Can ve Sema evin önünde telaşlı bir şekilde beklemekteydiler. Melisa hala eve gelmemişti. Sema olduğu yerde oradan oraya yürürken ormanın içinden Serkan'ın geldiğini gördü. Kollarının arasında Melisa'yı görünce birden koşmaya başladı. Can Sema'nın neye koştuğunu anlamamıştı. İlerden Serkan'ın geldiğini görünce oda koştu.
Anne ve babası yanına geldiğinde Melisa Serkan'a sıkı sıkı sarıldı. Babası yanına gelip elinden tutmak istedi. Melisa elini geri çekerek buna izin vermedi. Serkan dayısına baktı. " İyi değil. Şimdilik fazla üzerine varmayın." Can ve Sema kafasını salladı. Serkan önden eve yürüyor, Sema ve Can arkasından takip ediyordu. Melisa bulunduğu iki ikiside çok mutluydu. Serkan önden eve girip koltuğa doğru ilerlemeye başladı.
Melisa'yı yavaşça koltuğa bıraktı. Ayaklarını katlayarak yan bir şekilde uzandı Melisa. Serkan üzerine bulduğu örtüyü örttü. Can ve Sema arkadan izlemekteydi. Serkan önce etrafa bakındı bir şey arıyordu. Masanın üzerindeki peçete kutusunu alıp Melisa'nın kucağına koydu.
Serkan dayısına ve yengesine döndü. " Serkan peçete niye?" Dedi Sema. " Birazdan olacaklar için yenge." Serkan bunu der demez Melisa Demir'in yanında olmadığını hissetti ve ağlamaya başladı. İlk işi ise yanına konulan peçeteyi alıp ağzını burnunu silmek oldu. " " Anladım Serkan. Şimdilik Melisa için bir şey yapmamız gerekiyor mu?" Dedi Can. Serkan kafasını salladı. " Hayır dayı. Şimdilik bir şey gerekmiyor." Konuşma sonlandığında Can'ın telefonu çaldı. Cebinden çıkarıp açtı. " Alo." Arayan Yasemin'di. " Burada abla." Can telefonu Serkan'a uzattı. Alıp kulağına koydu. " Efendim anne." Dedi.
" Serkan neredesin oğlum. Sabahtan beri seni arıyoruz. Telefonunu evde bırakmışsın." Serkan evdekileri tamamen unutmuştu. Altında şortu olduğu için yanına alamamıştı. " Anne gelince ben sana anlatırım. Birazdan gelicem." Dedi. " Tamam oğlum bekliyoruz." Deyip kapattı. Serkan elindeki telefonu geri dayısına verdi. " Neyse ben gidiyorum. Ters bir şey olursa beni ararsınız." Can ve Sema kafasını salladı. Serkan kapıyı açıp evden çıktı. Giderken kapıyı çekip kapattı. Aynı şekilde kurda dönüşerek hızla eve doğru yol aldı.
Gürkan kendine gelmiş televizyonun karşında playstation oynuyordu. Buse ise kafasını Gürkan'ın dizlerine koymuş elinde telefonla oyalanmaktaydı. Telefondan sıkılan Buse kapatıp yanına koydu. " Off ben sıkıldım ya. Ne güzel bir sene öncesine kadar savaş vardı. Heyecan vardı, şimdi vampirler gitti her şey sıkıcı oldu." Diye söylendi. Gürlan gülümseyip. " Yavrum sen kafayı mı yedin. Madem sıkıldın git şehirde istediğin kadar gez. Eskiden bunu yapamazdın bak. Sınırlar çiziliydi." Buse hala kendini açıklamaya çalışıyordu. " Tamam ama şimdi daha mı iyi sence?" Gürkan elindeki playstation kolunu bir kenara bıraktı. Dizlerinde yatan Buse'nin gözlerinin içine bakarak. " Merak etme. Serkan yakında diğer şehirlerdeki vampirleri temizlemek istediğinde gönüllü olarak sen gidersin." Buse konuşmanın karşısında gülümsedi.
Serkan eve girdiğinde annesi, sevgilisi ve kız kardeşi koltukta oturmaktaydı. Herkes birden ayaklanıp nerede olduğunu sordular. Serkan oturmalarını işaret etti. " Önce sakin olun. Demir dayımla kavga ettiği için buradan ayrılmış. Melisa Demir'le sevgili olduğu için bu duruma üzülmüş. Bu sabah ormanda buldum." Demir ve Melisa'nın sevgilisi olduğunu kimse bilmiyordu. O yüzden herkes şaşkın bir şekilde birbirlerine baktı. " Şaşırmayın. Hiç kimsenin haberi yoktu. Dayım sevgili olduklarını öğrenince delirdi. Bu sabah gitmiş. Sanırım Melisa'da peşinden gitmiş." Yasemin oğluna baktı. " Şimdi nasıl?" Serkan emin olamadığı için kaşlarını kaldırdı. " Bilemiyorum. En son bıraktığımda iyi görünüyordu."
Yasemin kısa düşüncenin ardından oğluna baktı. " Bir şey yapacak mıyız?" Serkan kafasını iki yana salladı. " Melisa'ya yapacak bir şeyimiz yok, ama Melisa için Demir'i bulabiliriz." Serkan konuşma bittikten sonra merdivenlerden çıktı. Bir yandan ise Demir'in nereye gittiğini düşünüyordu.
Kapının önüne geldiğinde ise kapıyı açıp içeri girdi. Arkasından kapıyı kapatıp masaya yaklaştı. Önüne döndüğünde masanın üzerinde kitap yoktu. Önce öylece şaşkınlıktan baka kaldı. Daha sonra sesi yüksek bir şekilde. " Ananı sikiyim." Diye bağırdı.
Serkan'ın sesini duyan aşağıdakiler birden ayaklandılar. Ömür yukarıya baktıktan sonra yanındakilere döndü.
" Abim küfür mü etti!" Yasemin önden, arkasından Kara ve Ömür takip ediyordu.Serkan öylece bakarken masaya annesi, sevgilisi ve kız kardeşi içeri daldılar. Serkan odaya dalıp girenlere baktı. " Kapı denen bir şey var." Yasemin oğlunun yanına yakaştı. " Oğlum aşağıdan sesin geliyordu. Resmen yüksek sesle küfür ettin." Serkan'ın içeri girildiğinden beri canı sıkkındı. " Anne şu anda sırası değil. Sadece bir saatliğine yanlız bırakın beni. Lütfen." Bunu duyan Yasemin zorlamadan odayı terk etti.
Yasemin'in arkasından Ömür odayı terk etti. Serkan'la Kara başbaşa kalmışlardı. Serkan öylece normal bir şekilde baktı.
" Sorun seninle ilgili değil. Sadece bir şeye canım sıkıldı. Merak etme normale döneceğim." Dedi. Kara biraz daha baktıktan sonra kapıya dönüp odayı terk etti. Çıkarken kapıyıda kapatmıştı.Serkan önce yatağına oturdu. Kafasında yüzlerce şey vardı. Kitabın nasıl gittiği hakkında bir bilgisi yoktu. Kitap en son Serkan'ın vicudu ile bütünleşmişti. Ama günler önce uyandığında yanı başında bulmuştu.
Evin içinde bir anda konuşma sesleri gelmeye başlamıştı. Daha iyi anlamak içim kapıya doğru dönüp dinlemekteydi. Bir anda dayısının telaşlı sesini duydu. Kapıya yürüyeceği sırada Sema odaya daldı. " Serkan aşağı gelmen gerekiyor." Serkan hemen hızlı adımlarla odayı terk etti.
Arkasından Sema takip ediyordu. Merdiven başına geldiğinde Melisa'yı gördü. Vicudundaki kemikler sayılıyordu resmen. Ayakları titriyor sanki bir şey yokmuş gibi Serkan'a doğru gülümsedi. " Merhaba." Dedi. Serkan normal bir şekilde merdivenden inip Melisa'nın yanına geldi. Hemen bir koltuğa oturtulmasını istedi.
Melisa koltuğa oturduğunda hemen yanına Serkan oturdu. " İyi misin ters bir durum var mı?" Melisa kafasını salladı. " Hayır. Sadece ayakta duramıyorum. Birde vicudum kendi kendini yiyip bitiriyor." Yasemin bu durumu ilk defa gördüğü için oğluna sordu. " Oğlum bu kızın hali ne! Neyi var bu kızın?" Serkan ne olduğunu biliyordu. " Mühürlenmiş." Bu söylediğini kimse anlamamıştı. Ne olduğunu bilmiyorlardı.
Serkan açıklama yapmak için kafasını kaldırıp herkese baktı. " Mühürlenmek çok nadir oluşan bir şey. Sadece kurt adamlar üzerinde olan bir şey. Eğer bir kadın veya erkek sevdiğini yanında hissetmediği sürece vicudu savunmasız kalır. Yani şöyle düşünün, bir savaştasınız ve okçularınız bir anda yanınızdan gidiyor. Ne olur? Yavaş yavaş yıpranır ve sonunda düşersiniz. Melisa'da da böyle oluyor. Demir'i bulmadan Melisa düzelmez. Şu anda kendi kendini harap ediyor. Dikkat etmesi gerek." Can Serkan'a baktı. " Bu nasıl bir şey Serkan." Dayısına baktı. " Gerçek aşk diyorum dayı." Dedi. Cevabını alan Can susup bir köşede beklemeye başladı.
Melisa Serkan'a baktı. " Benim yapmam gereken bir şey var mı Serkan?" Serkan moral vermek için gülümsedi. " Hayır. Sen sadece burada tatlış bir şekilde beni bekle tamam mı?" Melisa gülümseyip kafasını salladı. Önüne döndüğünde Kara kafasıyla Serkan'ı tenha bir yere çağırıyordu.
Önden Kara gitti. Arkasından ise Serkan geldi. " Efendim aşkım." Kara sert bir şekilde baktı. " Melisa'ya karşı bir şeyler mi hissediyorsun?" Bunu komik bulan Serkan güldü. Daha sonra susup cevap verdi. " Aşkım saçma sapan konuşma. Kız şu anda hasta gibi bir şey. Moralini yüksek tutmak zorundayız. Sakın aklına başka bir şey gelmesin." Kara düşündüğünde Serkan'ın haklı olduğunu anladı ve kafasını salladı.