdu, evet. Benim tek suçum bu oyunun içinde bulunmak olurdu. Ama ben Anıl gibi ağlamadım, yalvarmadım. Ben sana haykırdım, açımı bu şekilde dindirmeye çalıştım. Ve ağzımdan çıkanlar beni suçlu durumuna düşürdü."
Öyleydi. Her şey Anıl'ın kurduğu bu saçmalıktı. Ama Görkem'in kurduğu kelimeler yüzünden Anıl'dan çok o hedef görmüştü.
"Ne olduysa oldu, Görkem. Şuan çok mutluyum, benimle böyle bir konuşma yaptığın içinde teşekkür ederim. Şuan çok mutluyum, sevgisine güvendiğim, bana çok güvenen iki insanla beraberim. Bu bana yetiyor." Dediğimde sigaradan derin bir nefes aldım.
"Ama..." Dediğimde onun gözlerini içine baktım. "Belki ruhun ruhuma değmedi. Bedenlerimiz birdi, ve o bedenlerimizin birliğinden bir bebeğimiz oluyordu." Bunu demek bile istemiyordum aslında. "Ama sen onun canını almanın suçunu bile bana attın, Görkem."
"Hiç bir şeye alınmadım. Hiç bir şeye gücenmedim. Sustum. Ama, o bana çok ağır geldi. Seni affetmeyeceğim bir konu varsa budur. Ağzından çıkan o sözler beni ağırlığı altında denizin dibine gömdü."
"Özür dilemem fayda değil, üzgün olduğumu belirtmek ne elde eder bilmemem ama üzgünüm." Dediğinde onunla bu şekilde konuşmak garip hissettirmişti.
"Neden öfkeli değilsin?" Dedi bir süre sessizlikten sonra.
"Öfkeli mi olmalıyım?" Dediğimde kafasını iki yana sallayarak bir nefes verdi.
"Gece..." Dediğinde yutkundu. "Bana kızmanı çok isterdim. Bağırmanı, ne bileyim, yüzüme tokatlar indirmeni." Gülüm hafifçe.
"Ama ben susuyorum öyle değil mi, Görkem?"
"Bu daha çok ağrıtıyor." Dediğinde yüzümde yamuk bir gülümseme vardı.
"Karnını mı?" Dediğimde kafasını iki yana salladı.
"Bilmiyorum ki. Bilsem keşke."
"Benim karnım çok ağrıdı." Dudaklarımı yaladım. "Ama geçti. Geçer, Görkem."
"Geçmesini ister misin peki, Gece? Bu beni ağrıtan şeyin?"
"Görkem," dedim yüzümde hafif bir gülümsemeyle. "Ağrının nerede olduğunu bilmezsen, geçmez zaten. Benim de diyecek tek şeyim kalır. Umarım ağrının nerede olduğunu hiç öğrenemezsin."
"Yani, umarım hep ağrır." Diyerek, beni anladığını göstermek üzere konuşan Görkem'e kafamı aşağı yukarı sallayarak onay verdim.
"Git, artık. Hem Anıl'ı bekletme. Bir daha yüz yüze gelmeyelim." Dedim net çıkan sesimle.
"Anıl ile bitti." Dediğinde kendimi tutamadan dudaklarımdan bir kahkaha firar etmişti.
"Kusura bakma." Dedim hâlâ gülerken. Bir süre sonra durup derin bir nefes aldım. "Neden?"
"Sevilmediği yerde kalamaz insan. Sende bilirsin, kalınmaz." Dediğinde gözlerinin titrediğine şahit oldum. "Kalamadım, bende."
"Gidecek bir yerin var mı peki?" Dedim. Bu sorum onu seven, sevildiği bir yer var mıydı adı altındaydı aslında.
"Yok." Dediğinde ona acıdım. Sadece acıdım. Titreyen sesine, gözlerine. "Bu hikayede, kötü görünen ben oldum. Ama hiç sevilmeyen de, öyle değil mi?" Dediğinde yutkundum.
"Kötü göründüğün için sevilmedin." Dediğimde kaşlarını kaldırarak gülümsedi.
"Olsun, ben de bana yeterim." Dediğinde bir şey demedim. "Gidiyorum artık," dediğinde ayağa kalktı. Elini bana uzattığında bir süre eline baktım. Elini tuttuğumda yüzünde acılı bir gülümseme belirdi.
"Gece kızım..." Dediğinde dudaklarım aralandı. "Affetme beni." Dediğinde ikimizin arasında sallanan ellerimiz koptu.
Görkem gitti.
Anıl tekti ve buna mahkum kalacaktı.
Bu hikayede onların sonu gelirken, Gece'nin zifiri karanlığında Deniz'den esen sert bir Rüzgar sayesinde ben, o sondan yeniden yazılmaya başladım.
🕯️
Detaylı okuyanların bu bölümü anlayacağını düşünüyorum. Görkem'e çok kızdım, her bir cümlesine çok kızdım, ondan nefret ettim.
Ama bu yazdıklarımı Görkem'in gözünden okursak ona bir yandan hak veririz, ağzından çıkanlardan değil, bunu zaten o da kabul etmiyor ama işte doğru düzgün okuyan anlar diye düşünüyorum, bunu nasıl ifade ederim bilmiyorum.
Bu hikayede ne kadar ağlarsa bir o kadar masum gözüken Anıl, aslında kötü roldeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sar-Hoş (BxBxG)
Short StoryHomofobikler girmesin. Bu hikayede onların sonu gelirken, 𝐺𝑒𝑐𝑒'nin zifiri karanlığında 𝐷𝑒𝑛𝑖𝑧'den esen sert bir 𝑅ü𝑧𝑔𝑎𝑟 sayesinde ben, o sondan yeniden yazılmaya başladım.